Mesajı Okuyun
Old 04-06-2012, 07:44   #2
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan starsailor
Belirsiz alacak davasıyla ilgili içerik ayırt etmeksizin Yargıtay kararı arıyorum...Yardımcı olursanız sevinirim.


T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/51609

K. 2012/1072

T. 23.1.2012

• TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNDEN YARARLANMASI GEREKTİĞİNİN TESPİTİ ( Davada Davacının İstemi Tespit Yanında Alacağın Tahsilini de Kapsadığından Dava Şartı Olan "Hukuki Yarar" Belirsiz Alacak ve Tespit Davası Yönünden Gerçekleştiği )

• HUKUKİ YARAR ( Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanması Gerektiğinin Tespiti - Davada Davacının İstemi Tespit Yanında Alacağın Tahsilini de Kapsadığından Dava Şartı Olan "Hukuki Yarar" Belirsiz Alacak ve Tespit Davası Yönünden Gerçekleştiği )

• TESPİT DAVASI ( Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanması Gerektiğinin - Davada Davacının İstemi Tespit Yanında Alacağın Tahsilini de Kapsadığından Dava Şartı Olan "Hukuki Yarar" Belirsiz Alacak ve Tespit Davası Yönünden Gerçekleştiği )

6100/m.106,107,114,115,448


ÖZET : Dava tespit davası türüne yer vermeyen HUMK'nun yürürlükte olduğu zaman açılmış ve karar verilmiştir. Ne var ki dava dilekçesi incelendiğinde davacı vekili toplu iş sözleşmesinden yararlanması gerektiğinin tespiti yanında miktar belirtmeksizin ödenmeyen farkın tahsiline de karar verilmesini talep etmiştir.

Dava açıldığında mahkemece tahsil istemi de dikkate alınarak talep edilen miktarın açıklattırılması, harcın tamamlattırılması gerekirdi. Zira salt tespit istemi bulunmamaktadır. Mahkemece bu olgu gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır. Diğer taraftan temyiz aşamasında 01.10.2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri yürürlüğe girdiğinden davacının isteminin kanunun 106, 107 ve 115. Maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Zira davada, davacının istemi tespit yanında alacağın tahsilinide kapsadığından dava şartı olan "hukuki yarar" belirsiz alacak ve tespit davası yönünden gerçekleşmiştir. O nedenle dava hakkında esas yönelik deliller toplanılarak, alınan bilirkişi raporu bir değerlendirmeye tabi tutulmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.

DAVA : Davacı vekili, davacının Toplu İş Sözleşmesinden yararlanması gerektiğinin tespiti ile eksik ödenen kısımların tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davacının eda davası açması gerekirken, tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadğı gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir.

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B.Kar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : A )Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davalının sendikal örgütlenmeyi engellemesine rağmen davacının TİS imzalayan Liman İş sendikasının imzaladığı Toplu İş Sözleşmesinden yararlandırılması için dayanışma aidatı kesilmesini talep ettiğini, dayanışma aidatı kesilmesine rağmen davacının TİS hükümlerinden yararlandırılmadığını belirterek, davacının Toplu İş Sözleşmesinden yararlanması gerektiğinin tespiti ile eksik ödenen kısımların tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

B )Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, husumet itirazı yanında, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

C )Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının dayanışma aidatı ödediğini ve TİS'den yararlanmak istediğini bildirmek ve istediği sonucu açacağı eda davasını sağlaması gerektiği, tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

D )Temyiz:

Davacı vekili, dava dilekçesinde tahsil istemlerinin olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.

E )Gerekçe:

01.10.2011 tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda tespit davası olarak bir dava türüne yer verilmemiştir. Ancak bazı durumlarda tespit davasının mümkün olduğu yargı kararları ile kabul edilmiştir.
Eda davası açılması mümkün olan hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı kabul edilmektedir.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda ise tespit davası yanında ( Md. 106 ), belirsiz alacak ve tespit davası ( Md. 107 )türüne yer verilmiştir. Keza 6100 sayılı yasanın 114. Maddesinde dava şartlarına yer verilirken, hukuki yarar şartının da dava şartı olduğu, 115. Maddesinde ise "Mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, taraflarca her zaman ileri sürülebileceği, dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, davanın usulden reddedilemeyeceği" açıkça belirtilmiştir. Kanunun 448. maddesinde "Bu kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı" açıklanmıştır.

