Mesajı Okuyun
Old 23-10-2004, 15:59   #5
Av.Fahri ALİMOĞLU

 
Varsayılan

Alıntı:
İNTİHAR
Dün akşam saatlerinde öğrendim olayı. Lanet olası cep telefonumdan kulaklarıma dökülen ses “Fahri bey bir hakim intihar etmiş doğrumu” diye sorduğunda aklıma hemen “Mustafa bey’in” gelmesinin nedeni üzerinde düşündüm bütün gece.
Neden başkası değilde Mustafa bey gelmişti aklıma? Ve benim aklıma gelen başka kimlerin aklına gelmişti?
Hakim Mustafa umutsuzlukla cesaretin birleştiği noktaya giderken kimler duymadı sessiz çığlıklarını, kimler sadece biraz daha dikkatli baksalardı görebilirdi olacakları?
Cevabı bizleri işaret eden bir soruydu bu.
“İçsel bir cinayet gözlerimizin önünde adım adım gerçekleşirken bunu görmezlikten geldiğimizin kanıtıydı.” İntihar asla kendi başına gerçekleşen bir olgu değil çünkü. Kişiyi doğal olmayan bir hareketi yaparak intihara zorlayan, kendi yaşamını reddetmeye götüren bir çok olay ve insan iş başındadır. Yaparak veya yapmayarak bu sürece katkıda bulunan bir çok insan bulunur intihar edenin çevresinde.
İntiharı duyduğunda aklına ilk olarak Mustafa beyi getirenlerin tümü –ben dahil- yapmayarak en azından ne yapabileceğini sorgulamayarak, düşünmeyerek bu sürece katkıda bulunmuşlardı.
İntihar ederek ölümü seçenlerin geride bıraktıklarında suçluluk hissinin doğmasının nedeni aslında olabileceklere dair düşüncelerini, bilinçaltının karanlığına mahkum etmiş olduklarını fark etmeleridir.
Geri dönüşü olmayan kaçışı kimin gerçekleştirdiğini tahmin eden herkes, kaçışın nedenleri hakkında bilgi sahibi olmasa bile bunun emarelerini gören kişidir.
Ve bizler; yani intiharı duyduğunda kimin yapmış olduğunu bilen hepimiz bir yerlerde bir şeyleri eksik bıraktık. Şimdi yapmadığımız, eksik bıraktığımız bu parçayı tüm ömrümüz boyunca yanımızda taşımak durumundayız.
İntihar eden kişi katilini görmüş ve onu öldürmüş olan kişidir der Balzac. Ama bence eksiktir bu tanımlama. “Ölümünde payı olanların tümünü öldüremediği için, sadece kendisine gücü yettiği için kendini öldürmüştür.” Diğerleri geridedir. İçleri acımış, paramparça olmuş suçlu olduğunu düşünen diğerleri hayata devam etmektedirler. Çünkü o ölüm dünyanın dönüşüne engel olmamıştır.
Mustafa bey’in içimi burkan ölümü’de durdurmadı dünyayı. O dönmeye devam ediyor
Ama şunu biliyorum.
“O onurlu biriydi.”
Mesleğin dayattığı yalnız yaşama, dostsuz yaşama, arkadaşsız yaşama, ilişkisiz yaşama zorunluluğunun tek başına bıraktığı bir hakimdi.
Aç kalırsam sol kolumu keser yerim mantığı içinde bakmadı hayata. Sol kolunu yiyen onurunu da ekmeğe katık edebilirdi çünkü..
Umudun bittiği yerde, gökkuşağının renklerini kaybettiği zamanda, yaşamanın anlam kaybına uğraması karşısında geriye onurunu bırakarak gidiverdi.
“O onurlu biriydi.”
Allah taksiratını ve bizleri affetsin…19.10.2004 Bingöl Gazetesi/fahri alimoğlu

Sayın fikirbay;
haklısınız. vicdan muhasebesinin de bir anlamı olmadı. bütün adliye herkes hakimin sıkıntısından haberdardı kimsenin bir şey yapacak vakti yokmuş.
saygılarımla