Mesajı Okuyun
Old 31-10-2004, 23:28   #1
Gemici

 
Varsayılan Deli Dolu, İpe Sapa Gelmez Kelam Yazan Fakir Bir Orhan Veli

Orhan Veli, benim için gerçekten ipe sapa gelmez bir sürü kelam yazan bir şairdi. Şiirleri benim için basit bir halk dili ile yazılmış, derinliği olmayan şiirlerdi. İşlediği konular zaten günlük, sıradan konulardı.

Nasıl ve ne zaman oldu bilmiyorum, Orhan Veli’nin şiirlerinden zevk almaya başladım. Çoktan ölmüş olan Orhan Veli’nin şiirlerinde bir değişiklik olamıyacağına göre bende bir değişiklik oldu herhalde. İlk okuyuşta insana basitmiş gibi gelen şiir dili’nin akıcılığı ve ustaca kullanılışı, işlenen konuların sosyal ve felsefi derinliği ve şiirlerdeki ince toplumsal eleştiri ile Orhan Veli Türk Edebiyatında eşine az rastlanan şairlerden. Orhan Veli’nin şiirinde kendimizi, sevincimizi ve kaygılarımızı, günlük yaşamı, bu yaşamın zorluklarını ve zevklerini, kısacası hayatı görürüz.

Orhan Veli’nin en çok hoşuma giden şiirlerinden birisi ‘Pireli Şiir’dir. Toplumdaki insanların ilk bakışta aynı imiş gibi görünmelerine rağmen çok değişik olduklarını bu şiirde olduğu gibi etkili ve sade bir dil’le belirtmek büyük bir zeka ve sanat eseri.

PİRELİ ŞİİR

.........
Kimi işinde gücünde,
Kiminin donu yok kıçında.
Ağız var, burun var, kulak var;
Ama hepsi başka biçimde.

Kimi peygambere inanır;
Kimi saat köstek donanır;
Kimi katip olmuş yazı yazar;
Kimi sokaklarda dilenir.

Kimi kılıç takar böğrüne;
Kimi uyar dünya seyrine:
Karı hesabına geceleri,
Gündüzleri baba hayrına.

.........
Karışık bir iş vesselam.
Deli dolu yazar kalem.
Yazdığı da ne? Bir sürü
İpe sapa gelmez kelam.

Orhan Veli


Dört kıtasını yukarıya aldığım şiir’de Orhan Veli toplumsal eşitsizliği ve insanların toplumdaki davranışlarını (dışa vuran yönlerini) belirtmiş. Şairin tesbitine eklenecek fazla bir şey yok zannedersem.

Ağzın, burnun, kulağın başka biçimde oluşu bizim kontrolümüzde olmayan bir olgu. Kimimiz kara, kimimz sarı, kimimz kızıl benizliyiz; bunu da değiştirmek elimizde değil. Aynı şekilde boyumuzun uzun veya kısa oluşu’da bizim etki alanımız dışında, uzun veya kısa boylu veya zayıf veya şişman olmayı, ilaçlar ve beslenme yolu ile belirli bir ölçüye kadar etkileyebilecek durumda olsak bile.

Beni ilgilendiren asıl konu, toplumsal eşitsizliğin kaynağı. Hangi gerekçelerle bir insan diğer insanlara hükmetmeyi, ve diğerlerinden üstün olduğunu savunur?

Şartlar aynı olduğu halde neden insanların davranışları ve reaksiyonları değişik olur?

Neden bir insan dindardır, diğeri dinsiz?

Aynı olyalarda ve aynı şartlar altında neden herbirimiz başka türlü reaksiyon gösteririz? Bu davranışlarımız, vücut yapımızda olduğu gibi, değiştirilmesi bizim elimizde olmayan olgularmıdır?

Davranışlarımızda mı doğuştan ve kalıtımsal?

Sizler bu yazdıklarımı okurken hangi gerekçeye dayanarak, yine saçmaladı veya bravo çok doğru yazmış, ben’de böyle düşünüyorum diyorsunuz. Yazdıklarımı sonuna kadar okuyup üzerinde düşündüyseniz tabi. Bu son cümleyi yazmanın amacı tenkid değil, insanların okuma tarzlarının da değişik olduğunu belirtmek.

Sonuç:
Benim düşünceme göre insanlar arasındaki toplumsal eşitsizliğin ve aynı şartlar altında sergilediğimiz değişik davranışların asıl kaynağı düşünce yapımız ve şahsiyetimizdir.

O zaman son soru:
Şahsiyetimizi ve düşünce yapımızı oluşturan etkenler nelerdir?

Orhan Veli’nin mısraları ile bitireyim:

Yazdığı da ne? Bir sürü
İpe sapa gelmez kelam.


Saygılarımla