Konu: Cmk
Mesajı Okuyun
Old 11-10-2008, 20:11   #4
Av.muhittinköylüoğlu

 
Varsayılan

SORUNLAR


1-YASADAN KAYNAKLANAN SORUNLAR;

a)Zorunlu müdafiliğin kapsamının daraltılması.
Zorunlu müdafiilik sistemi ile ilgili en önemli sorun 5560 sayılı yasa ile yapılan değişikliktir. Zorunlu müdafiliğin kapsam alanı 5271 sayılı CMK daki sınırlamaların çok çok üstüne çıkılarak son derece dar bir alana hasır edilmiştir. 06.12.2006 tarihinde 5560 sayılı kanun 21. maddesi 5271 sayılı ceza mahkemesi kanunun 151. maddesi değiştirilerek ancak alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalar için zorunlu müdafiilik öngörülmüştür. Bu hali ile çok ciddi ve ağır cezalar suçlar ve yargılamalar zorunlu müdafiilik kapsamından çıkartılmıştır. Oysa doğru olan ve yapılması gereken ceza yargılamasında her alan ve aşamasında zorunlu müdafiiliğin gerçekleşmesi ceza yargılamasının savunma avukatı olmadan yapılamamasıdır. Ceza yargılamasında savunma kamusal yönüyle de dikkate alınmalıdır. Müdafaa bir kez daha vurgulamak gerekirse neticede kararın doğru olmasını sağlar. Kararın doğru olması ceza adaletini sağlar. Adalet ise devletin temelidir. Bu yönüyle de müdafaa devletin temelini korur. Kişilerin kendi adalet anlayışları ile hareket etmelerini engeller.
5560 sayılı yasa ile getirilen sınırlamaları savunan meslektaşlarımızın zorunlu müdafiiliğin bu derece yaygın ve geniş kapsamlı bir uygulamasının dünyada örneğinin olmadığına ilişkin beyanları da gerçekçi değildir.
Mukayeseli hukukta hukuk sigortaları barolar belediyeler, üniversiteler ve muhtelif vakıflar tarafından verilen ücretsiz Ya da düşük ücretli hukuki yardım müesseleri insanlara geniş anlamda hukuki yardım alma imkanı vermektedir. Oysa bizde bu tür müesseseler bulunmamaktadır.
2007 yılında kişi başı gayri safi milli hasılanın yıllık 5.692 USD olduğu da göz önüne alınacak olursa zorunlu müdafiinin daraltılmasındaki yanlışlık alenidir. Bu tasarruf ve düşünce halkın hak arama özgürlüğünün daraltılmasıdır. Bu mantık ve anlayışı savunmak mümkün değildir. Ancak diktatörlükten yana ve yargılanan kişilere peşin olarak suçlu gözü ile bakılmasının sonucu bu mantığı haklı kılar. Ortaçağın tahkik sisteminde bile insanlara bu hak ve imkan verilmiştir.
b)Yargılama Giderleri
CMK 147. maddeye göre şüpheli veya sanığın ifadesi alınırken veya sorguya çekilirken müdafii seçecek durumda olmadığı ve bir müdafiinin yardımından faydalanmak istediği takdirde kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendireceği hak olarak hatırlatılmak zorundadır. Ancak kolluk savcılık ve mahkemeler bu hakkı hatırlattıktan sonra CMK 324 ve 325 maddeleri gereği mahkumiyet halinde hukuki yardımda bulunan müdafie dönecek ücretin kendisinden yargılama gideri olarak istenileceğini de belirtmektedirler. 5271 sayılı kanunun 324. maddesi soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamaların yargılama gideri olduğunu belirtir. 325 madde Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, yargılama giderlerinin sanığa yükleneceğini düzenlemiştir.
Ancak müdafie ödenecek ücret olarak çoğunlukla şüpheli veya sanıklar kendilerinden yüksek bir bedel isteneceği korku ve kuşkusuyla avukat istemediklerini beyan etmektedirler. Bu olguda insanların bir avukatın hukuki yardımından yararlanmak haklarını engelleyici niteliktedir.
c) İddianamenin şekli ve iadesi
CMK MADDE 170' ye göre; Cumhuriyet savcısı dü­zenlediği iddianamede Şüphelinin Müdafisini de belirtmek zorundadır. Bu kanun hükmü uygulamada sanık ve şüphelilerin haklarını ihlal edebilmektedir. Hazırlık soruşturması aşamasında hukuki yardımda bulunan seçilmiş müdafiinin iddianamede bulunması tartışmasız olarak bulunması gerekmektedir. Ancak atanmış müdafiinin iddianameye yazılıp duruşmanın bazı mahkemelerce tebliğ edildiği bazı mahkemelerce tebliğ edilmediği görülmektedir. Hatta çoğunlukla seçilmiş müdafilerin de iddianamede isimleri yazılmakla birlikte duruşma günü ve iddianame tebliğ edilmemektedir.
CMK MADDE 174 savcılık tarafından düzenlenen iddianamenin mahkemece iade edilebileceği halleri düzenler. Yasa İade kararına karşı Cumhuriyet savcısının itiraz edebileceğini söylerken müdafiie bu alanda hiçbir yetki tanımamıştır.
CMK 170 ve 174. maddeler bu anlamada birlikte ele alınıp müdafilere iddianamenin tebliğini ve tebliğ sonrasında belirli bir süre içerisinde iddianamenin iadesini isteme hakları verilmelidir. Seçilmiş müdafii de iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününün tensip (ve iddianame değişmiş ise yeni iddianamenin) tebliği şart olmalıdır.
d) CMK md.176 eksikliği
CMK yönetmeliğinin 5. maddesindeki düzenlemenin tüm sanıklar için yasa hükmü haline getirilmesi müdafii atanmasına ve CMK çerçevesinde görevlendirme sayısının arkasında sağlıklı adil ve dürüst yargılama yapılması için son derece önemli ve yerinde olacaktır. Bu hükmü zikretmek gerekirse “ kovuşturma aşamasında sanığa iddianamenin tebliği için çıkarılan çağrı kâğıdına ayrıca "tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde müdafii bulunup bulunmadığını bildirmesi, bildirimde bulunmadığı takdirde barodan bir müdafi görevlendirmesinin isteneceği, görevlendirilen müdafie ödenecek ücretin yargılama giderlerinden sayılacağı ve mahkûmiyeti hâlinde kendisinden tahsil edileceği" hususunu hatırlatan meşruhat verilir. Sanığın tutuklu olması hâlinde Ceza Muhakemesi Kanununun 176 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince yapılan işlemler sırasında yukarıda belirtilen meşruhat hatırlatılır. Sanık tarafından bildirimde bulunulmadığı, tebligat yapılamadığı veya tutuklu sanığın müdafii olmadığını bildirmesi hâlinde duruşma günü beklenmeksizin barodan bir müdafi görevlendirmesi istenir.

