Mesajı Okuyun
Old 09-04-2010, 12:33   #133
Ali Basyurt

 
Varsayılan

Sayın Pınar,
Daha önce bu konuda bir açıklama yapmıştır. Davacıya yükletilmeyen harçtan davacının sorumlu olamayacağını ve bu nedenle kararının kendisine verilmesi gerektiğini, aksi halde davalı harcı yatırmadığı veya kendisine tebligat yapılmadığı takdirde açılan davanın hiç bir önem taşımayacağını belirtmiş ve avukat arkadaşlarının bu konuda mahkemelerde istekte bulunmasını önermiştirm.Bu isteklerimimizi aşağıda belirtilen esaslara dayandırmak gerektiğimi açıklamıştım Örnek.1-Mahkemeniz.2009/ …… tarihli kararı ile davacı tarafından açılmış davanın kabulüne bakiye harç miktarının davalılardan tahsiline karar vermiştir
2-Harçlar Kanunun 28. ve 32. madde hükümleri “karar ve ilam harçları ödenmedikçe ilgilisine “ilam verilemeyeceğini” biçiminde düzenlenmiştir.
3-Karar ve ilam harcının kimin tarafından ödeneceği karar yerinde belirtilmiştir. Bu nedenle “karar ve ilam harcını” ödeyecek olan ilgilisindeki amaç, kararda sözü edilen harcı ödemekle yükümlü kılınan taraftır.
4-Kararda bakiye ilam ve karar harcının davalı taraftan alınacağı açıkça belirtilmiştir.
5- Sözü edilen kararla davacının “bakiye ilam ve karar harcı” ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır.
6-“Karar ve ilam harcı” vermekle yükümlü kılınmayan davacılara kararın bir tasdikli örneğinin verilmemesi adalete,hukuka, hak ve nasafete ve evrensel hukuk kurallarına uygun bulunmamaktadır.
7-Kararda, “karar ve ilam harc”ını ödemekle yükümlülüğü olmayan davacı tarafın, davalı tarafın kendi yükümlülüğü yerine getirmemesi sebebi ile lehine olan ilamı alamaması, başka bir ifade ile kararda hiçbir yükümlülüğü bulunmayan davacı tarafa ilamın verilmemesi bir hak ihlalidir.
8-Davacı taraf, yargılama aşamasında haklılığını kanıtlamış ve mahkemede davacı lehine karar vermiştir. Davacıların haklılığı mahkeme kararı ile tartışmasız hale gelmiştir. Kararda davacı tarafın yerine getirmesini gerektiren bir yükümlülük de bulunmamaktadır.
9-Davacı taraf, davanın aleyhine sonuçlandırıldığı davalı tarafa yüklenen karar ve ilam harcını ödemeye zorlanamaz. Bunun yasal bir dayanağı da bulunmamaktadır. Davacı taraf, lehine verilen kararda davalıya yüklenen, yükümlülüğü yerine getirmesine zorlanması halinde davacı taraf hiç de hak etmediği bir başka haksızlıkla karşı karşıya bırakılmış olacaktır.
10-Davacılar tarafından açılan davanın, yargılaması bitmiştir. Mahkeme, davacıların davasının haklılığını kabul ederek lehlerine karar vermekle işten el çekmiştir. İşin bu safhasından sonraki işlemler ve yapılacak olan karar ve ilam harcına ilişkin ödemeler, verilen kararın içeriğine göre yerine getirilmektedir. Karada, davacıların yerine getirmekle yükümlü oldukları bir husus da bulunmamaktadır.
11-Kararın bir tasdikli örneğinin davacılara verilmemesi halinde, mahkeme veya yazı işleri müdürlüğünce kararın infazının olanaksız hale dönüştürmektedir. Mahkeme, davacı tarafın, davaya konu ettiği hakkına kavuşmasını engellemek için değil, bir an önce haksızlığın giderilmesi ve mahrum bırakıldığı hakkını bir an önce elde edebilmesi için sözü edilen kararı vermiştir.
12-karar ve ilam harcı devlet alacağıdır. Devlet güçlüdür. Alacağını yasal düzenleme içinde her zaman tahsil etme olanağına sahiptir. Yetkili ve ilgililer kararda belirtilen davalıdan alınması gerekli olan “karar ve ilam harcı” için harç tahsil müzekkeresi kesilerek tahsili yoluna gidilebilir. Amme alacağı niteliğinde olan bu “karar ve ilam harcının” tahsili, kamu alacaklarının tahsili yöntemi ile hazine tarafında her zaman takip ve tahsili mümkündür.
13-Davacı taraftan, davalıdan tahsiline karar verilen devlet alacağının, davalı yerine ödenmesinin istenmesinin hukuk mantığı açısından da kabulü mümkün değildir.
14-Bir an için haklılığı kanıtlanan ve lehine karar verilen davacı tarafın, davalıya yüklenen ilam ve karar harcını ödemediği veya ödeme gücüne sahip olmadığını düşünelim. Bu durumda davacı tarafın lehine verilen kararı alması mahkemece engellenmiş olacaktır.
Davalı taraf, kendi aleyhine olan kararın infazını önlemek için karar ve ilam harcını ödeme gereğini duymayacaktır. Bu durumda açılmış ve davacı taraf lehine karara bağlanan dava hukuken sonuçsuz bırakılmış, kararın infazı mahkemece fiilen önlenmiş olacaktır.
Mahkeme, davacı taraf lehine verdiği, davacı tarafa karar yerinde bir yükümlülük vermediği kararını sonuçsuz bırakarak, karara rağmen davalı tarafa fiili bir haklılık ve dolayısıyla bir başka haksız menfaat sağlayamaz.
15-Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraftır. Benzer bir konuda taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dava açılmıştır.Yapılan yargılama sonunda “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” verdiği kararda:
Davacının ilamı alabilmesinin, aslında davalı tarafın ödemesi gereken harcı yatırması şartına bağlanması, “mahkemeye erişim” bağlamında adil yargılanma ilkesinin ihlalidir.(AİHS m.6)
Davacının, maddi hak elde ettiği ilamın aynı nedenlerle alamaması ve icraya konu edememesi, A.İ.H.S. EK 1.Nolu Protokolün 1. maddesi ile korunan Mülkiyetin çekişmesiz kullanımı hakkının ihlalidir.
16-Yargıç karar verirken salt yasa hükmüne değil Anayasa’ya, Anayasa ile güvence altına alınmış temel haklara ve hukuka uygun karar vermelidir.
17-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ülkemizin de tarafı olduğu ve iç hukukunuzda da uygulanan bir temel hukuk metnidir. Anayasa’nın 90/son maddesi hükmü ”usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmünde” olduğunu kabul etmiştir.

