Mesajı Okuyun
Old 20-01-2003, 16:59   #3
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

3167/m.2 gayet açıktır: "Bankalar çekle işleyecek hesap açarken, çek karnesi verirken ve bu kanunla kendilerine verilen görev ve mükellefiyetleri yerine getirirken bu işlemlerin gerektirdiği basiret ve itinayı göstermeye mecburdurlar."

Aslında bankaların bu “basiret ve itina gösterme yükümlülüğü”, TK.20/II hükmünden kaynaklanan yasal bir zorunluluktur.
Zira bu hükme göre, "her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi" zorunludur.

O halde Çek Kanununun bu hükmü ile yapılan, esasen var olan basiretli davranma yükümlülüğüne, itina (özen) gösterme borcunu da ekleyerek özel bir hüküm halinde tekrarlamaktan ibarettir.

Bu yükümlülük gereği olarak bankalar, çekle ilgili olarak yaptıkları tüm işlemlerde, işlemin gerektirdiği ölçüde dikkat ve özen içinde davranmalı ve ileri görüşlü (basiretli) bir tavır ortaya koymalıdırlar.

Yargıtay bir kararında bu hususu şöyle vurgular:
11. HD., 24.05.1982, 2564/2491: "Çekle ödeme yapmayı kabul eden bir bankanın, her şeyden önce basiretli bir iş adamı gibi hareket ederek gerekli dikkat ve ihtimamı göstermesi ve tereddüt halinde çeki uzman kişilere incelettirmesi ve gerektiğinde keşideciden tahkik edip alacağı cevaba göre hareket etmesi gerekir".

Mesela, gerçekte var olmayan bir şirkete, şirketin varlığını bile araştırma zahmetine katlanmadan çek karnesi veren banka, çekin karşılıksız çıkması ve benzeri durumlarda hamilin uğrayacağı zararları karşılamak zorunda kalır.

Zira bu konuda, basiretli ve özenli davranma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.

Bu nedenle bankaların, çek hesabı açıp çek karnesi verecekleri kişiler hakkında istihbarat yaparak güvenilirlik derecelerini araştırmaları gerekir.

Sahte veya tahrif edilmiş bir çeki, ödemiş olmasından doğan zarar, muhatap bankaya aittir (TK.m.724/I).

Bankalar, sahte ya da tahrif edilmiş çeki ödemeden kaynaklanan rizikoları keşideciye yüklemek üzere, çek sözleşmesine bazı özel hükümler koyma yoluna gitmektedirler.

Fakat bu özel hükümlere rağmen bankanın inceleme yükümlülüğünün bertaraf edilemeyeceği haklı olarak ileri sürülmektedir (KINACIOĞLU, s.320).

Keşidecinin çek defterini iyi saklamamış olması halinde banka sorumlu olmaz.

Mesela keşidecinin sahtekarlık suçundan sabıkalı birisiyle çek defterini göndermesi, saklamada kusurluluğu gösterir.

Bir akademisyen ve bir bilirkişi olarak, uygulamada avukat meslektaşlarımın 3167/2 hükmünü yeterince işlettirmediklerini görüyorum.

Halbuki çekle ilgili pek çok davayı çözebilecek anahtar bir düzenlemedir.