2-YÖNETMELİKTEN KAYNAKLANAN SORUNLAR
a)Müdafiinin görevlendirilmesi.
Yönetmeliğin 6 maddesi ‘Soruşturma evresinde görev yapan müdafi veya vekil, engel bulunmadığı takdirde kovuşturma evresinde de öncelikle görevlendirilir.’ Hükmünü içermektedir. Yönetmeliğin bu hükmünü yanlış yorumlayan savcılık ve mahkemeler soruşturma evresinde görev yapan müdafii kendilerinin görevlendirme yetkisi olmamasına rağmen görevlendirme yoluna gitmektedirler. Oysa seçilen müdafi ile atanan müdafii farklı hukuki müesseselerdir. CMK md. 156 ; ‘150 nci maddede yazılı olan hâllerde, müdafi; Kovuşturma evresinde, mahkemenin istemi üzerine, Baro tarafından görevlendirilir.’ der.
Gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında hangi müdafiinin atanacağı baronun yetki ve görevleri arasındadır. Kanaatimizce, soruşturma evresindeki müdafiin kovuşturma evresinde öncelikle görevlendirmesi sakıncalı olup, İstanbul Barosunda uygulama tam tersi doğrultudadır.
b) Mürafaaya Katılacak Olan Avukat.

Yönetmeliğin md.6/5 hükmüne göre dosyada görevli müdafi veya vekilin, istinaf veya temyiz kanun yolu muhakemesinde yapılacak duruşmaya katılmayacağını bildirmesi durumunda, zorunlu müdafi veya vekil gerektiren hâllerde görevlendirme, kanun yolu incelemesini yapacak mahkeme tarafından o yer barosundan istenir. Bu hükmün hiçbir hukuki dayanağı ve haklılığı yoktur. Bu hüküm sadece Ankara’ daki avukatların isteği doğrultusunda ve onlara iş çıkarmak mantığı ile yapılmıştır. Sanığın adil ve dürüst yargılanma hakkı ise kesinlikle gözetilememiştir. Dosyayı en başından itibaren yürüten olaylara ve yargılama sürecine vakıf olan sanığı bire bir tanıyan gören tanıkları ve hükme esas olan delilleri, hükmü veren mahkemeyi bilen avukatın yerine bir ihtimal dosyaya hiçbir şekilde vakıf olmayan sadece hazirun olarak mürafaaya katılacak olan bir avukatın görevlendirilmesi kesinlikle yanlıştır. Bu hüküm, Ankara’ daki avukatlara para kazandırmak için Barolar Birliği’ nin isteği üzerine konulmuştur.
Bu beyanımız çok katı görünse bile İstanbul’ daki avukat temyiz incelemesini mürafaalı olarak yapıp; mürafaa isteğinin kabulü halinde Yargıtay’ da mürafaaya katılmak istediğinde kendisine mürafaa için ücret ödenmediği gibi masraf dahi verilmemektedir. Oysa avukatlık, resmi ücret tarifesine göre mürafaalar ayrı bir ücrete tabidir. Ve avukat masrafı ödenmeyen işi yapmaya mecbur değildir. Yönetmeliğe mürafaa için ayrı bir ücret ve masraf ödeneceğine ilişkin hüküm konulması şarttır.
c) Ödemeye ilişkin hususlar.