Somut uyuşmazlıkta dava tespit davası türüne yer vermeyen HUMK.'nun yürürlükte olduğu zaman açılmış ve karar verilmiştir. Ne var ki dava dilekçesi incelendiğinde davacı vekili toplu iş sözleşmesinden yararlanması gerektiğinin tespiti yanında miktar belirtmeksizin ödenmeyen farkın tahsiline de karar verilmesini talep etmiştir.

Dava açıldığında mahkemece tahsil istemi de dikkate alınarak talep edilen miktarın açıklattırılması, harcın tamamlattırılması gerekirdi. Zira salt tespit istemi bulunmamaktadır. Mahkemece bu olgu gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

Diğer taraftan temyiz aşamasında 01.10.2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri yürürlüğe girdiğinden davacının isteminin kanunun 106, 107 ve 115. Maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Zira davada, davacının istemi tespit yanında alacağın tahsilinide kapsadığından dava şartı olan "hukuki yarar" belirsiz alacak ve tespit davası yönünden gerçekleşmiştir. O nedenle dava hakkında esas yönelik deliller toplanılarak, alınan bilirkişi raporu bir değerlendirmeye tabi tutulmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/47206

K. 2011/39092

T. 24.10.2011

DAVA : Davacı vekili, davacı isçinin 6772 sayılı Yasadan kaynaklanan ödenmeyen ilave tediye alacağının davalı işverenden tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B.Kar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacının davalı işyerinde 657 sayılı Yasa uyarınca 4-B kadrosu verilerek memur statüsüne geçtiği tarihe kadar iş sözleşmesi ile çalıştığını, davacıya işçi statüsünde çalıştığı dönem için 6772 sayılı Yasadan doğan ilave tediye alacaklarının ödenmediğini, davalı işverenin 6772 sayılı Yasa'nın 1. maddesinde sayılan kamu kurumları arasında yer aldığını, 6772 Sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan işçilere ilave Tediye Yapılması ve 6452 sayılı Kanunla 6212 sayılı Kanunun 2. maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'un 1. maddesinde ve 3. maddesinde ilave tediye ödemelerinin düzenlendiğini, ilave tediye alacaklarının ödenmediğini belirterek, ilave tediye alacağının davalı Üniversiteden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, giderleri döner sermaye gelirlerinden karşılanmak üzere üniversitenin ihtiyaç duyulan birimlerine geçici işçi statüsünde çalıştırılmak üzere geçici işçi alımına gidildiğini, davacının da bu kapsamda Maliye Bakanlığından alman vize üzerine geçici işçi statüsünde görev yaptığını, davalı üniversitede kadrolu daimi işçi olmadığı için geçici statüde çalışan işçilerin daimi işçilerin yararlandığı ücret, tediye v.s. haklardan yararlandırılmamış olması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, işçi statüsünde çalışan hiçbir personele ilave tediye adı altında bir ödeme yapılmadığını, davacının işçi statüsünde çalıştığı dönemde ilave tediye talebinin olmadığını, sözleşmeli personel statüsüne geçtikten sonra bu alacak isteğini ileri sürmesinde kötü niyetli olduğunu, işçilik alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece yapılan yargılama sonunda alman hesap raporu doğrultusunda, davalı işveren Hacettepe Üniversitesinin Anayasa'nın 130. maddesi uyarınca 2809 Sayılı Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu'nun 9.maddesi gereğince kurulduğu, ayrıca 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu'nda merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri arasında bulunduğu, hal böyle olunca davalı işverenin 6772 sayılı Yasa kapsamında kaldığı, davacının bu işverenlikte çalıştığı, 6772 sayılı Yasa'nın 1. ve 3.maddeleri gereğince ilave tediye alacağına hak kazandığı gerekçesi ile zamanaşımı defi dikkate alınarak alman ek hesap rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, ancak belirsiz alacak davası olması nedeni ile bilirkişi raporuna göre ıslahtan dolayı davacı aleyhine vekalet ücretine karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Karar davalı vekili tarafından özellikle kısmen ret nedeni ile lehlerine vekalet ücretine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile temyiz edilmiştir.

