Mesajı Okuyun
Old 05-04-2007, 23:01   #1
UUZ1985

 
Varsayılan Uluslararasi Hukukta Çalışan Çocukların Hukuki Durumu

1-Genel kavram
Çalışan çocuklar, ülkemizde ve dünyada sömürülmeye en açık ve korunmaya muhtaç toplumsal kesimlerinden birini ve ülkelerin geleceği açısından en önemlisini teşkil etmektedir.Zira insanlığın gelişim evresinde çocukluk önemli bir yer işgal eder.Çünkü çocukluk evresinde alınan temel eğitimin,yetişkinlik evresindeki çalışma yaşamına büyük katkıları vardır.Bu yüzden geçen bu evrenin yani ‘çocukluk’ evresinin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
Dünyanın çoğu bölgesinde bugünkü konjonktür esas alınırsa çocukluk süreci daha aşılmadan, fiziksel ve zihinsel gelişimleri daha tamamlanmadan,kendi ülkelerine ileride katkıda bulunmaları için ayrılan oyun ve eğitim süreçlerinden mahrum bırakılarak çocuklar üretim sürecine sokulmaktadırlar.Nedeni ise çok basittir ve iki kelime ile açıklanır “ucuz işgücü” olmaları.
Dünyada çok önemli bir sorun olan çocuk istihdamı küreselleşme ile daha da büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.Bugün dünyamızda yetişkinlik aşamasına gelmede kademeli bir öğrenme sürecinden geçerken kazanılan çocukluk kavramı es geçilmekte ve milyonlarca çocuk fiziksel,zihinsel,sosyal,eğitsel,duygusal ve kültürel açıdan gelişmelerine zarar veren koşullarda çalışmaktadır.
Sanayi kapitalizminin gelişmesi,ucuz çocuk emeğini, işgücü piyasasının kolayca ulaşabileceği bir hedef haline getirmiştir.Bu süreç içerisindeki görüşler ise ikiye ayrılmışlardır.19.yy.Avrupa’sına bakılırsa şayet,bazı çevreler fabrikayı çocukları sokaktan kurtaran ve yetişkinliklerine geçişi sağlayan bir “sosyalleşme”süreci olarak görürken;bazı çevrelerde çocukların asıl yerlerinin okul olduğunu ve fabrikanın bir çocuğun gelişiminde olumsuz etkilerini savunmuşlardır.Günümüzde doğru ikinci görüş galip gelerek çeşitli etik değerlere ve uluslar arası antlaşmalara temel olmuştur.
2-Çocuk ve genç işçi kavramları
Türkiye’nin onayladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 1.maddesi,18 yaşından küçük herkesi çocuk olarak tanımlamaktadır.Uluslar arası Çalışma Örgütü ise,15-24 yaş grubunu genç işçi kabul ederken,15 yaşın altında aile bütçesine katkıda bulunmak ya da yaşamını kazanmak amacıyla çalışanları “çocuk işçi”veya “çalışan çocuk”olarak adlandırmaktadır.
Uluslar arası Çalışma Örgütü tahminlerine göre gelişmekte olan ülkelerde çalışan 5-14 yaş grubundaki çocuk sayısı,(120 milyonu tam süreli,130 milyonu da kısmi süreli işlerde çalışanlar olmak üzere)250 milyondur.Bu 250 milyon çocuğun %61 kadarı(153 milyonu)Asya’da;%32 si(80 milyonu )Afrika’da ve %7 si(17.5 milyonu)Latin Amerika’dadır.
Çocuk işçiliği yalnızca az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin sorunu değildir.Sanayileşmiş ülkelerin bir çoğunda da çocukların çalıştığı görülmektedir.İtalya, Avrupa’da bekli de en fazla çocuk çalıştıran ülkedir.ABD’nin de hayli kalabalık çocuk işçi nüfusu vardır.Bu çocuk işçilerin çoğunluğu tarım kesiminde çalışmaktadır ve aralarında önemli bir bölümü göçmen ailelerinin çocuklarıdır.
3-Uluslararası Çalışma Örgütü’ nün Konuya Yaklaşımı
Varolduğu süre boyunca, ILO’nun çabası, işe alınmada en az çalışma yaşının kabulüne dayandı.Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 1919 yılındaki toplantısında ILO,çocuk işçiliğine ilişkin ilk sözleşmeyi, 5 numaralı En Az Çalışma Yaşı(Endüstri)Sözleşmesini kabul etti:Bu Sözleşme, 14 yaşından küçük çocukların endüstriyel işletmelerde çalışmalarını yasakladı.İzleyen 50 yıl boyunca, 9 sözleşme daha kabul edildi.Bunlar endüstri,tarım,denizcilik,endüstri-dışı, balıkçılık yer altı işleri gibi farklı sektörlerde en az çalışma yaşını düzenledi.