Ödemeye ilişkin esaslarını düzenleyen 10. maddesinin 2. ve 3. fıkraları barolar birliğinin talepleri doğrultusunda düzenlenmiştir.
(2) Soruşturma evresinde kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısı ve mahkeme huzurunda yapılan ifade alma veya sorgu için farklı avukatların görevlendirilmesi hâlinde tek bir ücret ödenir ve bu ücret görevli avukatlara katkıları oranında paylaştırılır.
(3) Aynı soruşturma veya kovuşturma evresinde bir kişi için aynı avukata birden fazla ücret ödenmez.
Bu hükümler kabul edilebilir nitelikte olmayıp tabiri caizse mesleğin yerde sürünmesine yol açabilecek niteliktedirler. Soruşturma evresinde sadece kolluk veya savcılık veya sorguya katılarak hukuki yardımda bulunana avukatın bazen saatlerce hatta günlerce uğraşmasının karşılığı KDV ve stopajı da düşecek olursak 30,51 kuruştur. Bu rakam hiçbir mesleği küçümsemek için demiyoruz ama vasıfsız bir eleman için bile son derece komiktir. Kabul edilemeyecek niteliktedir.
Bazı davaların çok uzuzn yıllar sürdüğüde göz önüne alınacak olursa avukatların zorunlu müdafiilik hizmeti nedeniyle fazla harcama yaptıkalrı görülecektir. 3. maddede bu husu gözetilerek yeni bir düzenleme yapılması gerekmektedir.

3-CMK ÜCRET VE MASRAFLARININ ÖDENMESİNDEKİ SORUNLAR

Ödemelerdeki gecikme ve düzensizlikler CMK' dan görev alan avukatların en büyük sorunudur. Savunma avukatları bir yandan hak ettikleri ücretleri alamazken diğer yandan masrafları da kendi ceplerinden harcamak adeta atandıkları insanları ve devleti finanse etmek konumunda kalmaktadır.
Bazı meslektaşlarımızın ödemelerini daha öncelikle alabilmek için memurlar ile rüşvet pazarlığına girdiklerine ilişkin söylemler ise gerçekten çok acı ve üzücüdür.Bunun rivayet olarak konuşulması bile çok üzücüdür.
Özellikle avukatların almadıkları ücretin KDV' sini ödemek zorunda kalmaları Ya da ödeyememeleri durumunda gecikme faizi ödemek zorunda kabul edilemez niteliktedir. Bakanlığın CMK ödemeleri için ayırdığı ödeneklerin yetersizliğinin yanı sıra bu ödeneklerin bölgesel dağıtımı da hiçbir kural ve mantığa dayanmamaktadır. Sonuçta uygulama CMK avukatlarının büyük mağduriyetine neden olmaktadır.
Bilimsel verilerle meseleyi ele alacak olursak CMK tahsisatı olarak ayrılan bedelin içersindeki %20 stopaj ve % 18 KDV devlete geri gitmektedir. Ayrılan tahsisatın oran olarak % 32' sinden fazlası devlete geri dönmektedir. Bu uygulama ile avukatların kayıt altına alınması da sağlanmış bazı avukatların matrahlarının yükselmesi nedeniyle nispi anlamda fazla vergi ödemeleri de gerçekleşebilmektedir.
CMK avukatların alacaklarının ödenmesinin ön koşulu vergi borçlarının olmaması kuralı da maliyeye önemli oranda gelir sağlamıştır. Tüm bu hususlar göz önüne alınacak olursa kanaatimizce devletin CMK nedeniyle herhangi bir gelir kaybı yoktur.

4-BAROLAR BİRLİĞİ

Barolar Birliği 3842 sayılı kanunla getirilen zorunlu müdafiliğe ilk gününden bu yana karşı olup sürekli olarak daraltılması ve hatta kaldırılması yönünde talep ve beyanda bulunmuştur. Barolar Birliği’nin mesleğe ve meslektaşların sorunlarına ilişkin duyarsızdır. Bunun yanı sıra kişi hak ve özgürlüklerin karşısında otoriteden yana olan tavır ve anlayışı doğal olarak hak ve özgürlüklerin daraltılması, savunmanın etkisiz hale getirilmesinden yana olması sonucunu da getirmektedir. Zorunlu müdafiinin ya da bir avukatın hukuki yardımından ücretsiz olarak yararlanmayı devlet bile daha geniş anlamda yorumlayıp tasarrufta bulunurken Barolar Birliği yetkilileri zorunlu müdafiiliğin bedava ceza avukatlığını da getirdiği gibi hiçbir bilimsel tahlil ve istatistiğe dayanmayan iddialar ileri sürmektedirler. Oysa biz yaşadıklarımızdan biliyoruz ki, barodan müdafii tayin eden Ya da bu haktan yararlananlar halkın yoksul kesimi olup herhangi bir avukata herhangi bir ücret ödeme imkanı bulunmamaktadır.
Bu konuda Barolar Birliğinin olumsuz tavrını değiştirme ihtimali de görülmemektedir. Zira CMK' dan görev alan avukatlar çoğunlukla meslek örgütünde etkinliği bulunmayan kıdem itibariyle Barolar Birliği delegesi olamayan arkadaşlarımızdır. CMK avukatlarının bu statükocu devletçi yapıya seslerini duyurmaları mümkün olamamaktadır.
Barolar Birliği’nin CMK ve CMK avukatları konusunda bazen olumlu gibi görülen beyanları da samimi değildir.Örneğin CMK ücretlerinin avukatlık asgari ücret tarifesi ile eşitlenmesine ilişkin talepte bulunmaktadırlar.Ancak CMK ücret tarifesini belirleme yetkileri kendilerinde iken niye bunu yapmadıklarına ilişkin soru ve eleştirileri cevaplamamaktadırlar.
Soruşturma aşamasında kolluk savcılık ve sorgu için tek ücret ödenmesi Barolar Birliği’nin öneri talebidir.
Mürafaa için ücret ödenmeyip avukatın Ankara barosundan atanması Barolar Birliğinin öneri ve talebidir.
Barolar Birliği ilk gününden bu yana kovuşturma aşmasında zorunlu müdafiliğe karşı olup yasal düzenlemenin değiştirilmesi için çalışma ve kulis yapmaktadır.
Barolar birliği açıkça ve alenen çağ dışı bir yargılama şeklini benimseyip savunmaktadır.
Barolar birliği avukatı yargılamanın bir unsuru olarak görmemektedir.

