Mesajı Okuyun
Old 05-06-2008, 08:52   #4
ali ekmekçi

 
Varsayılan

kanımca ceza davasının kesinleştiği tarihten itibaren olayın tabii olduğu hukuk zamanaşımı süresi başlayacaktır.Yanlız olay önemlidir zira ceza davsı olduğu durumlarda dahi Yargıtay'ın Adli Tıptan gelen maluliyet oranının öğrenildiği tarihten itibaren hukuk zamanaşımı başlar şeklindeki kararları da vardır.Fakat genel kural olarak ceza davası kesinleştikten itibaren hukuk zamaşımı başlar demek doğrusu gibi geliyor bana ...Emsal Karar da ekledim
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1980/1509
K. 1980/1582
T. 27.3.1980
• TAŞIMA SÖZLEŞMESİNE DAYANAN TAZMİNAT ( Ölüm ve Bedeni Zarar Halinde Zamanaşımı )
• ZAMANAŞIMI ( Ölüm ve Cismani Zarar Halinde Taşıma Sözleşmesine Dayanan Tazminat Davası )
• CEZA DAVASININ AF NEDENİYLE KALKMASI ( Hukuk Zamanaşımının Başlangıcı )
• HUKUK ZAMANAŞIMININ BAŞLANGICI ( Ceza Davasının Af Nedeniyle Kalkması Halinde )
• ÖLÜM VE CİSMANİ ZARAR ( Taşıma Sözleşmesine Dayanan Tazminat Davasının Tabi Olduğu Zamanaşımı Süresi )
• HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN TAZMİNAT TALEBİ CEZA DAVASININ AF İLE KALKMASI ( Hukuk zamanaşımının başlangıcı )
818/m.60
6762/m.1,767,806
ÖZET : Oluşan trafik kazasında kamyon sahibi hakkında trafik yasasındaki zamanaşımı, otobüs sahibi hakkında ise ttk hükümleri gereği on yıllık zamanaşımı uygulanır. Haklarındaki ceza davası af nedeniyle kalkan sürücüler hakkında ise af nedeniyle davanın kaldırılması kararının kesinleştiği tarihten başlamak üzere iki yıllık zamanaşımı uygulanır.

DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı ( Tekirdağ Asliye Hukuk Hakimliği )nce verilen 4/7/1979 tarih ve 255/330 sayılı hükmün temyizen tekiki davacı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacılar vekili, davacılardan Necati'nin maliki otobüs ile Mehmet, Hazım ve Naim'in kamyonu ve Kemal ile Süleyman'a ait kamyonun karıştıkları kaza sonucunda müvekkillerden Hikmet ve Metin'in çocukları, Ayşenin kocası Mehmet'in öldüğünü belirterek, Hikmet için ( 40.000 ) lira, Metin için ( 80.000 ) lira, Göksel için ( 20.000 ) lira ve Ayşe için ( 60.000 ) lira manevi tazminatın olayda trafik kusurları bulunan davalılardan müteselsil tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Metin vekili, isteğin zamanaşımına uğradığını, kusur oranının yüksek gösterildiğini ileri sürmüştür.

Davalı Nazmi, aynı savunmaya katılmıştır.

Davalı Süleyman ve Kemal yetki, zamanaşımı itirazları ile birlikte istenilen tazminatların çok fazla olduğunu ileri sürmüştür.

Mahkemece, iddia, savunmalar, ilgili dosya ve belgelere göre, olayın 4.9.1970 gününde meydana geldiği 12.3.1973'te af ile sonuçlanan ceza davasında davacıların müdahil kabul edilerek, davanın reddine karar vermiştir.

Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.

1 - Davalılardan Süleyman, kazaya karışan 17 AZ 891 plaka sayılı komyonun sahibi olduğuna göre bu davalı hakkındaki davanın tabii olduğu zamanaşımı süresi, 6085 sayılı karayolları Trafik Kanunun 232 sayılı kanunla değişik 50. maddesi uyarınca iki yıldır. Olayda, 4.9.1970 tarihinde vuku bulmuş ve davacılar kazayı müteakip faile ve zarara muttali oldukları halde dava, iki yılın geçmesinden çok sonra 18.5.1976 tarihinde açılmıştır. Diğer taraftar, bu davalı bakımından olayda zamanaşımı ile er veya durduran sebeplerin mevcut olduğu da iddia ve ispat edilememiştir.

Tesbit edilen bu durum karşısında, davalılardan Süleyman hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle red edilmesi doğru olduğundan, davacılar vekilini bu davalıya yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2 - Davalılardan Necati ( 34 HK. 559 ) plakalı otobüs sahibi olup, aleyhindeki dava, bu otobüsteki yolculardan bazılarının kaza sonucu ölmesi ve yaralanması nedeniyle açılmıştır.