“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. ( 5170/7 değişik 2709 Sayılı Anayasa) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.” Hükmü ile normlar hiyerarşisi içinde yasalara üstünlüğü bulunduğu da kabul edilmiştir

18-Davacının, davalının ödemesi gereken harcı ödemeden ilama kavuşamaması “mahkemeye erişim” hakkı zedelendiği için adil yargılanma ilkesinin ve parasal sonuçlar içeren ilama kavuşamaması sebebi ile de mülkiyet hakkının ihlalidir. Bu ihlalin kamu görevlileri tarafından yapılması halinde kişisel sorumluluğu doğuracağı da başka bir kararda belirtilmiştir.
19-Böyle bir ihlale sebebiyet verilmemesi için mahkemenizden davacı tarafa lehine verilen parasal alacağına ilişkin kararda, davacı tarafça yerine getirilmesi gerekli bir yükümlülük bulunmadığından, karar ve ilam harcını ödeme yükümlülüğü de davalı tarafa yüklendiği nazara alınarak, davacı tarafın parasal hakkına kavuşması için kararın tasdikli bir örneğinin tarafımıza verilmesini, davalı tarafın kötü niyetine açık kapı bırakılmamasını, “karar ve ilam harcının” harçlar kanuna göre ilgili tarafı olan davalıdan alınması için harç tahsil müzekkeresi ile işlem yapılmasını, davacı tarafın mağduriyetinin önlenmesini istemekteyiz.
SONUÇ ve İSTEM :
1-Yukarıda ayrıntılı olarak arz ve izah ettiğimiz üzere davacı müvekkiller lehine verilen, ….. 2009/ kararın, karar yerinde davacı tarafça yerine getirmelerini gerektiren bir sorumluluk ve yükümlülükte bulunmayan parasal alacağına ilişkin kararın tasdikli bir örneğinin tarafımıza verilmesini, davacıların mağduriyetinin önlenmesini,
2-Kararda davalı tarafından ödenmesine hükmedilen “karar ve ilam harcının , harç müzekkeresi düzenlenerek amme alacakları yöntemi içinde davalıdan tahsili yoluna gidilmesini Sunduğumuz nedenlerle, mahkemenizin .2009-/… tarihli ilamının tarafımıza harç ödenmeksizin verilmesi saygılarımızla talep olunur
Bu önerimden sonra Anayasa Mahkemesi Harçlar kanunun sanırım 28/1 maddesini iptal etti. Şimdi karar verilmektedir. Ancak Karara kesinleşme şerhi konulmamaktadır. Bu durumda kararın konusu -para alacağı- ise icraya konulmasında bir sakınca yoktur. Sizin kanaatinize aynen katılıyorum. Çünkü konusu para olan kararla icra takibi yapılması için kararın "kesinleşmesi" gerekmemektedir. Temyiz edilmesi halinde de icra işlemleri durmaz. Ancak karşılığı icra müdürlüğüne yatırılarak icranın durudurulması istenebilir.
Ancak bütün bunlara rağmen uygulamada yine zorlukların çıkarıldığını duymaktayım. Bu nedenle Harçlar kanunun 28 maddeinin diğer fıkralarının da anayasaya aykırı olduğu inancını taşıyorum. Lehine karar alan davacı, hak etmediği ve mahkeme kararı ile kendisine bir külfet de yüklenmediğine göre bu kararda belirtilen haklarına en kolay yolda ulaşmak durumunda olmalıdır. Selamlar