Mesajı Okuyun
Old 10-11-2008, 02:36   #1
üye19576

 
Varsayılan 0.50 Promİl Alkol Mİktarinin Hukukİ GeÇerlİlİĞİ

0.50 PROMİL ALKOL MİKTARININ HUKUKİ GEÇERLİLİĞİ



I-GİRİŞ:

Alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin kara yolunda hususi araç sürmeleri 2918 sayılı yasanın 48.maddesi ile yasaklanmıştır. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97/b-2.maddesinde de, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen hususi araç sürücülerinden kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üstünde olanların araç kullanmaları yasaklanmıştır.
Yönetmelik hükmüne dikkat ettiğimizde, 0.50 promil alkolün yeterli olmadığı, bu oranın üzerinde alkol alınmasının öngörüldüğü sonucu ortaya çıkmaktadır. Zira yönetmelik hükmü “0.50 promil ve üzeri” ifadesine değil, “0.50 promilin üstünde” ifadesine yer vermiştir. Yasanın 48/6.maddesinde de paralel şekilde, yönetmelikte belirlenen oranın üstünde ibaresi yer almaktadır.
Yani 0.51 promil alkol oranı cezalık, 0.50 promil alkol oranı ise cezayı gerektirmeyen miktar olarak yönetmelikte düzenlenmiştir.
Bunun yanında 0.50 promil miktarının herkes için yasak kapsamına kanunla değil, yönetmelik ile alınmış olmasının, yasanın 48/1.maddesinde belirtilen “Alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişi” kriterinin yönetmelikte yok sayılmış olmasının, hukuken mümkün olmadığı ve bu sebeple, 0.50 promil miktarını belirleyen yönetmelik hükmünün geçersiz olduğu, detayı aşağıda açıklanan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 23.01.2003 gün ve 2002/8011 esas, 2003/588 sayılı kararı ve bu karanı onaylayan Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna 02.03.2005 tarih ve 2005/11-81 esas, 2005/118 sayılı kararından anlaşılmaktadır.
Yönetmelik hükümlerinin iptali konusunda Danıştay yetkili ise de, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 1.sınıfa ayrılmış hakimlerinin ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1.sınıfa ayrılmış hakimlerinin, bu yönde birden fazla kararlarında aynı gerekçeyi kullanmış olmasının hukuken dikkate alınması faydalı ve gerekli olduğuna işaret etmektedir.

II-AÇIKLAMA;

1-Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 23.01.2003 gün ve 2002/8011 esas, 2003/588 sayılı kararında (http://www.hukuki.net/hukuk/index.php?article=84) “Kasko Sigorta Genel Şartları'nın A. 5-5 maddesinin dayanağını teşkil eden Karayolları Trafik Kanunu'nun 48. maddesine göre, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç kullanması yasaklanmıştır. Sözü edilen yasaklamayı düzenleyen KTK'nın 48. maddesinin ilk fıkrasında (alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayollarında araç kullanmaları yasaklanmış) olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde yasaklama yetkisi Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin ... maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmünün tekrarlanmasını müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarını ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan güvenli araç sürme yeteneğini kaybetme hükmü dikkate almadan, mücerret 0.50 promil üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesi, yasal dayanağı bulunmadığından geçersizdir. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde poliçede genel şart olarak kabulü mümkün değildir. Bu itibarla, yasa hükmü uyarınca kandaki promil oranı dikkate alınmaksızın olayın sürücünün alkolün etkisi nedeniyle güvenli sürüş yeteneğini kaybetmesi sonucu meydana gelip gelmediğinin saptanması önem kazanmaktadır. Zira, alkolün etkisi kişilerin bünyesine göre değişik sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Nitekim, dava konusu olayda da, aralarında nöroloji uzmanı bir hekimin de bulunduğu bilirkişi kurulunca verilen 09.11.2001 günlü ek raporda davaya konu olayın sürücünün alkolün etkisinde kalması sonucu meydana geldiği belirtilmiştir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken, alkol seviyesinin yönetmelikte belirlenen 0.50 promilin altında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş ve davalı sigortacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir..." Gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

2-Yerel mahkemenin direnme kararı vermesi üzerine, konu Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna intikal etmiş ve anılan kurulun 02.03.2005 tarih ve 2005/11-81 esas, 2005/118 sayılı kararında (http://www.hukuki.net/hukuk/index.php?article=84) ise, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 23.01.2003 tarihli karının hukuka uygun olduğu kabul edilerek yerel mahkemenin direnme kararı kaldırılmıştır.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun 7/1.maddesine göre, Hukuk Genel Kurulu, hukuk dairelerinin başkan ve üyelerinden meydana gelmektedir. Toplam 21 hukuk dairesinin bulunduğu dikkate alındığında, yapılan istikrarlı tespitin önemi daha iyi anlaşılacaktır.

3-Bu yönde paralel başka kararlarda mevcuttur.