1973’de kapsamlı bir sözleşme kabul edildi.1973 tarihli 138 sayılı En Az Çalışma Yaşı Sözleşmesi, bütün ekonomik sektörleri ve ister ücretli ister bağımsız çalışsın, bütün çalışan çocukları kapsamaktadır.Bu sözleşme işe kabulde en az yaşa ilişkin, en kapsamlı ve yetkili uluslararası tanımı yapmaktadır.Aynı zamanda, özellikle gelişmekte olan ülkeler için aşamalı ve esnek bir yaklaşımı içerdiğinden yenilikçidir.Bu sözleşmeye göre,en az çalışma yaşı 15’tir; ancak hafif işlerde 13 yaşını doldurmuş çocuklar çalıştırılabilir.Öte yandan, ekonominin ve eğitim faaliyetlerinin yetersiz olduğu ülkelerde en az çalışma yaşı 14 olarak kabul edilir ve hafif işlerde 12 yaşını bitirmiş çocuklar çalışabilir.
1990’larda, genel olarak çocukların refahı ve özellikle çocuk işçiliği konusunda, uluslar arası toplumda daha önce görülmemiş bir ilgi doğmuştur. Bu dönemdeki en önemli gelişmeler :
· BM Genel Kurulu, 1989’da, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni kabul etmiştir.Bu, dünyadaki hemen hemen bütün ülkeler tarafından çocuk hakları konusunda kabul edilen en kapsamlı sözleşmedir.Bu sözleşmede diğer haklar yanında çocukların ekonomik sömürüden korunma haklarını dair hükümlerde yer almaktadır.
· ILO,1992’de Çocuk İşçiliğinin Ortadan Kaldırılması Uluslararası Programı’nı (IPEC)başlatmıştır.Bu proje çocuk işçiliği ile mücadele eden ulusal programlara teknik yardım dahil uluslararası destek sağlamak için oluşturulmuştur.
· 1995’de Kopenhag’da yapılan Sosyal Gelişme için Dünya Zirvesi’nde bir bildirge ve eylem programı kabul edilmiştir. Bu bildirge ve eylem programında çocuk işçiliğinin yasaklanması için bütün ülkelere çağrıda bulunulmuştur.
· 1998’de,Uluslararası Çalışma Konferansı,İşyerinde Temel İlkeler ve Haklar Bildirgesi’ni kabul etmiştir.Bu bildirge,ilgili sözleşmeleri onaylasın veya onaylamasın ILO üyesi bütün devletlerin çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması yükümlülüğü altında olduğunu kabul etmiştir.
Çocuk işçiliğinin bütün biçimlerinin ortadan kaldırılması, uzun dönemli bir amaçtır. Ancak çocuk işçiliğinin bazı biçimlerinin çok ciddi ve insanlık dışı olduğu ve daha fazla tahammül edilemeyeceği düşüncesi büyümüştür.Bu nedenle 1990’larda çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin ortadan kaldırılmasına öncelik verilmesi, gözle görünür bazı sonuçların belirsiz bir gelecekte değil, kısa bir dönemde alınması gerektiği ve hızla sonuçların alınması için ulusal ve uluslararası düzeyde bir eylem programının uygulamaya geçirilmesi yönünde görüş birliği oluşmuştur.
Dünya çapında artan ilgi çerçevesinde ILO, 1999’da 182 sayılı Çocuk İşçiliğinin En Kötü Biçimlerinin Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi(No. 182) ve 190 sayılı tavsiye kararını kabul etmiştir.182 sayılı sözleşme, taraf devletlerden çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerini acil olarak yasaklamak ve ortadan kaldırmak için derhal ve etkili önlemler almalarını istemektedir.138 sayılı sözleşmeden farklı olarak 182 sayılı sözleşme hiçbir esnek hüküm içermemekte, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında ayrım yapmamaktadır.Sözleşme 18 yaşın altındaki bütün kız ve erkek çocuklara uygulanacaktır.
Çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin ortadan kaldırılması, ulusal ve uluslararası eylemlerde ana ve acil öncelik olarak kabul edilmektedir.182 sayılı sözleşme, Uluslararası
Çalışma Örgütü üyelerinin yarısından çoğu (100 ülke) tarafından onaylanmış durumdadır.
182 sayılı sözleşmenin kabulü ve onayı, çocuk işçiliğinin bütün biçimlerinin ortadan kaldırılması nihai amacından vazgeçildiği anlamına gelmemektedir. Çocuk işçiliğinin kötü biçimleriyle mücadeleye öncelik verilmesi, önceliklere yer verilmesi anlamına gelmektedir. Bu
sözleşme, nihai amacın sağlanması için alınacak diğer eylemleri teşvik edecektir.