E) Gerekçe:

ilave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartlan, miktarı ve ödeme zamanı 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı müesseselerde Çalışan işçilere İlave Tediye Yapılması hakkındaki kanun ile düzenlenmiştir. Kanun 1. maddesinde devlet ve ona bağlı kurumların hangileri olduğu, ayrıca yararlanacak kişiler açıkça belirtilmiştir.

Buna göre;

A. işveren kapsamı yönünden devlete ve ona bağlı olmak üzere,

1. Genel, Katma ve Özel bütçeli daireler,
2. Sermayesi değişen kurumlar,
3. Sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar,
4. Belediyeler ve belediyelere bağlı kuruluşlar,
5. 3460 ve 3659 sayılı kanun kapsamına giren, sermayesinin tamamı devlete ait olan veya bu sermeye ile kurulan iktisadi devlet kuruluşları,
6. Yukarda belirtilenlerden olmayan diğer kurum, banka ve ortaklıklar olarak yasada açıkça belirtilmiştir.

3460 sayılı yasa bugün itibari ile yürürlükte olan bir yasa değildir. 3659 sayılı yasa ise, banka ve devlet kurumlarında çalışan memurların aylıkları ile ilgili düzenleme getirmiş ve halen yürürlüktedir. Bu yasanın 1. maddesinde, kapsama giren kurumlar daha ayrıntılı açıklanmıştır.

Bu kapsamda yukarda belirtilen kurumlarca, sermayesinin yarısından fazlasına iştirak suretiyle kurulan kuruluşlar ve bunların aynı nispette iştirakleriyle vücut bulan kurumlar, ticaret ve sanayi odaları ve borsalar veya satın alınıp belediyelere bağlanan müesseseler de kanun kapsamına alınmıştır.

Keza 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu'nun merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ekli cetvellerde sayılmıştır.
Bu cetvellerde Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu idareleri, Özel Bütçeli idareler, Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar ve Sosyal Güvenlik Kurumlarında çalışanların kanun kapsamında olduğunun kabulü gerekir.

Sonuç itibari ile kapsam bakımından, devlet tarafından yasa ve yasanın verdiği yetki ile idari işlemle kurulan ve kamusal yetki ve ayrıcalıklardan yararlanan kamu tüzel kişilikleri ve bunlara bağlı kuruşlarda iş sözleşmesi ile çalışanlara uygulanacağı görülmektedir.

B. İşçi yönünden kapsama gelince:

iş Kanunu kapsamına girsin girmesin, yukarda belirtilen devlet ve ona bağlı kurumlarda iş Kanunu'nun 1. maddesindeki tanıma göre işçi sayılan herkes bu alacaktan yararlanacaktır. Kanun, 4857 ve 1475 sayılı İş Kanunu'ndan önceki İş Kanunu'na atıfta bulunmuştur. 4857 sayılı iş Kanunu işçi tanımına 2. madde de yer vermiştir. Buna göre "bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi" denir. O halde bir iş sözleşmesine dayanarak, yukarda belirtilen kurumlarda çalışan her işçiye ilave tediye ödemesinin yapılması gerekir.

C. Ödenecek ücret yönünde kapsam:

Maddenin son cümlesinde yukarda belirtilen işyerlerinde çalışan işçilere ücret sistemleri ne olursa olsun her yıl için birer aylık ücret tutarında ilave tediye ücreti ödeneceği belirtilmiştir. Devlet ve ona bağlı maden işletmelerinin yeraltında çalışan işçilere, ayrıca bir aylık ödeme dışında birer aylık daha ödemenin yapılacağı kanunun 2. maddesinde açıklanmıştır.

Kanunun 3. maddesinde, işçilere her yıl için birer aylık (yeraltında çalışan işçilere her yıl için ikişer aylık) ilave tediye dışında, birer aylık ücret istihkaklarını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararı ile aynı oranda bir ilave tediye ödemesi yapılabileceği belirtilmiştir.