4-2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun “Alkollü İçki, Uyuşturucu Veya Keyif Verici Maddelerin Etkisi Altında Araç Sürme Yasağı” başlıklı 48.maddesinde “Uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin kara yolunda araç sürmeleri yasaktır.
(Değişik fıkra: 08/01/2003 - 4785 S.K./3. md.) Uyuşturucu veya keyif verici maddelerin cinsleri ile alkollü içkilerin etki dereceleri ve kandaki miktarlarını tespit amacıyla, trafik zabıtasınca teknik cihazlar kullanılır.
Tespit usulleri ve muayene şartları, Sağlık Bakanlığının görüşüne uygun olarak hazırlanacak yönetmelikte düzenlenir.
Bu madde hükmüne uymayan sürücüler derhal araç kullanmaktan men olunur.
(Ek fıkra: 17/10/1996 - 4199/20 md; Değişik fıkra: 21/05/1997 - 4262/4 md.) Toplu taşım araçlarında sigara içilemez. Sigara içenler hakkında 4207 sayılı Tütün Mamüllerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun hükümleri uygulanır.
(Değişik fıkra: 08/01/2003 - 4785 S.K./3. md.) Yönetmelik ile belirtilen miktarların üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücülerin, suçun işlendiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; birinci defasında sürücü belgeleri altı ay süreyle geri alınır ve haklarında 265 300 000 lira para cezası uygulanır. İkinci defasında sürücü belgeleri iki yıl süreyle geri alınır ve haklarında 332 600 000 lira para cezası uygulanır ve bu sürücüler Sağlık Bakanlığınca, esas ve usulleri Sağlık ve İçişleri Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine tabi tutulurlar, eğitimi başarıyla tamamlayanların belgeleri süresi sonunda iade edilir. Üç veya üçten fazlasında ise, sürücü belgeleri beş yıl süreyle geri alınır ve altı aydan aşağı olmamak üzere hafif hapis cezası ile birlikte 532 600 000 lira hafif para cezası uygulanır. Ayrıca, psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesine tabi tutulurlar. Bu değerlendirme ve muayene sonrasında uygun görülenlere, geri alma süresi sonunda sürücü belgeleri iade edilir. Psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesinin yapılmasına dair esas ve usuller yönetmelikte gösterilir….” Hükmü yer almaktadır.
Yasanın 48/6.maddesi 08/01/2003 tarihli, 4785 S.K./3. md ile değiştirildiği ve yönetmelikte belirlenen alkol miktarının bu tarihten itibaren kanunda yer aldığı ve hukuki sonuç bağlandığı, bu değişikliğin 2003 yılından sonra yapıldığı dikkat çekse de, yasanın eski halinin araştırılıp incelenmesi neticesinde, aynı ibare ve ifadenin aynı madde de 1997 tarihinden beri mevcut olduğu ve Yargıtay kararlarına konu olayın vuku bulduğu tarih itibari ile bu hükümlerin yürürlükte olduğu anlaşılmaktadır.

5-Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu Ve Keyif Verici Maddeler İle Alkollü İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97.maddesinde “….ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.
Aynı madeninin b bendinde de “Alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı;
1) Taksi veya dolmuş otomobil, minibüs, otobüs, kamyon, çekici gibi araçlarla kamu hizmeti, yük ve yolcu taşımacılığı yapan sürücüler ile resmi araç sürücüleri alkollü içki kullanmış olarak bu araçları süremezler.
2) Alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üstünde olanlar araç kullanamazlar.” Hükmü yer almaktadır.
Yönetmeliğin 97.maddesinin devamı fıkralarında da “Alkollü olarak ölümlü ya da yaralamalı trafik kazasına neden olunması halinde ağır kusurun varlığı kabul edilir.
Bu madde hükümlerine uymayanlara, Karayolları Trafik Kanununun 48 inci maddesine göre işlem yapılır.” Hükümleri yer almaktadır.


III-SONUÇ:

1-Yönetmelik hükmü yürürlükte olduğu sürece, işlem tesis eden personelin bireysel cezai sorumluluğunun doğmayacağı, ancak idarenin hukuki sorumluluğunun ve rücu kapsamında da bireysel hukuki sorumluluğun ortaya çıkmasının mümkün olabileceği değerlendirilmektedir.
2-0.50 promil alkol oranı, ceza için yeterli bir oran değildir. Kanda ki alkol miktarının en az 0.51 promil olması cezai işlem için gereklidir.
3-2918 sayılı yasada “alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişi” kriterinin yönetmelikte yok sayılmış olmasının hukuken mümkün olmadığı sonucuna yüksek yargı organlarınca varılmış ve mahkeme kararlarında gerekçe olarak kullanılmasının, konunun tekrar gözden geçirilmesini gerektirecek seviyede önemli olduğu sonucunu doğurmaktadır.
4-2577 sayılı yasanın 7/4.maddesi dairesinde, yönetmelik hükmü atlanarak doğrudan kanun ve Anayasa normları çerçevesinde açılan davaların değerlendirilmesi, hukuken mümkündür. Yani yönetmelik hükümlerinin 2577 sayılı yasaya göre ihmal edilerek, atlanıp karar verilebilir.
5-Danıştay kararı olmadığı için önemli değil fikrinin her zaman olumlu sonuçlara yol açmayıp, açılacak bir tazminat davasında yukarıda belirtilen içtihatların ve kriterlerin etkili olabileceği değerlendirilmektedir.


Önder ÖZLEM