Bu Sözleşme’yi onaylayan Türkiye’nin de yasalarıyla, çocuk işçiliğinin tamamen ortadan kaldırılmasını son amaç olarak belirlemesi, ancak çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerini (niteliği veya çalışma koşulları gereği çocuğun sağlığı, güvenliği veya ahlakına zarar verebilecek işleri) öncelikli olarak ortadan kaldırmak için bunları açıkça saptaması ve yasaklaması, bu tür yasaları, ihlal edenler için yaptırımlar ve mağdurlar için tazminat öngörmesi ve ciddi şekilde uygulaması gerekmektedir. Bu bağlamda ILO’nun yaptığı Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı(IPEC)’na kısaca değinmekte yarar vardır.
4-Uluslararası Çalışma Örgütü Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı (IPEC)
Çocuk işçiliği dünya gündeminde en üst sırada yer alması gereken ve ivedi çözüm bekleyen bir sorundur.Milyonlarca çocuk, fiziksel, zihinsel, eğitsel, sosyal, duygusal, ve kültürel gelişimlerine zarar veren ve ulusal yasalarla uluslararası standartlara uygun olmayan koşullarda çalışmaktadır.Kuruluşundan bu yana, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), çocuk işçiliğini önemli bir konu olarak ele almıştır.1992-1993 yıllarından itibaren ise çocuk işçiliği konusunu , ILO ölçeğinde gözetilmesi gereken bir konu olarak belirlemiş ve "Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı"nı (International Programme on the Elimination of Child labour- IPEC) başlatmıştır. IPEC programı 1992 yılında Brezilya, Hindistan, Endonezya, Kenya, Tayland ve Türkiye'de başlatılmış, 1994 yılında Bengaldeş, Nepal, Pakistan; Filipinler, Tanzanya, 1996-1997 yıllarında ise Kamboçya, Sri Lanka, Benin, Mısır, Madagaskar, Senegal, Kosta Rika, Dominik Cumhuriyeti, El Salvador, Guatemala, Honduras, Nikaragua, Panama, Arjantin, Bolivya, Peru, Venezuella, Kolombiya ve Ekvator programa katılmıştır. Halihazırda 74 ülkede sürdürülen programa Afrika, Arap ülkeleri, Asya, Orta ve Doğu Avrupa'dan katılmak isteyen bazı ülkelerde de hazırlık çalışmaları yapılmaktadır.
Programa katılan ülkelerdeki çalışan çocukların korunması amacıyla gerçekleştirilen ulusal düzeydeki çalışmalar, kamu, gönüllü kuruluşlar ve ilgili kilit gruplar (işçi sendikaları, iş müfettişleri, işveren örgütleri, eğiticiler, basın, aileler, çocuklar ve diğerleri) tarafından yürütülmektedir. ILO/ IPEC'in uzun vadeli asıl hedefi, çocuk işçiliğine son verilmesi, kısa ve orta vadeli hedefi ise çocukların korunması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesidir. Ancak, ülkelerin sosyo ekonomik koşulları göz önüne alındığında kaynakların yetersizliği ve alt yapı eksikliği çocuk işçiliğinin çok kısa vadede sona erdirilmesinin zor olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun gerçekleşmesi pek çok ülkede sosyal ve ekonomik koşulların iyileşmesine bağlıdır. Bundan dolayı, IPEC önceliğini "en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliği” olarak belirlemiştir. IPEC stratejisi hükümetlerin çocuk işçiliğiyle mücadeledeki politik istek ve kararlılıklarını; işçi, işveren ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde en üst düzeye çıkarmasına katkıda bulunmak olarak özetlenebilir.
IPEC'in tüm dünyadaki uygulamaları ve tecrübesine dayanarak çok boyutlu bir sorun olan çocuk işçiliğinin önlenmesi için çok kuruluşlu çözümler gerektiği söylenebilir. Çocuk işçiliğiyle etkin bir mücadele için ulusal plan ve strateji oluşturmak sorunun çözümünde öncelikli olarak ele alınmalıdır
Ulusal bir plan ve strateji oluştururken önem taşıyan konuları aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz ;
· Tüm ulusal eylemler için bir çerçeve çizmek
· Nihai amaçlı eylem planlaması yapmak
· Hükümet, işçi ve işveren kuruluşlarına düşen görev ve sorumlulukları belirlemek ve etkin bir işbölümü yapmak
· Sivil toplum kuruluşları ve diğerlerinin rollerini belirlemek
· Zaman sınırlı projeler geliştirmek
· İzleme ve değerlendirme için planlama yapmak
· Finansman
Tüm bu unsurları barındıran bir ulusal plan, eğitim desteği ve ekonomik desteklerle birleştiğinde çocuk işçiliğiyle etkin bir mücadelenin çerçevesini oluşturabilir.