5-İSTANBUL BAROSU
İstanbul Barosu yönetimi CMK uygulaması konusunda Barolar Birliği ile aynı çizgidedir. Sadece bunu Barolar Birliği gibi açıkça deklare edememektedir. Üyesi olan binlerce avukatın CMK konusundaki duyarlılığı ve bu alandaki çalışmaları nedeniyle gerçek düşüncelerini gizleyerek şirin görünme politikaları izlemektedir. Baro yönetimi CMK uygulamasını katledecek bütün tasarruflarda bulunmuş CMK avukatlarının kendi aralarındaki dayanışma ve işbirliğini engellemek için elinden geleni yapmıştır. CMK servisini arka bahçe olarak kullanmakta hiçbir mahsur görmemiş yandaşı olan avukatlar için bir iş alanı yaratmayı hedeflemiştir. CMK' yı esas olarak kişi hak ve özgürlükleri için ihdas edilmiş bir mevzuat ve müessese olarak görüp tasarrufta bulunmak yerine; yandaşlarına iş ve kaynak kapısı olarak görmüştür.
İstanbul Barosu avukatların ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle aldığı ama gerçekte uygulamadığı göstermelik boykot kararını bile adli yardım kanunundaki değişiklik sonrası barolara rüşvet niteliğinde verilen CMK gideri paraları sonrasında avukatlar ücretlerine ilişkin hiçbir sorunun çözülmemesine rağmen sona erdirmiştir.
Kanaatimizce CMK avukatların karşısındaki en büyük sorun baronun tasarruf ve uygulamalarıdır. CMK avukatlarının kendi özgür iradeleriyle kendi yaptıkları yönetmeliğin iptal edilerek son derece kötü dizayn edilmiş bir yönerge sorumlular kuruluna empoze edilmiştir. Ne yazık ki sorumlular kurulu da önüne gelen yönergeyi daha da olumsuz bir hale getirerek hukuki hiçbir tanım ve dayanağı olmayan bir çalışma bölgesi oluşturmuştur.
Geçmişte son derece olumlu ve verimli olarak uygulanan bölge toplantılarının önce kaldırılıp sonra yıllar sonra tekrar verimsiz bir şekilde yürürlüğe sokulması CMK uygulamasına son derece büyük zararlar vermiştir.
CMK yönergesine göre sorumlular kurulunun hiçbir yetkisi yoktur.
Bu durum sorumluları isteksiz hevessiz bir ulak haline getirmiştir.
Meslek içi eğitim Baro yönetimine yakın olan kişilerin egolarını tatmin alanı haline getirilmiştir. Yetersiz ve basiretsiz eğiticiler ile eğitim çalışması yapılması uygulamada görev alanların yetersizliğine , verdikleri hukuki yardımın kalitesizliğine yol açmaktadır.

Baro yakın taleplerini de kabul etmeyerek CMK uygulamasını daraltmakta ve uluslar arası sözleşmelere de aykırı davranmaktadır.

6- CMK YÖNERGESİ

CMK yönergesi CMK uygulamasının gelişmesine kesinlikle engel niteliktedir. Gerek mantık olarak gerekse yazılım olarak son derece kötü olan bu yönerge sadece yönetimin durumu kurtarma anlayışından kaynaklanmaktadır. Yönergenin bu hali ile varlığı yokluğundan daha kötü olmuştur. Özelliği hiçbir müesseseyi net olarak düzenleyemeyişidir. Özelikle bölgeler hiçbir hukuki dayanak olmadan belirlenmiştir. Bu belirleme sadece ileride toplantıların iptal edilmesine gerekçe olarak kullanılmak üzere kötü niyetle ve iktisadi akılla ile yapılmış olup fiili olarak bazı bölgelerde toplantı yapılamamasını getirmektedir.
Bazı bölgeler binlerle ifade edilen sayılara ulaşmış olup İstanbul’da bu sayıda insanın toplanabileceği mekan yok gibidir. Yönergeye göre zorunlu olan bölge toplantılarını bu yanlış tanımlama nedeniyle hiç yapamayacak olan bölgeler vardır. Bu durum kurallara uygun olarak toplanan bölgelerin ve bu bölgelerde çalışan meslektaşlarımızın tepkisine de neden olmaktadır. Üstelik yanlış bir uygulama ile toplantılarını yapamayan bölgeler için ekstra olarak önergeye dahi aykırı şekilde 2008 Temmuzunda düzenlenen genel toplantının aynı zamanda tüm bölgeler için bir nevi zorunlu bölge toplantısı haline getirilmesi nedeniyle de önemli tartışmalar yaşanmıştır. Buna rağmen toplantılarını gerçekleştiremeyen bölgelerin sorunları halen çözülemediği gibi çözümü de imkansızdır. Çünkü bu derece geniş bölgelerin yaratılması en başından beri yanlıştır.

