Mesajı Okuyun
Old 26-02-2010, 09:59   #2
Av.Evren Akçay

 
Varsayılan

BK 141- 147. maddeleri borçlular arasındaki teselsülü düzenlemiş. Bir haksız fiile ilişkin birden fazla kişiye karşı açılan davada ( özellikle KTK ya göre açılan davalarda) müştereken ve müteselsilen hüküm verilebileceğini belirten çok sayıda kararıda mevcut. Aşağıdaki yargıtay kararları umarım işinize yarar.

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 2001/1436
Karar: 2001/3660
Karar Tarihi: 12.04.2001

ÖZET: Ceza Mahkemesinin kesinleşen hükmüne göre davalılar hükümlendirilmiş olmasına rağmen mahkemece müteselsil sorumluluğun varlığı kabul edilip bu esasa göre ödetme kararı verilmiştir. Yasa hükmü kavgada el uzatılmasını, öldürme ve yaralama eylemine iştirak veya müzaheret olarak benimsememiştir. Bu bakımdan kavgaya el uzatanı ölümden veya yaralamadan doğan zarardan teselsül kuralları uyarınca müteselsilen sorumlu tutmaya olanak yoktur. Ancak cezalandırılan, kendi eyleminden dolayı sorumlu tutulabilir.

(818 S. K. m. 42, 44, 50, 51, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 179, 302, 534) (743 S. K. m. 4, 412, 582) (765 S. K. m. 65, 464, 467) (6762 S. K. m. 178, 256, 336) (506 S. K. m. 26) (5680 S. K. m. 17) (634 S. K. m. 18) (2918 S. K. m. 88, 89)

Dava: Davacı Gülüş Aslan (kendisine asaleten Ömer, Fatih ve Mustafa'ya velayeten) vekili Avukat M. Adil Bilgin tarafından, davalı A. Turan Kılıç ve arkadaşları aleyhine 13.7.1999 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 4.5.2000 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Karar: 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı Yasemin Kılıç'ın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Yasemin Kılıç'ın diğer temyiz itirazlarına gelince; Davalı Yasemin Kılıç köyde yaşayan ve çalışmayan bir ev kızı olup evde yalnız olduğu bir sırada davacıların desteği tarafından zorla ırzına geçilerek bekareti bozulmuş, köyde dedikodu olmaması için olayı kimseye anlatamayan davalı bir süre sonra durumu annesine, annesi de diğer davalılar baba ve kardeşlerine anlatmıştır. Irza geçme olayından sonra Yasemin Kılıç'ın. ev telefonunun davacıların desteği tarafından başka kişilere verilmesi nedeniyle uygunsuz tekliflerle eve telefon edilmeye başlanmıştır. Olayların olumsuz etkisi ile Yasemin Kılıç 20.2.1998 tarihinde intihara kalkışmış, ancak kaldırıldığı hastahanede kurtarılmıştır. Aradan kısa süre geçtikten sonra 28.12.1998 gecesi saat 23.30-24.00 sıralan içkili olarak evin kapısına gelen destek ile Yasemin Kılıç dışındaki davalılar kavga etmeye başlamışlar. Yasemin Kılıç'da yaşadığı tüm olayların etkisi ve psikolojik baskısı sonucu abisinin bıçağı ile davacıların desteğini öldürmüştür. Davacıların açtığı temyize konu bu davada desteğin ölümü nedeniyle hak kazanılan tazminat miktarlarının belirlenmesi için bilirkişi görüşüne başvurulmuş ve bilirkişice ceza mahkemesinde ağır tahrikin varlığı kabul edildiğinden hesaplanan tazminat miktarlarından indirim yapılmış ise de belirlenen ve hükmedilen miktarlar gözetildiğinde davalının yaşı, işinin ve başkaca gelir ve mal varlığının olmayışı gözetildiğinde hükmedilen tazminat miktarını ödemede güçlük çekebileceği gibi, zarurete (müzayakaya) düşebileceği anlaşılmıştır. Borçlar Kanununun 44/2 maddesindeki düzenlemeye göre eğer zararın tazmini borçluyu zarurete düşürüyorsa hakim olayın özelliği ve davalının koşullarını göz önüne alarak hakkaniyete göre zarar ve ziyanı tenkis edebilir. Olayın özelliği ve davalı Yasemin Kılıç'ın sosyo-ekonomik durumu gözetildiğinde hükmedilen tazminattan desteğin kusuru dışında da indirim yapılması gerekirken anılan yönün gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

3- Davalılar Ertuğrul Kılıç, İbrahim Kılıç ve Turan Kılıç'ın temyizine gelince;

Uyuşmazlık müteselsilen (zincirleme olarak) sorumlulukla ilgilidir. Bu kurum, BK. nun 141-147. maddelerinde düzenlenmiştir. Yasalarda terim olarak teselsül yada müteselsil sorumluluk biçiminde yer alan sözcükler, "tam teselsül" anlamındadır. Anılan yolla borçlu olanlar, zararın tamamından sorumludur. Zarar gören (alacaklı) dilediği borçluya başvurabilme hakkına sahiptir. Hukukumuzda bu tür sorumluluk, BK. nun 50, 51, 179, 302, 534; TTK. nun 178, 256, 336, 485/2; MK. nun 412/2, 582; 506 sayılı Yasanın 26; Basın Kanununun 17; Kat Mülkiyeti Kanununun 18 ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 88 ve 89. maddelerinde olduğu gibi tek tek belirlenmiştir.

