Mesajı Okuyun
Old 03-05-2008, 18:40   #110
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Sayın AvTürk'e İthafen

1 Mayıs günü büroya gelmek için evden çıktım. Ancak 5-6 metre gidemeden nefes alamamaya başladım; gözlerim yanmaya, yaşarmaya başladı. Eve döndüm. Bir müddet sonra balkondan kokunun bitip bitmediğini anlamak için kafamı uzattım. Okul kıyafetiyle bir kız öğrencinin bulunduğumuz binaya doğru geldiğini gördüm. Tam yaklaşmıştı ki, durdu, elini gözlerine götürdü, sonra başını tuttu…

Daha sonra televizyon seyretmeye başladım. Disk genel başkanı konuşuyordu. Daha sonra Disk binasını gösterdiler içerisinde yüzlerce insan vardı ama ben militan göremedim. İnsanlar sadece slogan atıyorlardı. Polisin provokasyona gelmesi için bir sebep de göremedim. Binaya gaz bombası atılmasını ise hiç anlamadım. Polise taş atılmıyordu, molotof kokteyli atılmıyordu; sadece slogan atılıyordu.

Sonra hastane kapısında annesinin kucağında küçük bir kız çocuğunu gördüm. Biber gazından dolayı annesinin ve kendisinin gözleri ağlamaklıydı.

Sonra caddede panzerler tarafından kovalanan, ellerinde bağlı bulundukları sendikanın flama/afişleri olan bir grup insan gördüm. Tazyikli sudan korunmak için afişleri siper yapıyorlardı.

Başka bir karede bir kız gördüm. Biber gazından zehirlenmişti. Kaldırıma yığılıp kaldı, çevreden birileri geldi; kıza limon koklatmaya başladılar. Buna benzer onlarca kare gördüm. Bu kadarı da olmaz dedim. Mutlaka polise silah kullanıldı, bir kaçı yaralandı veya öldü diye düşünmeye başladım. Belki bu yüzden sinirleri gerildi ve önüne gelenden hırslarını çıkarıyorlar, dedim. Kanal kanal gezdim, böyle bir şey sözkonusu değildi.

Daha sonra elime limon alıp, büroya yöneldim. Evim Cevahir Alışveriş Merkezi’ne çok yakın. Büroya giderken CAM’ın zemin katından geçerdim. Yine öyle yapmak istedim. 2o metre ileride bir panzer, topluluğa su sıkıyordu. Üst katta merdivenlerde onlarca polis oturmuş birbiriyle sohbet ediyordu. Olanlara hala bir anlam verememiştim. Yasaya aykırı davrananlar varsa, bu polisler niye onları gözaltına almıyordu da, tazyikli su sıkıp, biber gazı atıyorlardı. CAM’dan geçişim 1 dakikayı almaktaydı .Yolun sonuna doğru arka arkaya 2 el üstelik benim geldiğim yöne doğru biber gazı atılmıştı. Çok şanslıyım diye düşündüm. Çünkü alerjik astımdım. Bana doğru atılsaydı sonucu düşünemiyordum.

CAM’dan çıkınca Ermeni Mezarlığı’nın duvarına doğru yönelmem, oradan da Cumhuriyet Gazetesi’ni geçip büroya ulaşmam gerekti. Dar bir sokaktır. Duvarın bitişiğinde 25-30 gösterici “Yaşasın 1 Mayıs” diye slogan atıyordu. Onların içinden geçmem gerekiyordu. Geçerken de “Umarım tam ben geçerken bir kargaşa yaşanmaz da biber gazına maruz kalmam” diye düşündüm. Neyse ki sağ salim oradan geçtim. Ancak henüz C.Gazetesi’ni geçmiştim ki, bir patırtı kopmuştu. Dönüp baktım, polis az önceki grubu bana doğru kovalıyordu. Ben de koşsam, gösterici sanabilirlerdi. Gidiş yönümde bana doğru gelen aileler de çok korkmuştu. Kadın “ Evimize sağ salim gidebilsek” diyordu. Neyse ki polis arkamdaki grubun peşini bırakmıştı. Yine çok şanslı olduğumu düşünmüştüm.

Nihayet tık nefes bir şekilde ofise gelmiştim. Sekreterimin yüzü kağıt gibiydi. Sorunca “Az önce ofisin önünde yaşlı bir teyze elinde ilacıyla yığıldı kaldı; biber gazından etkilenmişti. Ambulans geldi ama daha sonra gelen yakınları ‘öldü’ diye ağlaşıyorlardı."

Yaklaşık 1 saat sonra sekreterin babası geldi. Bitkin ve korkmuş bir haldeydi. Şişli Camisinin yakınında bir pastanenin imalathanesinde çalışıyordu. Bir biber gazı da pastanenin kapısına denk gelmişti. Dehşet içinde “Ölümden döndüm” diyordu. O da benim gibi astım olduğunu söylüyordu. Düşündüm, bizim gibi doktora gitmeyen solunum sorunu olan kaç kişi var diye…Çünkü hiç kimse yanında nefes açıcı aletler taşımıyordu. Bunlardan kaçı, biber gazına maruz kalmıştı.

Saat 16.30 gibi, yakındaki Osmanoğlu Kliniğine gidip iğne olmam ve fizik tedaviye devam etmem gerekiyordu. Gidince hemşirelere “biber gazıyla aranız nasıl” diye takıldım. Yaşlı olanı “Sormayın hava sıcak diye camlar da açıktı. Nefes alamadık. Bende astım da var” dedi. Fizyoterapist ise “Hastane bahçesine kaçan göstericilerin üzerine biber gazı sıktılar” dedi. İkisine de şöyle bir baktım. Devlet düşmanına benzemedikleri gibi hiçbir anarşik halleri de bulunmuyordu. “Çok yaralı geldi mi” dedim “ Çok geldiğini hatta bir erkek bir de kadın avukatın suratlarının kanadığını” söylediler.

İşimi bitirip büroya döndüm. Akşam eve gittim. Haberleri dinlemeye çalıştım. Birinde Şişli Etfal Hastanesi’nin bahçesine gaz bombası atıldığı haberini veriyorlardı. Bu medya ne yapmaya çalışıyordu. Bu kadar da provokasyon olmaz ki. Medyanın %90’ ı hükümetin kontrolünde olmasına rağmen, araya sızan anarşiklerin provokasyonu idi bu. Polis hastane bahçesine neden bomba atsın ki? Medya beni çok sinirlendirmişti…

Not: Yukarıda anlatılan olay ve kişiler tamamen hayal ürünü olup, THS İkinci Hikaye Yarışması için deneme mahiyetindedir.