Mesajı Okuyun
Old 10-11-2016, 14:46   #7
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

YARGITAY 15. Hukuk Dairesi
2016/1480 E.
2016/3727 K.

Mahkemesi :Sulh Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

- K A R A R -

Dava, bakiye iş bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemenin davanın reddine dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı davalıya ait binada bir kısım inşaat işleri yaptığını, iş bedeli olan 16.500 TL'den bakiye 4.500 TL'lik bölümün ödenmediğini belirterek bu miktar alacağın yasal faiziyle tahsilini istemiş, davalı iş bedelinin 15.000,00 TL olduğunu, 12.000,00 TL'yi komşusu aracılığıyla gönderdiğini kalan 3.000,00 TL'yi ise Euro bozdurmak suretiyle ödediğini, ancak işler yarım bırakılarak terkedildiğinden işi başkasına yaptırmak zorunda kaldığını ve 1.600,00 TL zarara uğradığını belirterek davanın reddini savunmuş mahkemece davacının yapmış olduğu kabul olunan işlerin bedelllerinin ödendiği vicdani kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava sözleşme ve dava tarihine göre uygulanması gereken 818 sayılı mülgâ BK'nın 355 ve devamı maddelerde düzenlenen ve konusu bina ince işleri olarak adlandırılan ve binanın bir kısım inşaat işlerinin yapılması işi olan eser sözleşmesine dayalı olarak açılmış alacak davasıdır.

Taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğu ve bir kısım işlerin yapıldığı uyuşmazlık konusu değil ise de, iş bedelinin ne olduğu, işin davacı tarafından tamamlanıp tamamlanmadığı, davalı iş sahibinin başkasına tamamlattığı eksiklik olup olmadığı varsa miktarının ne olduğu, ayıplı imalât bulunup bulunmadığı, ayıptan doğan hakların kullanılıp kullanılmadığı ve davaya etkileri, ödeme miktarının ne olduğu uyuşmazlık konusudur. Ayrıca bilirkişi raporu ve ek raporunda farklı rakamlara ulaşılmıştır.

Mahkemece davanın reddine esas olarak gösterilen gerekçe; "Somut olayda; taraflar arasında bir eser sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu, icra takibine konu alacak, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan bakiye alacak olduğu, eser sözleşmesinden kaynaklanan bu gibi uyuşmazlıklarda kural olarak eserin meydana getirilerek iş sahibine teslim edildiğini ispat yükünün yükleniciye, eser bedelinin ödendiğini ispat yükünün ise iş sahibine düştüğü, davacının eserin anlaşmaya uyğun olarak hepsinin tamamlayarak teslim edildiğini mahkememizde ispatlayamadığı, davalı tarafça davacının yapmış olduğu kabul olunan işlerin bedellerininde davalı tarafça davacıya ödendiği vicdani kanatine varılmakla" şeklindedir.

Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasanın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK'da da yer verilmiştir. HMK 297. maddeye göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK 298/2. maddede ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.

HGK'nın 24.02.2010 Tarihli 2010/1-86 Esas, ve 2010-108 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; "yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.”

Mahkeme kararının gerekçesinde; davada ileri sürülen iddia ve savunmalar bakımından ispat yükünün hangi taraf üzerinde olduğu, sunulan delillerin ne şekilde değerlendirilip hükme esas alındığı, yukarıdaki uyuşmazlık konularında mahkemece hangi sonuca ulaşıldığı konusunda hiç bir belirleme yapılmadığı gibi iddia ve savunmadan hangisine hangi nedenle itibar edildiğini gösteren yasal bir gerekçe de gösterilmiş değildir. Alınan rapor ve ek rapordan hangisine hangi nedenle itibar edildiği de açıklanmamıştır. Temyiz incelemesinin yapılabilmesi için gerekli olan kanuna uygun gerekçeyi taşıyan bir karar olmadığından yasal gerekçeyi taşıyan bir karar verilmek üzere kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 28.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.