Kanunun 4. maddesine göre, ilave tediye alacağının ödeme zamanını, Bakanlar Kurulu belirler. Bakanlar Kurulunun kararı ile ilave tediye alacağı muaccel hale gelir. İlave tediye alacağına esas ücretin de ödeme yapılması kararlaştırılan tarihteki ücretin dikkate alınması gerekir. Ödeme zamanı belli taraflarca kararlaştırılmadığından, Borçlar Kanunu 101. maddesi uyarınca, temerrüt için alacaklının ihtarına gerek vardır, ilave tediye alacağı yasadan kaynaklandığından, talep halinde temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekir.

Aynı madde de ilave tediye alacağının nasıl hesaplanacağı ve kesinti yapılıp yapılmayacağı belirtilmiştir. Buna göre aylık olarak bu alacağın hesaplanmasında, fazla mesai, evlilik, çocuk zamları veya primleri, ayni yardımlar, hafta ve genel tatil ücretleri gibi esas ücrete dahil olan ödemeler dikkate alınmaz. Bu düzenleme nedeni ile ilave tediye alacağının bir ay için 26 gün üzerinden hesaplanması gerekir.

İlave tediye alacağından sigorta primleri kesilmez. Ancak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı yasanın 80/c ve 105. maddeleri uyarınca ücretin eki niteliğindeki bu ödeme, 1.10.2008 tarihinden itibaren sigorta prim kesintisine tabidir.

ilave tediye alacağı, ödeme tarihinde işçinin işinden ayrılmış olup olmadığına bakılmaksızın hak edilen yıl içinde o yerde veya aynı idare, teşekkül ve müesseseye ait muhtelif yerlerde geçmiş olan hizmetlerinin toplamı oranında ve son çalıştığı yerde ödenir, işçi tam yıl çalışmamış ise, ilave tediye o yıl için kıstelyevm esasına göre hesaplanıp ödenecektir.

İşçinin ilave tediye alacağına, esas olacak çalışma süresinin hesaplanmasında iş sözleşmesinin devamı müddetine rastlayan yasal ve idari izinler, hastalık izinleri, hafta tatili ile ulusal, bayram ve genel tatil günleri, çalışılmış gibi hesaba katılır.

Yargılama giderlerinin o dava içinde istek olmasa bile, mahkemece kendiliğinden çözümlenmesi gerekir. Yargılama giderleri ayrı bir dava konusu yapılamaz. Yargılama ve hüküm, ancak davanın tarafları hakkında verilebilir. Yargılama giderleri de hükmün sonuçlarına göre yanların sorumlulukları ile ilgili bulunduğundan, hüküm ile birlikte karara bağlanması gerekir.(29.5.1957 tarih ve 4/16 sayılı İBK). Bu bağlamda, yargılama giderleri aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir ve vekalet ücreti de yargılama giderlerindendir.
(HMK.m.326//l, m. 323/1.ğ).

Yargılama harç ve giderleri, HMK.'un 326/1 maddesi uyarınca kural olarak davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Bu durumda yapan taraf haklı ise yaptığı gider karşı tarafa yükletilmeli, haksız ise yapılan yargılama gideri üzerinde bırakılmalıdır. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, yargılama giderlerinin kabul/ret oranına göre paylaştırılması gerekir(HMK. Mad. 326/2).

Diğer taraftan belirsiz alacak davası kavramı 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. Maddesi ile getirilmiştir. Belirsiz alacak davası öncelikle bir tür eda davasıdır. Eda davasından farkı ise, talep sonucunda istenilen alacağın dava açıldığı anda tam olarak belirlenmemesidir. Belirsiz alacak davasında davanın belirsiz alacak davası olduğu belirtilmelidir. Belirsiz alacak davası açıldığında, alacak yargılama adamasında belirli hale geldiğinde, ıslah dilekçesi ile miktarın arttırılmasına gerek olmadığı gibi böyle bir durumda zamanaşımı itirazı da savunmanın genişletilmesi yasağına takılır. Oysa belirsiz alacak davası belirtilmeden açılan kısmi davada, yargılama sırasında miktarın ıslah ile arttırılması durumunda, davalının ıslah zamanaşımı savunmanın genişletilmesi yasağına takılmaz.