Biz savunma avukatları grubu olarak ayrıntılı tek, tek her bir kurumu belirlenmiş Baro Genel Kurulu tarafından onaylanmış bir yönetmelik yapılmasının şart olduğunu düşünüyor ve bir örneğini tartışmaya açmak üzere takdim ediyoruz.

7- CMK SERVİSİ

CMK servisi gerek İlke gerekse Çağdaş grup döneminde kendi tarafları için bir iş alanı olarak kullanılmıştır. Siyasi partilerin bile iktidara geldiklerinde bu derece tarafgir oldukları görülmemiştir. Biz serviste çalışanların tamamının hukuk fakültesi mezunu olması gerektiğini düşündüğümüz gibi serviste yönetici sıfatı ile ücretli tam gün çalışan avukatların bulunmasını kabul etmiyoruz. Bunun yerine serviste adli yardımdaki mekanizmanın bir benzeri olarak CMK' da görev alan avukatların ücreti ile nöbet tutması, kolluk, savcılık ve mahkemelerin Baro’dan müdafii taleplerine ilk muhatap olanın bir avukat olmasının daha da etkili, faydalı ve ekonomik olacağını düşünüyoruz.

8-NÖBET VE PUAN SİSTEMİ

CMK uygulamasında görev alan avukatlar 2004 yılına kadar nöbet sistemi ile çalışırlarken 2004 yılında yönetimin CMK iç yönetmeliğini tek taraflı olarak değiştirmesi neticesinde puan sistemine geçilmiştir. Puan sistemine geçilmesinin gerekçesi olarak görevlendirmelerde eşitlik sağlanması ileri sürülse de asıl bu sistem eşitsizliği ve karmaşayı getirmiştir. Puanı az olandan aranmaya başlanması bazen yüzlerce avukatın aranmasını gerektirmektedir. Yüzlerce avukatın aranması ekonomik olarak, zaman olarak müsriflik ve imkansızdır. Sanık , şüpheli ve mağdur açısından da hukuki yardıma bir an önce kavuşabilmek son derece önemlidir. Serviste çalışan ilgilinin puan listesine bir süre sonra aradıklarına ulaşamaması, ulaştıklarının görevi kabul etmemesi gibi nedenlerle bir süre sonra sıkılmasına, kaygılanmasına yol açabilmektedir. Bu durumda iyi niyetle acilen bir avukatı ilgili birime gönderebilme kaygısı her zaman her koşulda işi kabul edecek ve telefonu açacak ve kendisine ulaşacak avukatları aramasına yol açmaktadır. İşte bazı avukatlara fazla iş gitmesinin esas nedeni budur. Buradaki en önemli sakınca bazı meslektaşlarımızın her koşulda görevi kabul etmeleridir. O kadar ki, sanığın bulunduğu yere saatlerce sonra gidebilecek olan avukatlar işi kabul etmekte şüpheli , sanık ya da mağdur saatlerce karakol ,savcılık ya da mahkemede beklemek konumunda kalmaktadır. Kolluğun yasaya aykırı olarak gözaltı süresini uzatmasını eleştirirken ve bunu özgürlüğün kısıtlayan bir suç olarak tanımlarken avukatların bu duruma sebep olması hiç tartışılmamaktadır. Nöbet sistemi olması durumunda her avukat kendisinin nöbetçi olduğu gün mümkün olduğunca bürosunda durmakta ya da görev aldığı bölge dışına çıkmamaktadır. Bu da kendisine ulaşılması ve kendisinin de ilgili birime bir an önce ulaşması açısından son derece önemlidir.

9-ADİL YARGILANMA HAKKINA İLİŞKİN FİİLİ PROBLEMLER
Meseleye müdafi veya vekil olarak atandığımız insanların menfaatleri ve sorunları açısından da bakabilmeliyiz. Birkaçını saymak gerekirse
a)Bir çok CMK avukatının bürosu olmayışı ilgililer ile avukatların irtibatında sorun yaratabilmektedir. Avukatlar ile görüşüp davalarına ilişkin bilgi alamamak çokça dile getirilen bir sorundur.
b) Az sayıda da olsa bazı meslektaşlarımız elinde dava dosyası olmadan ,yargılamanın içeriğine vakıf olmadan duruşmalara girmektedir.Hatta bazen müdafisi olduğu sanığın ismini bilmeden davaya giren meslektaşlarımıza da rastlanabilmektedir.
c) Tutuklu sanıklar ile müdafileri büyük oranda hiç görüşmeden yargılamalar sürdürülmektedir. Müdafiiler özel olarak hiçbir görüşme yapmadan , dosyayı ve delilleri sanık ile bir kez bile birlikte değerlendirmeden davayı sürdürmektedirler. Böyle bir müdafilik dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemez. Bu şekilde yapılacak müdafiliğin etkili olacağı düşünülemez.
d) Sanık veya sanık yakınları kendilerine atanan avukatın kim olduğunu öğrenmekte ve ona ulaşmakta ciddi zorluklar yaşamaktadırlar.CMK servisi sanıklara ve sanık yakınlarına hukuki yardım için atanan müdafiinin kim olduğunu söylememekte veya kim olduğunu söylese de cep telefonunu vermemektedir.Sanığın kendisine atanan avukata duruşma öncesi ulaşarak ciddi ve sağlıklı bir savunma yapmak üzere bir araya gelmesi hangi amaçla ve mantıkla engellenir anlaşılmaz niteliktedir.Bu uygulama meseleyi CMK sadece avukatların para kazanması için getirilen bir müessese olarak gören zihniyete hak verir nitelikte olup son derece yanlış ve meslek onurunu zedeleyici niteliktedir.




