Mesajı Okuyun
Old 01-12-2011, 20:31   #5
lawyer_721

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan simurganka
Sayın Lawyer_721,
Öncelikle şu soru aklıma geldi. Sizin müvekkiliniz olduğu halde neden size tebligat yapılmadı? Açmış olduğu davaya vekaletinizi mi sunmadınız?
2. kısımda belirttiğiniz soyutluk ilkesi kanımca burada devreye girmez. Zira soyutluk ilkesi, senedin doğumuna sebep olan hukuki ilişkinin geçersiz olmasının senedin geçerliliğine etki etmemesidir. Ama olaydaki durum senedin kıymetli evrak olarak geçerli olup olmadığı sorunudur, senedi doğuran alt ilişkiden bahsedilmiyor. Bu nedenle bu iddianız kanımca olay açısından ileri sürülemeyecektir.
Yine aynı kısımdan devam edersek Poroy/Tekinalp hocalar, kitabında defileri 4 kısımda incelemiştir. Geçersizlik defileri altında isnat defileri kısmında belirttiği gibi kıymetli evrakdaki imzayı bozan bir sebep varsa, örn; senet tehdit veya hile ile imzalatılmışsa, imza sahibinin bu defiyi iyiniyetli hamile karşı ileri sürüp süremeyeceği konusunda kanunda açıklık yoktur demektedir.
Bazı hocalara göre senet borçlu tarafından imzalanmakla imzanın serbest iradeyle atılmadığı durumlarda senedin 3. kişilerde uyandırdığı, imzanın hukuka uygun olduğu şeklindeki "görünüş"ten borçluyu sorumlu tutmak imkansızdır. Yani rızayı bozan sebeplerin, iyiniyetli dahi olsa her hamile karşı ileri sürülebileceğini savunurlar. (işinize yararsa Yarg. HGK 5.2.1972, 886/63 ve 11 HD 28.12.1976, 5621/5698)
Aslında hilede senede güven hukuki görünüş olgusunu senedi imzalayan yaratmamakta, 3. kişi buna sebep olmaktadır. Ancak burada baştan bir aksaklı bulunmaktadır. İmza edenin okuma-yazması yoktur. Burada aklıma vasiyetnamelerdeki durum aklıma geldi. Sonuçta bu kişi senedin içeriğini bilmek kaydıyla imza ile, parmak basarak vesair yollarla bu borç altına girecekti. Olayda imza olmasa başka yollarla yine bu borcu yüklenecekti. Kanımca imza edenin bu borcu bilmediğini, imza ederek ne tür sorumluluk altına girdiğini bilmediğini ispatlayarak bir nebze olsun size çıkış yolu olabilir. Ancak bu dediğim sanki karşı taraf için daha makul. Karşı taraf, imza eden bununla yüklendiği borcun farkındadır iddiasıyla bir adım öne geçebilir sanki.
Okuma yazma bilmediğini de milli eğitim müdürlüğünden alınan belgeler kanıtlayabilir. mahkeme imza edenin herhangi bir kaydının milli eğitim müd. olup olmadığını sorabilir. Yoksa başka ispat şekli aklıma gelmedi.
Son olarak 1. sorunuz için menfi tespit davası en mantıklı yol gibi geliyor bana.
Saygılar...
takibe itiraz ettiği zaman daha müvekkilim değildi, bana söylediği adresi dava dilekçesine yazdım, meğer yanlış adres vermiş. (okuma yazma bilmiyor; ama tutturmuş sen dilekçeyi yaz ben hallederim diye şimdi tekrar yanıma geldi)