Şu halde davacıların bu davalı hakkındaki tazminat istemleri, taşıma aktine dayanmaktadır. Her ne kadar taşıma mukavelesinden doğan alacaklar TTK.nun 767. maddesinin birinci fıkrasına göre bir yıllık zamanaşımına tabi ise de, zararın niteliği ve meydana geliş şekli itibariyle bu bir yıllık sürenin bu olaya uygulanması mümkün değildir. Çünkü anılan maddenin beşinci fıkrasında yer alan ayrık hükümde, yolcunun meydana gelen bir kaza sonunda cismani zarara uğraması veya ölmesi halinde, taşıyıcının sorumluluğunun bu maddedeki zamanaşımına tabi olmayacağı hükme bağlanmıştır. Öte yandan, TTK. nunda bu durumda uygulanacak, zamanaşımı süresinin ne olacağı da gösterilmemiştir. O halde bu davalı yönünden uygulanması gereken zamanaşımı süresi, TTK.nun 1. maddesinin yollama yaptığı, BK.nun 125. maddesindeki zamanaşımı süresidir ki, o da on yıldır.

Olay tarihi ile dava tarihi arasında geçen süre itibariyle bu davalı bakımından zamanaşımı gerçekleşmediğine göre mahkemece, işin esasına girmek gerekirken yazılı olduğu şeklide davanın zamanaşımından red edilmesi doğru değildir.

3 - Davalılardan Nazmi ile Kemal'in durumlarına gelince: Şoför olan bu iki davalı hakkında ölme ve yaralanmaya sebebiyet suçundan İstanbul Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde kamu davası açılmış ve mahkemece suçları sabit görülerek mahkumiyetleri cihetine gidilmiş ise de sonradan çıkan 1803 sayılı af Kanunu uyarınca kamu davasının ortadan kaldırılmasın karar verilmiştir. Böylece adı geçen davalılara izafe edilen haksız eylemler cezai nitelik ve vasıflarını kaybetmiş olduğundan bu eylemlerden doğan tazminat davasında 7.12.1955 gün ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı gibi ceza değil hukuk zamanaşımının uygulanması gerekir. Her ne kadar anılan içtihadı birleştirme kararında uygulanacak hukuk zamanaşımı başlangıcının ne olacağı belirtilmemiş ise de bu tarihin af nedeniyle verilen ortadan kaldırma kararının kesinleştiği tarih olması lazım gelir. Çünkü içtihadı birleştirme kararında "...ceza davası devam ettiği müddetçe mutazarın müdahil sıfatını alarak ceza mahkemesinden tazminat talep edebileceği ve bu itibarla haksız fiilin devlet tarafından takibi mümkün oldukça tazminat davasını kabul etmemesinin manasız olacağı..." şeklinde bir gerekçe yer almaktadır. Şu hale göre ceza davası devam ettiği sürece hukuk zamanaşımı işlemiyecek demektir. Aksi kabul edildiği takdirde çoğu zaman ceza davasını af ile ortadan kalkması ile beraber zarar görenin tazminat davası açma olanağı da ortadan kalkmış olur ki bunun mantıken ve hukuken izahı mümkün olamaz. Kaldı ki, yasalarının zarara uğrayan kimsenin genel hükümler dairesinde çıkarlarını kovuşturmalarına engel olacağı da düşünülemez.

O halde bugüne kadar ki uygulamalarda olduğu gibi bu olayda ortadan kaldırma kararının kesinleştiği tarihin hukuk zamanaşımı içinde başlangıç tarihi olarak alınması gerekir.

Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesi'nce amme davasının ortadan kaldırılmasına 11.6.1974 tarihinde karar verilmiş olduğuna göre davalılar hakkında 6085 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 50. maddesi uyarınca uygulanması gereken iki yıllık zamanaşımının 11.6.1976'da sone ermesi lazım gelir. Oysa dava bu sürenin bitiminden önce 18.5.1976 tarihinde açılmıştır. Şu halde bu davalılar bakımından da olayda zamanaşımının gerçekleşmemiş olduğunun kabulü ile işin esasına girmek ve hasıl olacak sonuç daireninde bir karar vermek gerekir.

Bu itibarla davacılar vekilinin bu husustaki temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

4 - Davalılardan Naim, Hazzım ve Mehmet'in durumlarına gelince; Bu davacılar tarafından zamanaşımı konusunda herhangi bir def'i ileri sürülmemiş ve olayda hak düşürücü süre de söz konusu olmamış bulunmasına karşın mahkemece adı geçen davalılar hakkındaki davanın dahi zamanaşımından red edilmesi isabetsiz olduğundan, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarını dahi kabulü gerekir.

5 - Sureti kabüle göre davalılardan Necati ve Kemal vekilleri için, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan avukatlık ücret tarifesinin 11. maddesine göre maktu ücreti vekalet takdir etmek gerekirken yazılı olduğu gibi nisbi ücreti vekalet verilmiş olması da doğru değildir.

SONUÇ : Yukarıda bir nolu bentde gösterilen nedenlerle davacılar vekilinin davalılardan Süleyman'a yönelik temyiz itirazlarının reddi ile bu davalı hakkındaki hükmün ONANMASINA, diğer bentlerde gösterilen nedenlerden dolayı davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün diğer davalılar yönünden BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 27.3.1980 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.