NE YAPMALI

1- Zorunlu müdafiliğin daha da daraltılmasına yönelik olarak Barolar Birliği ve bazı barolarca yürütülen çalışmalara ve kulislere karşı, etkin ve teknik yönleri ile güçlü bir mücadeleye girerek karşı koymalığız. Bunun için delegasyon listesinde olan kişilerle diyaloga geçerek zorunlu müdafiliğin anlamını, varoluş nedenini ve sonuçlarını izah ederek Barolar Birliği nezdinde çalışmalar yapmalı sürekli olarak baskı grubu şeklinde hareket etmeliyiz.
2-Tutuklu olan işlerde zorunlu olarak müdafi tayin edilmesi gerektiği halde çok sayıda dosyada tutuklu sanıklara müdafi tayin edilmediği ve müdafisiz olarak yargılamanın devam ettirildiği görülmektedir.Bu sorunun çözümü hem insan ve hem de savunma avukatlarının iş alanlarının daraltılması ile doğrudan ilgilidir.Ancak gerek bu durumun tespiti ve gerekse Baroya bildirilip müdahalesinin sağlanması bir sorundur.Bu sorunun çözümü bakımından bu tür dosyaların doğrudan, bildirimi yapan avukata verilmesi yoluna gidilebilir.Süreç içerisinde bu yolla da olsa sorunun çözümü bulunabilir kanaatindeyiz.
3- Mevcut uygulamada şüpheli ,sanık ,mağdur ve bunların yakınlarının müdafi talepleri baro tarafından değerlendirilmemektedir. Şüpheli ,sanık ,mağdur ve bunların yakınlarının müdafi talepleri bizzat baro tarafından alınıp değerlendirilerek kabul edilip görevlendirme yapılmalıdır.Bu da zorunlu müdafilik kavramının özüne , ruhuna uygun olan tasarruf şeklidir.Aksi halde zorunlu müdafiliğin gerekli olduğu tüm olay ve yargılamalarda bir avukatın hukuki yardımından kolluk,savcılık ya da mahkeme talep etmediği sürece yararlanılmaması gibi vahim sakıncalar ortaya çıkabilecektir. Davada bir savunma avukatının olmaması temyiz edilmemeyi de getireceğinden dosyanın Yargıtay incelemesinden geçmemesi sonucunu da doğuracaktır.
4- Zorunlu müdafi olarak görevlendirilen avukatların mesleki bilgi ve becerilerini geliştirmeye yönelik ciddi meslek içi eğitimler gerçekleştirilmelidir. Meslek içi eğitimler Baro da iktidara gelen anlayış ya da grupların önde gelenlerinin tekeline bırakılan ya da kendilerini tatmin edecekleri alan olmaktan çıkarılmalıdır. Meslek içi eğitimle ilgili olarak ciddi bir eğitimci grubu oluşturulmalı bu gruba yönelik olarak eğiticilerin eğitimi çalışması yapıldıktan sonra grubun eğitimi özerk akademik kurallara uygun olarak gerçekleştirebilmesinin önü açılmalıdır.
Bölge toplantıları meslek içi eğitimin devamı olacak niteliğe kavuşturulmalıdır.
5-Zorunlu avukatlık hizmetinin organizasyonu yapan merkez ; zorunlu müdafilik kapsamında görev alan savunma avukatlarının eğitiminden, görevlendirilme usul ve esaslarına , hukuki yardımın kalitesinden denetlenmesine , konuya ilişkin yayınlardan , mesleki dayanışmaya ilişkin bu meselenin her alanına müdahale eden,edebilen bir yapı olmalıdır.Kısacası bu hizmeti verenler bu alanda savunma avukatı olarak görev yapan avukatlar, kendi üretecekleri hizmetin belirleyicisi ve yöneticisi kendileri olmalıdır.
6- Görevlendirme usul ve esasları net olarak belirlenmelidir.Bir toplantıya gelen ile tüm toplantılara gelen arasında fark olmalı. Görevlendirmelerde bu husus mutlaka dikkate alınmalıdır. Bu cümleden hareketle toplantılar belirli bir ciddiyet ve disiplin içerisinde sürdürülmelidir.
7- Mevcut yönerge bölge sorumlularına ve zorunlu müdafilik hizmetini bizzat yerine getiren savunma avukatlarına insiyatif tanımamaktadır. Bu nedenle görev,yetki ve sorumlulukların net olarak belirlendiği ve bölge sorumluları ile sistemde görev alan savunma avukatlarına insiyatif tanıyan bir iç yönetmelik hazırlanarak yönetimi de bağlayıcı nitelikte olması için Baro Genel Kurulundan geçirilmelidir.
8- Tutuklu sanıklara hukuki yardımda bulunacak olan avukatların çoğunlukla sanıklarla görüşmeden davalara girdikleri maddi bir vakıadır.Gerek sağlıklı bir savunma yapılması ve sanığın haklarının ciddi olarak korunması ve gerekse mesleğin saygınlığı açısından İ.H.A.M. nin içtihatlarına uygun olarak etkili ve gerçek bir hukuki yardım yapılmasının temini açısından savunma avukatlarının tutuklu işlerde mutlaka sanıklarla görüşmelerinin gerçekleştirilmesine yönelik önlem ve tedbirler alınmalıdır.Örneğin tutuklularla düzenlenecek bir görüşme tutanağının makbuz keserken baroya ibrazı bir önlem olabilir.
9- Zorunlu müdafilik ile ilgili görevi sırasında herhangi bir tecavüz ya da saldırıya maruz kalan ya da savunma görevi nedeniyle yargılanma konumuna giren savunma avukatları ile tam bir dayanışma içerisine girilmelidir.Bu avukatlara Baro bütçesinden ayrılacak bir ödenek ile müdafi ya da avukat atanmasından tutun, haklarında hükmedilecek bir tazminatın ödenmesi ya da mahkumiyet nedeniyle uğranacak hak kaybının telafisine dek konular göz önüne alınarak çözümü için cesaretle adımlar atılmalıdır.
10- CMK bölge örgütlenmeleri mutlaka yeniden yapılandırılmalıdır. Bölge tanımlaması gerek toplantıların verimi ve gerekse amaca uygunluk açısından mutlaka ilçe bazında yapılmalıdır.Bölge sorumlularının daha aktif hale getirilmesi ve insiyatif kullanabilmelerinin önü açılmalıdır.Dar bölge kavramı ile sorumluların kendi ilçelerinde mülki idare amirleri belediye, sivil toplum örgütleri ve kolluk yetkilileri ile yakın ilişkiler kurarak halkın hak arama özgürlüğü ve kültürüne olumlu katkılar sunabilmelerinin önü açılmalıdır.
