Mesajı Okuyun
Old 26-03-2012, 08:45   #488
Adli Tip

 
Varsayılan Naçizane, iddiasız düşüncelerim.

Görünen o ki, işçilik alacaklarının hemen hepsi, belirsiz alacak davasına konu edilebilecek. Bunun tek sebebi de -bence- bizim yargı sistemimizin kendi yarattığı bazı usul ve uygulamalardan vazgeçemeyişi olacak.

Açıkçası ben Prof. Özekes'in öncülüğünü yaptığı düşünceyi hukuki açıdan ve yasanın lafzı ve ruhu açısından daha uygun buluyorum.

Alacağın özüne ilişkin değil ispat zoruluğuna ilişkin gereçeler karşı tez olarak sunuluyor daha çok...

Olaya şöyle de bakılamaz mı?

Alacağını bir avukat aracılığıyla takip edecek olan işçiyi ele alalım.
Bu işçinin mahkemeye başvurması demek, esasen avukatla yaptığı görüşme demektir. Alacaklı işçi avukata vekalet vermekten başkaca hiçbir işlem yapmamaktadır.

Mahkemeye başvurmayı işçi açısından, avukata başvurmakla eş değer düşünürsek;

"Benim bir miktar alacağım var ama ne kadar olduğunu bilmiyorum" diyen bir müvekkil adayının vekaletini kaç tane avukat alır?

Avukat yargılama sırasında ne kadarlık bir alacağa ikna olacak, müvekkiline dava sonunda yaklaşık ne kadarlık bir alacak vaad edecek?

Madem bu alacaklar yargılama safhasında, en çok da bilirkişi raporuyla ortaya çıkıyor, siz hiç itiraza uğramayan bilirkişi raporu gördünüz mü? En azından davacı/alacaklının rapora itiraz edememesi gerekir(!) Alacak miktarını, alacaklı bilmiyorsa, neye, neye göre itiraz ediyor.

Şu soruların cevabını almadan, vekalet alıp işçi alacağı davası açan avukat var mıdır gerçekten?

-Nerde çalışıyorsun,
-Ne kadar zamandır çalışıyorsun,,
-Ücretin ne kadardı,
-Ücret dışında bir ödeme alıyor muydun,
-Fazla mesai yapıyor muydun, ne kadar yapıyordun, ve karşılığını alıyor muydun,
- Hafta tatili, bayram tatili, genel tatillerde çalışıyor muydun,
- Yıllık izinlerini kullanıyor muydun?

Bir işçi bu soruların cevabını veremiyorsa, mahkemeye başvurabilir belki ama bence bir avukata başvuramaz!

Biz bu tartışmaları hep hukukçularla yapıyoruz, tüm hukukçular da, bu sorulara cevap veremeyen işçiden bahsediyor!

Bu sorulara cevap bulduğumuzda ne sorun kalıyor:

1- Mahkmeme indirim yaparsa?
2- Hesaplamada hata yaparsak (giydirilmiş ücret, net ücret ayrımında, brüt ücret ne ücret ayrımında vs.)?

Bunlar alacağı belirsiz yapıyor diyebiliriz ama, bu noktada belirsizliği yaratan taraflar değil, mahkemelerdir. Bunlar zamanla aşılabilecek sorunlardı.

3- İşverenin elindeki kayıtlar başka görünüyorsa?

İşvenin kayıtlarında çok defa o işçi işverenin işçisi olarak dahi görünmyor ki maalesef. Bu sebeple fiili durum araştırılıyor. Bu sebeple bu ihtimal de işçi açısından alacağı belirsiz kılmaz.

HMK ile birlikte, iş hukukuna hakim ilkelere halel gelmeyecek ki. Yine işçi lehine yorum ilkesi uygulanacak. Yine işçi çalışmasını ispatladığında karşılığının ödendiğini işveren ispatamak zorunda olacak...

Öte yandan, böyle bir düzenlemeye gerçekten gerek var mıydı? Ben umulan faydayı hala anlayabilmiş değilim. Bunun yerine, "kısmi davalarda dava edilmeyen kısım için de zamanaşımı kesilir" şeklinde bir hüküm olsaydı, herşey daha sade, anlaşılır ve amaca uygun olmaz mıydı?

Saygılarımla,