5- ILO Ankara Ofisi Tarafından Yürütüle Çocuk İşçiliğini Sona Erdirme Uluslararası Programı (IPEC) Faaliyetleri:
· Türkiye 1992 yılında IPEC programı aracılığıyla Çocuk İşçiliği ile mücadele hareketine başlayan ilk 6 ülkeden biri olmuştur. Eylül 1996’da Türkiye Hükümeti ve ILO arasında imzalanan anlaşmayla 2001 yılı sonuna kadar uzatılan IPEC programı 1992 yılından bu yana ikişer yıllık dönemler halinde sürdürülmektedir.
· 1992-1993 yıllarını kapsayan birinci faaliyet döneminde, IPEC stratejisi, çocuk işçiliği sorununun sebepleriyle birlikte incelenerek derinlemesine anlaşılması, politika oluşturanların duyarlılığının arttırılması, öncelikli alanların belirlenerek küçük ölçekli ve esnek eylem programlarının oluşturulması ve konunun sosyo ekonomik politika, program ve bütçeler içinde yer almasının sağlanması olmuştur.
· 1994-1995 dönemi programları önceki dönemde gerçekleştirilen eylem programları verileri, artan duyarlılık ve edinilen tecrübe üzerine geliştirilmiştir.
· 1996-1997 döneminde çocuk işçiliğiyle mücadele stratejileri DİE’nin çocuk işçiliği araştırması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş müfettişlerinin 7 bölgede yürüttüğü en yüksek riske sahip sektörler araştırmasına dayandırılmıştır. Programlar önceki yıllarda elde edilen sonuçların birleştirilmesi ve daha geniş sosyo ekonomik ve eğitsel unsurlara ağırlık verilmesi üzerinde yoğunlaşmıştır.
· 1998-1999 döneminde ise çocuk işçiliği sorununun çok nedenli doğasına öncelikli olarak önem verilmiştir. Hazırlanan programlarda ; çalışan çocukların fiziksel güvenliği, eğitsel, psiko-sosyal, bilişsel ve kültürel ihtiyaçları ve bunları etkileme durumunda bulunan gruplar (aileler, işverenler, öğretmenler, iş müfettişleri, polis, yerel otoriteler, hükümette politika oluşturanlar ve sivil toplum kuruluşları) hedeflenmiştir. Bu amaçla diğer Birleşmiş Milletler organlarıyla, özellikle UNICEF ile işbirliğini geliştirmek ve ortak projeler yardımıyla daha geniş kitleye ulaşmak öngörülmüştür.
· 2000-2001 döneminde ise Türkiye'nin 8. Beş Yıllık Kalkınma Programı'nın ilgili maddeleriyle uyumlu olarak Türkiye'de çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik ulusal bir strateji geliştirilmesine önayak olacak ve çok kuruluşun işbirliği içinde çalışacağı model projeler geliştirilmesi hedeflenmiştir.
Yukarıda özetlenen faaliyetlere hükümet, işçi, işveren ve sivil toplum örgütlerinin aktif ve istekli katılımının, ILO/IPEC programının Türkiye’deki başarısına katkıda bulunan en önemli unsur olduğu düşünülmektedir. Çocuk İşçiliği ile mücadelede işbirliği yapan kurum ve kuruluş sayısının artmasının bu çok önemli problemin çözümüne hız kazandıracağı açıktır. Bu doğrultuda çalışmalarını sürdüren ILO Ankara Ofisi toplumun geniş kesiminin duyarlılığını arttırmaktan ve bu konuda geliştirilecek projelere katkıda bulunmaktan memnuniyet duyacaktır.
6-Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çalışan Çocuklar
Çocuk Hakları Sözleşmesi genel olarak çocuklarla ilgili düzenlemeleri getiren bir sözleşme olurken aynı zamanda çalışan çocuklarla ilgili hükümlere de yer vermiştir.Bu sözleşme Birleşmiş Milletler üyesi tüm devletlerce imzalanması ve kısa süre içinde yürürlüğe girmesi için UNICEF tarafından yoğun çaba harcanmış bir uluslararası metindir.Bu sözleşmeye baktığımızda dünyada özgürlük , adalet ve barışın temelini oluşturan ve doğuştan gelen haysiyetle çocukların bir millet için ne derecede önemli olduklarını görmekteyiz.Çocuk Hakları Bildirisinde de belirtildiği üzere ‘’çocuğun gerek bedensel , gerek zihinsel bakımdan tam erginliğe ulaşmamış olması nedeniyle doğum sonrasında olduğu kadar , doğum öncesinde de uygun yasal korumayı da içeren özel güvence ve koruma gereksiminin bulunduğunu’’ belirtmektedir.
Birleşmiş Milletlerde Çocuk Hakları Sözleşmesi alanında ilk faaliyet 1924 yılında Milletler Cemiyeti döneminde benimsenen bir bildiri ile ortaya çıkmış , buna ilişkin faaliyetler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilmesi ile sonuçlanmıştır.