11- Adli Yardım ile zorunlu müdafilik müesseseleri arasında bağ kurularak belirli ilçelerde adli yardım büroları oluşturulmalıdır.Adli yardım için öngörülen fakirlik ilmuhaberi şartı yasada da bulunmadığından kaldırılmalıdır.
12- Serviste maaşlı ve kadrolu olarak avukat çalıştırılmasına son verilmelidir.Serviste tüm işlemler adli yardımda olduğu gibi nöbet usulü ve günlük ücretle çalışan avukatlarca gerçekleştirilmelidir. Bu şekilde kolluk, savcılık ve mahkemelerden gelen talepler dahi öncelikle bir avukat tarafından alınacağından daha ciddi ve işlevsel olacaktır. Ayrıca Baroda yönetimi ele geçiren grupların adeta iş bulma kurumuna dönüşen ve taraftarlarına iş bulma alanı yaratan uygulamaları da bu sayede engellenecektir.Bahsettiğimiz uygulama personel giderlerinde önemli bir tasarruf sağlamasının yanı sıra avukatlar açısından eşit bir ortamda gelir sağlamaya da faydalı olacaktır.
13- Yukarıda bahsettiğimiz çalışma tarzı ile günde 3 vardiya ile 8 saatlik nöbet usulü ile servisin atama vs. bürokratik işlemleri her vardiyada meseleye vakıf olan bir kıdemlinin de atanması usulü ile rahatlıkla ve sağlıklı olarak gerçekleştirilebilir. Hatta bu kıdemliler bölge sorumluları arasından da seçilebilirler.
14- Adliyelerde belirli saatler sonrası , hafta sonları ve tatil günlerinde nöbetçi savcılara ve özellikle nöbetçi hakimlere ulaşma olanağı bulunmamaktadır.Nöbetçi savcı ve hakimler nöbet sürelerini adliyelerde geçirmemekte bu süreyi evlerinden idare etmeyi tercih etmektedirler. Özellikle nöbetçi hakimler ancak tutuklamaya sevk edilecek biri varsa aranmaları bunun dışındaki işler için rahatsız edilmemeleri talimatını vererek kendilerine ulaşmayı da kesinlikle engellemektedir. Bu fiili durum itiraza tabi tüm işlemlere itiraz yolunu işlemelerin hukuka uygunluğunun denetimini engelleyerek bir çok hak kaybına sebep olmaktadır.Oysa konu Baro yönetimlerinin ısrarlı talep ve mücadeleleri ile çözülebilecek niteliktedir.Yeter ki bu konuda talepkar olunsun. Biz bu konuda sonuna kadar talepkar olacağız.Nöbet süreleri içerisinde görev başında olmayan hakim ve savcılara ilişkin dava ve şikayet yolu dahil gereken tüm başvuru ve yasal yolları kendileri ile kötü olmaktan korkmayarak kullanacağız.
15- Adliyelerde şüpheli ve sanıklar ile avukat görüşme odalarının tahsisi edilmesi için gayret göstermeliyiz. Bu konuda Savunma Avukatları Derneği’nin Çağlayan Adliyesi için yaptığı başvuruya Adalet Bakanlığı’nın verdiği cevaptan toplam 86 adet avukat görüşme odası projelendirildiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Tecrübelerimize dayanarak bu olumlu projenin değiştirilme ihtimalinin büyük olduğunu ve Baronun bu meselenin takipçisi olması gerektiğini vurguluyoruz.Biz Savunma Avukatları adliyelerde çocuklarımız için kreş ya da oyun odaları gibi gerçekçi olmayan , popülist taleplerde bulunmuyoruz.Çocuklarımızın kreş parasını kazanmaya yönelik talepler ile mesleğimizi daha iyi ve verimli olarak ifa edebilmek için şüpheli, sanık ve tutuklular ile görüşme odaları talep ediyoruz.
16- Toplumsal olaylarda çok sayıda gözaltılar olmaktadır. Bu tür gözaltılar da müdafi görevlendirilmesi durumunda eski dönemlerde Fatih Bölgesinde uygulanan sistem doğrultusunda hareket edilmelidir.Çok sayıda atanacak avukatlar arasında önceden belirlenen bir avukat organizatör olarak atanmalı ve süreci bu organizatör yönlendirmelidir.Görevlendirilecek avukatlar arasındaki iş bölümü , hangi avukatın kollukta ne gibi işlemler ile ilgileneceği hangi avukatın savcılıkta ve hangi avukatın hakimlik nezdinde talepte bulunup ne gibi işlemler yapacağı, hastane ,şüpheli yakınları, kolluk yetkilileri ile kurulacak diyalog, şüpheliler ile ilişkiler bu organizatörün bilgi ve planlaması ile gerçekleştirilmelidir.Bu sayede şüphelilere yapılacak hukuki yardımın kalitesi yüksek olacağı gibi avukatların hukuki yardımdan anladıklarının sadece ifade sırasında hazır bulunmak olduğu gibi yanılsamaları da ortadan kaldıracak ve biz savunma avukatlarının fonksiyonunu toplum içerisindeki itibarını, saygınlığını güçlendirecektir.
17-CMK merkezi bünyesinde ceza yargılamasına ilişkin yasal düzenlemeler konusunda çalışmalar yapacak bir kurul oluşturulmalıdır.Bu kurulun mevcut olan yasal düzenlemelerin yanı sıra hukukumuzda düzenlenmemiş olan müesseselere ilişkin yasa tasarı ve teklifleri hazırlayarak tartışmaya açması ve bunların yasalaşmasına yönelik çalışmalar yapmasını son derece önemsiyoruz.Bu amaçla oluşturulan kurulun üniversiteler ve ulusal örgütlerin yanı sıra mukayeseli hukuktan yararlanabilmesi için yabancı ülkelerdeki üniversiteler, insan hakları kuruluşları ve hukuk kurumları ile de çalışmalarına imkan sağlayacak koşulların oluşturulmasından yanayız. Seyahat amaçlı dış geziler yerine bu tür bilimsel nitelikteki bilgi ve deneyimimizi arttırmaya yönelik dış temas ve ilişkilerin kurulması doğru ve hukuken verimli olandır.