Yukarda yapılan açıklamalar kapsamında;

1)Davalı Üniversite 6772 sayılı Yasa kapsamında kaldığından, mahkemece ödenmeyen ilave tediye alacağına karar verilmesi isabetlidir. Bu nedenle davalı vekilinin aşağıda belirtilen neden dışında temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2) Somut uyuşmazlıkta dava belirsiz alacak davası olarak açılmamıştır. Kısmi olarak açılan dava yargılama sırasında ıslah sureti ile artırılmış ve davalı taraf süresinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Mahkemece hükme esas bilirkişi raporuna zamanaşımı define göre belirlenen ilave tediye alacağının kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Gerek dava tarihinde ve gerekse karar tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlükte değildir. Dolayısı ile belirsiz alacak davasına ilişkin kuralların uyuşmazlıkta uygulanması olanağı yoktur. O halde davada kısmen red nedeniyle davalı yararina" Avukatlık Ücret Tarifesindeki kurallara göre vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Yazılı şekilde davalı yararına vekalet ücretine karar verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

F) Sonuç:

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, 24.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/51613

K. 2012/1076

T. 23.1.2012

DAVA :
DAVA : Davacı vekili, davacının Toplu İş Sözleşmesinden yararlanması gerektiğinin tespiti ile eksik ödenen kısımların tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davacının eda davası açması gerekirken, tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir.

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B.Kar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davalının sendikal örgütlenmeyi engellemesine rağmen davacının TIS imzalayan Liman İş sendikasının imzaladığı Toplu İş Sözleşmesinden yararlandırılması için dayanışma aidatı kesilmesini talep ettiğini, dayanışma aidatı kesilmesine rağmen davacının TİS hükümlerinden yararlandırılmadığını belirterek, davacının Toplu iş Sözleşmesinden yararlanması gerektiğinin tespiti ile eksik ödenen kısımların tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, husumet itirazı yanında, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının dayanışma aidatı ödediğini ve TİS'den yararlanmak istediğini bildirmek ve istediği sonucu açacağı eda davasını sağlaması gerektiği, tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Davacı vekili, dava dilekçesinde tahsil istemlerinin olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

01.10.2011 tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda tespit davası olarak bir dava türüne yer verilmemiştir. Ancak bazı durumlarda tespit davasının mümkün olduğu yargı kararları ile kabul edilmiştir. Eda davası açılması mümkün olan hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı kabul edilmektedir.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda ise tespit davası yanında(Md. 106), belirsiz alacak ve tespit davası(Md. 107) türüne yer verilmiştir. Keza 6100 sayılı yasanın 114. Maddesinde dava şartlarına yer verilirken, hukuki yarar şartının da dava şartı olduğu, 115. Maddesinde ise "Mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, taraflarca her zaman ileri sürülebileceği, dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, davanın usulden reddedilemeyeceği" açıkça belirtilmiştir. Kanunun 448. maddesinde "Bu kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı" açıklanmıştır.

Somut uyuşmazlıkta dava tespit davası türüne yer vermeyen HUMK.'nun yürürlükte olduğu zaman açılmış ve karar verilmiştir. Ne var ki dava dilekçesi incelendiğinde davacı vekili toplu iş sözleşmesinden yararlanması gerektiğinin tespiti yanında miktar belirtmeksizin ödenmeyen farkın tahsiline de karar verilmesini talep etmiştir.

Dava açıldığında mahkemece tahsil istemi de dikkate alınarak talep edilen miktarın açıklattırılması, harcın tamamlattırılması gerekirdi. Zira salt tespit istemi bulunmamaktadır. Mahkemece bu olgu gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

Diğer taraftan temyiz aşamasında 01.10.2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri yürürlüğe girdiğinden davacının isteminin kanunun 106, 107 ve 115. Maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Zira davada, davacının istemi tespit yanında alacağın tahsilinide kapsadığından dava şartı olan "hukuki yarar" belirsiz alacak ve tespit davası yönünden gerçekleşmiştir. O nedenle dava hakkında esas yönelik deliller toplanılarak, alınan bilirkişi raporu bir değerlendirmeye tabi tutulmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.