Çocuk Hakları Sözleşmesi Türkiye tarafından ise 14 Eylül 1990 tarihinde imzalanmış olup daha sonra 9 Aralık 1994 günlü ve 4058 sayılı uygun bulunduğu hakkında kanunla gerçeklemiş , 23 Aralık 1994 tarihinde 94/6423 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulmuştur.27 Ocak 1995 tarihinde de Resmi Gazete’de 22184 sayı ile yayınlanmıştır.
Çocuk Hakları Sözleşmesi doğrudan çalışan çocukları ilgilendiren iki temel düzenlemesi mevcuttur. Bunlardan biri iş hukukunu yakından ilgilendiren 32. Maddesi ve diğeri de sosyal güvenlik hukukunu ilgilendiren 26.Maddesidir.Diğer yandan, dolaylı olmalarına rağmen , çocuğun eğitim hakkını ilgilendiren 28.Madde ile dinlenme hakkını ilgilendiren 31.Madde çalışan çocukların haklarına yönelik düzenlemeleri ele almaktadır.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin birinci maddesi ‘’Bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.’’ anlatımını taşır. Buna göre 18 yaşına kadar herkes Çocuk Hakları Sözleşmesi bakımından çocuk sayılmaktadır.


7-Çocuk İstihdamı
Hem ulusal hem de uluslararası düzeylerde çalışan çocukları korumaya yönelik normlar oluşturulurken diğer taraftan da çeşitli projeler ve gönüllü çabalar gündeme gelmekte ve tartışılmaktadır.
Çocuk istihdamını önlemek üzere uluslararası kuruluşlar uzun yıllardan beri çalışan çocuklar konusunu ele almış ve bu konuda bir takım hukuksal metinler kabul etmişlerdir.Bunlardan en önemlisi Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’dir.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 32.Maddesi ; aynen ;
‘’1.Taraf Devletler , çocuğun ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel , zihinsel ,ruhsal , ahlaki ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı koruma hakkını kabul ederler.
2.Taraf devletler , bu maddenin uygulanmaya konulmasını sağlamak için yasal , idari toplumsal ve eğitsel her önlemi alırlar.Bu amaçlar ve öteki uluslararası belgelerin ilgili hükümleri göz önünde tutularak , Taraf Devletler özellikle şu önlemleri alırlar;
a) İşe kabul için bir ya da birden çok asgari yaş tespit ederler.
b) Çalışmanın saat olarak süresi ve koşullarına ilişkin uygun düzenlemeleri yaparlar
c) Bu maddenin etkili biçimde uygulanmasını sağlamak için ceza veya başka uygun yaptırımları öngörürler.’’ biçimindeki düzenlemeyi içermektedir.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bu hükmüne baktığımızda üç tane ana konuya değinmek gerekmektedir.Birincisi ; söz konusu düzenlemelerin asgari yaş konusunda Taraf Devletlere herhangi belirli bir yaşı empoze etmek istemeyişidir. (tepki almaktan korkmuşluk olarak da sayılabilir) Fakat bu hükümle anlatılmak istenen Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin asgari yaş ile ilgili herhangi bir esası içermediği değildir.Bu yorum yanlış olur.Çünkü Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 32.Maddesinde ‘’bu amaçlar ve öteki uluslararası belgelerin ilgili hükümleri ‘’nin göz önünde bulundurulacağından söz edilmektedir.Bu da Çocuk Hakları Sözleşmesinin herhangi bir asgari çalışma yaşı belirtmeyişine rağmen ,öteki uluslar arası belgelere yollamada bulunarak ; asgari çalışma yaşına ilişkin öteki uluslararası belgelere bakılacağını ve bunlardaki asgari çalışma yaşı esasları temel alınacağını belirtmektedir.
Asgari çalışma yaşına ilişkin de Çocuk Hakları Sözleşmesinin göz önünde bulundurulmasını öngördüğü belgeler ise esas olarak Uluslararası Çalışma Örgütü’nün oluşturduğu uluslararası çalışma sözleşmeleridir.138 Sayılı ILO sözleşmesi kendisini onaylayacak her üye devlete önce çocuk çalıştırılmasını ortadan kaldırmayı güvence altına alan ,asgari çalışma yaşını , gençlerin bedensel ve ruhsal gelişmesini sağlayıcı bir duruma yükseltmek amacı ile belirlenecek bir ulusal siyaseti izleme yükümünü getirmiştir.Ve bu sözleşmeyi onaylayacak her devletin onay belgesine ek olarak açıklamalarında kabul etmiş olduğu asgari çalışma yaşını bildirmesini ve asgari çalışma yaşına ermedikçe kimsenin herhangi bir işte çalıştırılmamasını öngörür.Belirtilecek asgari çalışma yaşı da okula gitme yükümünün sona erdiği yaştan ve 15 yaşından aşağı olmayacaktır.Ancak , ekonomisi ve okul olanakları yeterince gelişmemiş bulunan üye devletler ilgili işveren ve işçi kuruluşlarının da görüşlerini alarak bu yaşı 14 olarak belirleyebilirler.
Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın 7.Maddesinde de 138 Sayılı ILO sözleşmesinin esaslarının gözetildiği görülmektedir.Bu maddeye göre ; ‘’Çocukların sağlık , ahlak ve eğitimleri için zararlı olmayacağı belirlenen hafif işlerde çalıştırılmaları durumu haricinde asgari çalışma yaşının en az 15 olmasını sağlama ‘’ yükümünü getirmektedir.
Avrupa Temel Haklar Şartı 32.Maddesinde de ‘’çocuk işçi çalıştırılması yasaktır’’ ibaresi altında sınırlı istisnalar dışında , istihdam edilmek için asgari yaş sınırını zorunlu eğitimin tamamlanması için belirlenen asgari yaştan daha düşük olunamaz denilmektedir.
Ayrıca Avrupa Birliği içinde İşçilerin Sosyal Hakları Topluluk Şartı da asgari çalışma yaşının her halükarda 15 yaştan aşağı olmamasını öngörmektedir.
Bu belgelere dayanarak şöyle bir yorum getirilebilir.Çocuk Hakları Sözleşmesi dolaylı olmakla birlikte asgari çalışma yaşı konusunda 15 yaşı hedef almıştır.Fakat bu yaşı açıkça belirtmeyişinin özünde de çok sayıda ülke tarafından onaylanabilme endişesi vardır.Çünkü kapitalist ve sürekli değişen dünya düzeni bu endişenin varolmasına meydan vermiştir.
İkinci değineceğimiz konu ise Çocuk Hakları Sözleşmesinin ,Taraf Devletlere bir değil birden çok asgari çalışma yaşı sınırı tespiti olanağını getirmesidir.Değişik sektörler ve farklı yöreler arasında aynı asgari çalışma yaşını uygulamak güç olacağından böyle bir hüküm getirdiğini yorumlayabiliriz.Özellikle ekonomileri ve okul olanakları gelişmemiş ülkelerde bu durumu uygulamak daha da güçleşecektir.Çocuk Hakları Sözleşmesinin daha çok devlet tarafından onaylanabilme endişesinin burada da kendini hissettirdiğini açıkça görmekteyiz.
ILO’nun 138 sayılı sözleşmesi 13-15 yaşlarındakilerin hafif işlerde , çalıştırmalarını uygun bulmaktadır.Bunun geçerli olması içinde söz konusu kişilerin çalıştırılacakları işlerin , bunların sağlık ve gelişimlerine , okula veya mesleki öğretim ve mesleğe yöneltme programlarına katılmalarına ve öğretimden yararlanma yeteneklerine zarar verici olmaması gerekmektedir.Ekonomisinin ve okul olanaklarının yeterince gelişmemiş bulunması yüzünden asgari çalışma yaşını 14 yaş olarak bildirecek ülke de 12-14 yaşlarındakilerin hafif işlerde çalıştırılmasını uygun bulabilir.Ayrıca niteliği veya yürütülme koşulları yüzünden çocukların yaşamı , sağlığı veya ahlakı bakımından tehlikeli olan işlerde asgari çalışma yaşı , 18 yaşın altında olmayacaktır.Ancak ulusal mevzuat veya yetkili merci ;ilgili işveren ve işçi kuruluşlarının görüşlerini alarak 16 yaşından büyük çocukların bir işte çalıştırılmalarını , bunların yaşamı, sağlık veya ahlakının tam olarak korunmuş olması ve ilgili iş için öğrenim görmüş olmaları koşulu ile mümkündür.
Üçüncü ve son konu ise çocuğun eğitim hakkını güvence altına alan bir sözleşme niteliğinde olan Çocuk Hakları Sözleşmesi, Taraf Devletlerin ilköğretimi herkes için zorunlu duruma getirmelerini ve okullarda düzenli biçimde devamını sağlayıp okulu bırakma oranlarının düşürülmesi için önlem almalarını öngörürü.Bu da asgari çalışma yaşı uygulamasıyla temel öğrenim görme yükümünün arasındaki önemli ilgiyi apaçık ortaya sermektedir.Eğer bir ülke , temel öğrenim görme yükümünü uygulamazsa hangi hukuki düzenlemeyi getirirse getirsin çocukların çalıştırılmalarını önlemesi zorlaşmanın yanında imkansızlaşır.Bu bağlamda temel öğrenim görme yükümünün yerinde uygulanması , zorunlu öğrenim çağındaki çocukların istihdamını engeller ve ders saatleri dışında değişik alanlarda çalışan çocukların denetimini sağlar.