18- Ağır Ceza Mahkemesinin görevine giren tüm yargılamalarda zorunlu müdafiliği öngören yasal düzenlemenin gerçekleştirilmesi için meclis nezdinde girişimlerde bulunulmalıdır.
19-Savunma avukatının zorunlu müdafi ya da vekil olarak görevlendirildiği tarih ile davanın sona erdiği tarihteki tarife farkı adli yardımda olduğu gibi avukata ödenmelidir.
20- Zorunlu müdafiliğe ilişkin ödeme usul ve esaslarının savcılıkların insiyatifine bırakılmasına ilişkin düzenlemelerden rücu edilmesine ilişkin olarak mücadele ve çalışmalar yapılmalıdır. Ödemelerin savcılıklara tevdiine gerekçe olan Baro yönetimlerinin CMK bedellerini uygun olmayan alanlarda kullanımına engel olmak için gerekli mekanizmalar oluşturulmalıdır. Bunun için de en uygun mekanizma zorunlu müdafiliğin hayata geçirilmesi için barolarda özerkliği olan CMK uygulama merkezleri oluşturulmalıdır. Bu merkezlerin yönetim ve tasarruflarında zorunlu müdafilik müessesi kapsamında savunma avukatı olarak görev yapan meslektaşlarımızın söz ve tasarruf hakları olmalıdır.
21- CMK uygulamasında görev alan savunma avukatları Baro içerisinde ve özerk bir yapı içerisinde olan merkez bünyesinde örgütlenerek görev ifa etmelidirler.Yukarıda belirttiğimiz bütçe ve kadroya sahip olan CMK müessesesi özerk bir yapılanmayı fazlası ile hak etmektedir.Merkez kendi organ ve yapılanması ile insanların bir savunma avukatının hukuki yardımından yararlanmalarına ve adil yargılanma haklarına kavuşmalarına ulaşmalarının önemli bir ayağı olacaktır.
22- CMK avukatlarının önemli bir kısmının bağımsız bürosu olmadığını beyan etmiştik.Bu nedenle oluşacak sorunların çözümünün yanı sıra genç avukat arkadaşlara mesleğin başında karşılaştığı ekonomik sorunlara çözüm açısından mutlaka ortak büro mekanları gerçekleştirilmelidir.Ortak büro mekanlarını popülizm içerikli olarak önermiyoruz.Bu mekanlar başlangıçta Baro tarafından finanse edilmekle birlikte bilahare kullanan avukatların bu maliyetleri karşılamaları şeklinde bir yapıya kavuşturulacaktır.Baro bu olayda sadece organizasyonu yapan konumunda olup buradan yararlanacak avukatlara CMK ve Adli yardım çerçevesinde görev vererek bu mekanı kullanan meslektaşlarımızın belirli bir kazanç elde etmesini ve bu sayede ortak büronun giderlerini ödemesini sağlayacaktır.
İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLERİN DOĞAL ÖNCÜLERİ VE AYNI ZAMANDA CEFAKAR NEFERLERİ OLAN SAVUNMA AVUKATLARINA SAYGILARIMLA TAKDİM EDERİZ.


SAVUNMA AVUKATLARI GRUBU