Mesajı Okuyun
Old 04-03-2008, 18:33   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/12086
Karar: 2005/12334
Karar Tarihi: 22.11.2005

ÖZET: Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir. Ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz.

(4721 S. K. m. 9, 10, 13, 15, 409) (1086 S. K. m. 286)

Taraflar arasında görülen davada;

Davacı vasisi, mahcur Rabia ile davalı Muzaffer'in karıkoca olduğunu, davalı Muzaffer'in eşi aleyhine akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açtığını, ancak bundan kısa bir süre önce akıl hastası eşini tapu dairesine götürerek ½'şer paylarla adlarına kayıtlı 368 ada 47 parsel sayılı taşınmazdaki bağımsız bölümü danışıklı olarak diğer davalılar Bahtiyar Bul ve Emine Bul'a sattığını ileri sürüp davacı Rabia Saraç'a ait ½ payın satışının iptali ile adına tescilini istemiştir.

Davalı Muzaffer, bu davada kendisine husumet yönetilemeyeceğini, davacının kendi payını davalı Emine Bul'a sattığını, davalılar Emine ve Bahtiyar ise, davacının payını Emine'ye satması nedeniyle Bahtiyar hakkında açılan davanın husumetten reddi gerektiğini, davacı veya eşi ile aralarında akrabalık bağı olmadığı gibi birbirlerini de tanımadıklarını, işlem tarihine yakın tarihli davacının ayırt etme gücüne sahip olduğunu gösteren doktor raporu bulunduğunu, taşınmazı tapu kaydına güvenerek iyi niyetle satın aldıklarını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davalılar Muzaffer ve Emine'nin kayıtla ilgilerinin bulunmadığı gerekçesiyle haklarındaki davanın reddine, işlem tarihinde davacının hukuki ehliyete sahip olmadığı gerekçesiyle davalı Bahtiyar aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı Bahtiyar Bul Vekili tarafından süresinde duruşmalı temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21/11/2005 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili avukat Adnan Topaloğlu geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare Tetkik Hakimi Senem Altınbulak tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar

Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; 28.10.2003 tarihinde vesayet altına alınan davacının, çekişme konusu 47 parsel sayılı taşınmazdaki binada bulunan 7 no'lu bağımsız bölümdeki ½ payını 30.5.2003 tarihli akitle davalı Bahtiyar'a satış yoluyla temlik ettiği görülmektedir.

Davacı vasisi, eldeki davada anılan temlikin mahcurun ehliyetsizliği nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.

Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırdedebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun <fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir> biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek <ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.> hükmünü getirmiştir. <Ayırtım gücü> eylem ve işlev ehliyeti olarakda tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde <yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.> denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafiklerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar HUMK.nun 286 maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin <rey ve mutaalası> hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli tıp kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

Dosyada mevcut raporların temlik tarihi bakımından davacının tasarruf ehliyetine sahip olup olmadığı yolunda açık bir tespiti içermediği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü, HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 400,00 YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 22.11.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************