Mesajı Okuyun
Old 12-03-2012, 03:00   #6
oceans17

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

tasarrufun iptali davalarının ön şart (örn: aciz vesikası) yokluğundan reddi halinde maktu vekalet ücretine hükmedilir, nispi olarak hesaplanacak vekalet ücretinden çekinmenize gerek yok. Ayrıca BK 18 uyarınca muvazaa iddiasına dayanılarak açılmış olan tasarrufun iptali davalarında aciz belgesi sunulması gerekmemektedir.

YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
Tarih : 25.09.2007
Esas No : 2007/4856
Karar No : 2007/5693
- VEKALET ÜCRETİ
- TASARRUFUN İPTALİ
- ACİZ VESİKASININ BULUNMAMASI
ÖZET : DAVA, İİK'NUN 277 VE DEVAMI MADDELERİNDE DÜZENLENEN TASARRUFUN İPTALİ İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASINI ELİNDE GEÇİCİ VEYA KESİN ACİZ VESİKASI BULUNAN ALACAKLI AÇABİLİR. MAHKEMECE DAVA ACİZ VESİKASININ BULUNMAMASI DOLAYISIYLA DAVA ÖN ŞARTININ GERÇEKLEŞMEMESİ NEDENİYLE REDDEDİLMİŞTİR. BU DURUMDA AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ'NİN 7. MADDESİ GEREĞİNCE DAVALI YARARINA MAKTU VEKALET ÜCRETİNE HÜKMEDİLMESİ GEREKİRKEN, FAZLA VEKALET ÜCRETİNE HÜKMEDİLMİŞ OLMASI DOĞRU OLMAMIŞTIR.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi m. 7

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dava İİK.nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2- İİK.nun 277/1. maddesine göre tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz vesikası bulunan alacaklı açabilir. Mahkemece dava aciz vesikasının bulunmaması dolayısıyla dava ÖN ŞARTının gerçekleşmemesi nedeniyle reddedilmiştir. Bu durumda Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7. maddesi gereğince davalı yararına maktu VEKALET ÜCRETİne hükmedilmesi gerekirken, fazla VEKALET ÜCRETİne hükmedilmiş olması doğru olmamıştır. Kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de, mahkemece yapılan hatanın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın HUMK.nun 438/VII. maddesi gereğince düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.

SONUÇ : 1. bentte yazılı nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile kararın hüküm fıkrasının VEKALET ÜCRETİ ile ilgili 4. bendinin karar metninden çıkartılarak yerine "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre tesbit edilen 400,00 YTL VEKALET ÜCRETİnin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Mehmet Özdil'e verilmesine" ifadesinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 0,90 YTL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 25.09.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu 2011/4-149 E.N , 2011/346 K.N.

İlgili Kavramlar

TASARRUFUN İPTALİ

İçtihat Metni

Taraflar arasındaki "Tasarrufun İptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 3. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 09.04.2008 gün ve 2006/434 E.-2008/120 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 18.01.2010 gün ve 2009/3381-2010/167 sayılı ilamı ile;

(...Davacı, davalılardan kooperatif hakkında açmış olduğu alacak davası devam ettiği sırada, davalı kooperatif tarafından diğer davalıya yapılmış olan taşınmaz pay satışının, alacak davası sonucu doğabilecek borcu ödemekten kaçınmak amacıyla yapıldığını belirterek satışın iptalini istemiştir.

Davalılar ise, satışın gerçek olduğunu ileri sürerek davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.

Yerel mahkemece, davacının elinde icra takibi nedeniyle alınmış bir aciz belgesi bulunmadığı gerekçesiyle istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.

Dava, Borçlar Yasası'nın 18. maddesinde düzenlenmiş bulunan dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Kural olarak üçüncü kişiler, danışıklı işlem (muvazaalı muamele) nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü danışıklı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesi, onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak, üçüncü kişilerin danışıklı işlem ile haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onların, danışıklı işlemde bulunandan alacakları bulunmalı ve danışıklı işlem o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış olmalıdır.

Diğer yandan; zarara uğradıklarını ileri süren üçüncü kişilerin, danışıklı işlemde bulunduğu iddia edilen kişi hakkında tazminat davası açmış olmaları, bu davanın kabulü için tek başına yeterli olmadığından, danışıklı işlemde bulunanın üçüncü kişilere borçlu olduğunun belirlenmesi ve bu borcu ödememek için danışıklı hukuki işlemin yapmış olması gerekir.

Davacı, davalı kooperatifin devam eden alacak davasında doğabilecek borcu ödemekten kurtulmak amacıyla taşınmaz payını danışıklı olarak devrettiğini iddia ederek eldeki davayı açmıştır. Davacının bu davadaki amacı, alacak davası sonucu kabul edilip kesinleşecek alacağını alabilmeye yönelik olarak, danışıklı olduğunu ileri sürdükleri hukuki işlemin kendisi yönünden geçersizliğini sağlamaktır. Yargılama sonunda davaya konu edilen satışın danışıklı olduğunun kanıtlanması durumunda davacı, satışa konu edilen maldan da alacağın almak için yararlanabileceklerdir. Ancak, davacının bu hakkı ayni değil şahsi sonuç doğuracağından, danışıklı işlemin kanıtlanması durumunda tapunun iptaline değil, İcra ve İflas Yasası'nın 283/1. maddesi benzetme yoluyla (kıyasen) uygulanarak, iptal ve tescile gerek olmaksızın taşınmazın haciz ve satışına karar verilecektir.

O halde somut olayda, satış işleminde danışık bulunup bulunmadığı araştırılmalı; davalıların danışıklı bir davranış içinde bulundukları sonucuna varılması durumunda satış gününde devam eden davada davacı yararına karar verildiği gözetilerek, bu alacak tutarı ile sınırlı olmak üzere, İcra ve İflas Yasası'nın 283/1. maddesi benzetme yoluyla uygulanarak, tapunun iptaline gerek olmadan davacının alacağını alabilmesine olanak sağlayacak biçimde, dava konusu taşınmazın haciz ve satışını isteyebilmesi yönünde karar verilmelidir.

Yerel mahkemece açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeden, yerinde görülmeyen yazılı gerekçeyle, istemin reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇavacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 25.05.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.