Aynı zamanda , temel öğrenimden beklenen toplumsal yararın gerçekleşmesini ve temel öğrenim gören çocukların ekonomik bakımdan daha verimli olmalarına olanak sağlanması için mesleki ve teknik eğitimin ilkokul sonrası bir aşama olarak yaygınlaştırılması düşünülmektedir.Çocuk Hakları Sözleşmesinde Taraf Devletlerin , ortaöğretim sistemlerinin genel olduğu kadar mesleki nitelikte de olmak üzere değişik biçimlerde örgütlenmesini teşvik etmelerini ve bunların tüm çocuklara açık olmasını sağlamalarını öngörmektedir.
8-Avrupa Birliği’nde Asgari Çalışma Yaşı Uygulaması

Avrupa Birliği içerisinde Çalışan Gençlerin Korunması hakkındaki 94/33 Sayılı Direktifte asgari yaş uygulamaları görülmektedir.Bu direktif 1989’da kabul edilen İşçilerin Temel Sosyal Hakları Topluluk Şartı üzerine inşa edilmiştir.
Direktif , üye ülkelerin , çocukların çalıştırılmalarını yasaklamak üzere gerekli önlemleri almalarını öngörmektedir.
Direktife göre ; asgari çalışma veya istihdam yaşı ulusal mevzuatla öngörülen tam zamanlı zorunlu eğitim yaşının veya her halükarda 15 yaşın altında olmamalıdır şartını açıkça belirtilmiştir.
Ergenlik çağındaki çocukların çalışması çok kesin kurallarla ve sıkı bir biçimde düzenlenmektedir.Bu nedenle , işverenler , gençlerin çalışma koşullarının yaşlarına uygun olmasını sağlamak zorundadırlar.Üye ülkeler , gençlerin ekonomik sömürüye , güvenliklerini , sağlıklarını veya fiziksel , zihni , ahlaki veya sosyal gelişimlerini tehlikeye sokacak veya eğitimlerini olumsuz etkileyecek her türlü işe karşı korunmalarını sağlamalıdırlar.
18 yaşın altında olup bir iş sözleşmesi veya söz konusu üye ülkede yürürlükte olan mevzuatla tanımlanan bir istihdam sözleşmesi ile çalışan herkese söz konusu direktif uygulanmaktadır.Üye ülkeler , bu direktifi , koydukları yasal veya düzenleyici hükümler ile sınırlamak suretiyle aşağıdaki çalışma türlerini kapsayan düzenli veya kısa dönemli çalışmaya uygulamama hakkına sahiptirler:
- aile yanında görüşen ev hizmetleri ,
- bir aile işletmesinde gençler için zararlı veya tehlikeli addedilmeyen işler.
Üye ülkeler çocukların çalışmalarını yasaklayan mevzuat hükümlerini aşağıdaki durumlarda da uygulamama hakkına sahiptirler:
- Hafif iş olarak tanımlanan işlerde çalışan çocuklar ve her bir durum için ayrıca saptanmak üzere kültürel , sanatsal , spor veya reklam faaliyetleri ile ilgili faaliyetleri yürüten çocuklar ( Bu , her bir durum için yetkili makamdan önce izin alınmasına bağlıdır.)
- En az 14 yaşında olup iş ve eğitimin birlikte yürütüldüğü işlerde veya yerinde işi öğrenme programı çerçevesinde çalışan çocuklar.
Üye ülkeler , gençlerin tecrübesizliği , mevcut veya potansiyel risklerden habersiz olmaları veya henüz yeterince olgunlaşmamış olmaları sonucu güvenlik , sağlık ve gelişmeleri için özle risk oluşturan her türlü unsurdan korunmalarını sağlamalı ve gençlerin aşağıdaki işlerde istihdamını yasaklamalıdırlar:
- fiziksel veya psikolojilerini kapasitelerini aşan işler ,
- zehirli , kanserojen maddelere zarar verecek oranda maruz kalmayı gerektiren , genetik hasara yol açan veya yeni doğana zarar veren ya da insan sağlığını herhangi bir şekilde kronik olarak etkileyen işler ,
- radyasyona zarar verecek ölçüde maruz kalma ,
- gençlerin güvenliğine dikkat etmemeleri veya eğitim ya da tecrübe eksikliklerinden dolayı engellenemeyen kaza riski taşıyan işler ,
- aşırı sıcak veya soğuk ; gürültülü ya da titreşimden dolayı sağlık için risk oluşturan işler.
21 Haziran 1999 tarihinde1999/63 sayılı Konsey Direktifi, Avrupa Birliği Armatörler Birliği (ECSA) ve Avrupa Birliği’nde Nakliye İşçileri Birlikleri Federasyonu (FST) tarafından akdedilen denizcilerin çalışma saatlerini düzenleyen antlaşmayı yürürlüğe konulmuştur.Bu antlaşma , kamu veya özel şahısların sahip olduğu , herhangi bir üye ülkenin topraklarında kayıtlı ve ticari denizcilik faaliyetleri yapan ve denize açılan gemilerde çalışan gemi adamlarına uygulanmaktadır.Bu antlaşmada da asgari yaş uygulaması göze çarpmaktadır.
Antlaşmaya göre; 18 yaşın altındaki hiçbir gemici gece çalıştırılmamalıdır.Gece , kavramı gece yarısından sabah 5’e kadar geçen ara dahil arka arkaya en az 9 saatlik dönem anlamında kullanılmaktadır.16-18 yaş arasındaki genç denizcilerin belli programlara göre etkin eğitim görmelerinin engelleneceği durumlarda bu hüküm uygulanmamaktadır.16 yaşın altındaki kişilerin hiçbir şekilde bir gemide çalışmaları mümkün değildir.

Bu arada çalışan çocuklara ilişkin UNICEF’in de bir dizi çalışması olmuştur.Bunlar içinde en önemlisi 1997 tarihli Dünya Çocuklarının Durumu rapor özetidir.Rapor özetinin “çocukların tehlikeli ve sömürücü işlerde çalıştırılmalarına son verilmesi” başlıklı II. bölümünde yer alan hususlar aşağıdaki gibidir:
Çocukların tehlikeli ve sömürücü işlerde çalıştırılmaları Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ de yer alan hemen hemen bütün hakların ihlali anlamına gelmektedir. Çocukların bulaşıcı hastalıklardan korunması ne kadar önemli ise, onların tehlikeli ve sömürücü işlerde çalıştırılmasının önlenmesi de o derece önemlidir.

UNICEF çocuk işçiliğinin aşağıdaki durumlarda sömürücü bir içerik taşıdığına inanmaktadır.

Çok küçük yaşta tam gün çalışma
Çok uzun saat çalışma
Aşırı fiziksel, toplumsal, psikolojik stres yaratan işlerde çalışma
Sokaklarda kötü koşullar altında yaşama ve çalışma
Düşük ve yetersiz ücret verilen işlerde çalışma
Aşırı sorumluluk verilen işlerde çalışma
Öğrenimi engelleyici işlerde çalışma
Kölelik, zorunlu çalışma ya da cinsel sömürü gibi çocukların onuruna ve öz saygılarına zarar veren işlerde çalışma
Toplumsal ve psikolojik gelişmeyi aksatan işlerde çalışma
Rapor’da, çocukların gelişmesi açısından önem taşıyan ve bir işte çalışma yüzünden tehlikeye düşebilecek yönler ise;

Fiziksel gelişim
Bilişsel gelişim
Duygusal gelişim
Toplumsal ve ahlaki gelişim
Söz konusu raporda, çocuk işçiliğinin köklerine değinilirken, çocukların gelişimlerini köstekleyen üç ana nedenden bahsedilmektedir. Bu nedenler; yoksulluğun sömürüsü, uygun eğitimin yokluğu ve geleneklerin getirdiği sınırlamalar olarak belirtilmektedir.

Raporda, çocukların tehlikeli ve sömürücü işlerde çalıştırılmalarına karşı geliştirilecek kapsamlı bir stratejinin beş ana çalışmayı içerdiği belirtilmektedir.
Bunlar:
Eğitimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması
Uluslararası ve ulusal ölçekteki yasaların temel alınması
Bu yasaların uygulamadaki boşluklarının giderilmesi
Toplumun Harekete geçirilmesi
Gerek şirketlerin, gerekse onlarla iş yapan taşeronların işçi çalıştırma konusunda daha ciddi sorumluluk üstlenmelerini sağlayacak kampanyaların yürütülmesi.

Rapordaki durum belirlemelerinden sonra, çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik olarak ivedilikle yapılması gereken girişimler ise şu şekilde ortaya konulmaktadır:
1- Çocukların tehlikeli işlerde ve sömürü biçimlerde çalıştırılmalarına hemen son verilmesi
2- Çocuklara ücretsiz ve zorunlu eğitim sağlanması
3- Daha kapsamlı yasal düzenlemeler yapılması
4- Bütün çocukların nüfusa kaydedilmesi
5- Çocuk çalıştırılması ile ilgili ulusal ve uluslararası düzeyde veri toplanması ve çocuk çalıştırılmasının izlenmesi
6- Ticari yaşamdaki kuralların çocuk hakları ile ilgili ihlallere imkan vermeyecek şekilde düzenlenmesi ve çocuk çalıştırılmasının önlenmesi, bu açıdan tüm kuruluşların satınalma politikalarını çocukların yüksek yararını koruyacak biçimde düzenlemeleri.