Ceza Mahkemesinin kesinleşen hükmüne göre davalı Ertuğrul Kılıç, İbrahim Kılıç ve Turan Kılıç TCK. nun 464. maddesiyle hükümlendirilmiş olmasına rağmen mahkemece onun açısından müteselsil sorumluluğun varlığı kabul edilip bu esasa göre ödetme kararı verilmiştir.

Oysa, yasa hükmü kavgada el uzatılmasını, öldürme ve yaralama eylemine iştirak veya TCK. 65. maddesi anlamında müzaheret olarak benimsememiştir. Bu bakımdan kavgaya el uzatanı ölümden veya yaralamadan doğan zarardan teselsül kuralları uyarınca BK. nun 50 ve 51. maddelerindeki esaslara göre müteselsilen sorumlu tutmaya olanak yoktur. Ancak TCK. nun 464/1. maddesi gereğince cezalandırılan, kendi eyleminden dolayı TCK. nun 467. maddesi gereğince sorumlu tutulabilir. Anılan yön gözetilmeksizin, adı geçenin müteselsilen sorumlu tutulmuş olması bozmayı gerektirir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalı Yasemin Kılıç (3) sayılı bentte açıklanan nedenlerle Ertuğrul Kılıç, İbrahim Kılıç ve Turan Kılıç yararına BOZULMASINA, Yasemin Kılıç'ın öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12.4.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

T.C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/6069
Karar: 2005/9031
Karar Tarihi: 06.10.2005

ÖZET: Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumlulukları gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanmak için, zarara uğrayanın, daha geniş bir deyimle alacaklının talebi gereklidir. Somut olayda zarara uğrayan hak sahipleri (alacaklılar) bu haklarını açık olarak kullanmamışlar, yani müştereken ve müteselsilen tahsil isteğinde bulunmamışlar, aksine talep edilen tazminatın davalılardan kusurları oranında tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. Bu durumda, hüküm altına alman tazminatın davalılardan kusurları oranında tahsiline karar verilmesi gerekir.


(818 S. K. m. 50, 51, 141, 142)

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davacılar ile davalılardan Kara Kuvvetleri ve Tedaş A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Karar

1- Dava, iş kazası sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerinin uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir.

Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanunu'nun 50. maddesi (tam dayanışmalı sorumluluk) ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanunu'nun 51. maddesi (eksik dayanışmalı sorumluluk) uyarınca ve aynı yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir. Anılan yasanın 141. maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanmak için, zarara uğrayanın, daha geniş bir deyimle alacaklının talebi gereklidir. Somut olayda zarara uğrayan hak sahipleri (alacaklılar) bu haklarını açık olarak kullanmamışlar, yani müştereken ve müteselsilen tahsil isteğinde bulunmamışlar, aksine talep edilen tazminatın davalılardan kusurları oranında tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. Bu durumda, hüküm altına alınan tazminatın davalılardan kusurları oranında tahsiline karar verilmesi gerekirken, davalıların davacılara karşı müştereken sorumlu tutulmaları ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

2- Uygulamadaki deyimiyle davaya dahil etme, birleştirme istemini de içeren yeni bir dava niteliğindedir ve bu niteliği ile de birleştirilen yeni dava harca tabidir. Somut olayda, davalılardan Milli Savunma Bakanlığı vekili, 26.05.1998 havale tarihli dilekçesi ile A.'a davanın ihbar edilmesini istemiş, bunun üzerine adı geçen şahsa tebligat yapılmıştır. Davacılar tarafından harcı da yatırılmak suretiyle A.'ın davaya dahil edilmesi söz konusu değildir. Bu durumda, <ihbar edilen sıfatı> bulunan A. Orbay'ın <dahili davalı> olarak karar başlığında isminin yazılması ve diğer davalılarla birlikte tazminattan sorumlu tutulması isabetsizdir.

3- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 179/5. maddesi ile 07.02.1945 gün ve 4/19 sayılı içtihadı birleştirme karan gereğince dava dilekçesinde açık bir şekilde talep sonuçlan gösterilmelidir. Oysa dava dilekçesinde maddi ve manevi tazminat tüm davacılar için toplam olarak istenmiş, mahkemece, hangi davacı için ne kadar miktar tazminat istendiği açıklattırılmadan hüküm kurulmuştur.

4- Olayın oluş şekline, kusur oranlarına, davacıların duyduğu elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, 26.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine ve hak ve nesafet kurallarına göre tüm davacılar için toplam olarak hükmedilen 1.000.000.000 TL (1.000,00 YTL) manevi tazminatın az olduğu açıkça belli olmaktadır.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, temyiz eden tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine 06.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları