Mesajı Okuyun
Old 17-06-2007, 15:51   #4
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1998/5399
K. 1998/9821
T. 29.12.1998
• NOTERİN GÖREVE İLİŞKİN KİŞİSEL SORUMLULUĞU ( Kusursuz Sorumluluk Esasına Göre Düzenlendiği - Zarar Görenin veya Üçüncü Kişinin Ağır Kusurunun veya Mücbir Sebep Halleri Gibi İlliyet Bağını Kesin Bir Durumun Varlığının Kanıtlanması Halinde Sorumluluktan Kurtulunabileceği )
• KUSURSUZ SORUMLULUK ( Zarar Görenin veya Üçüncü Kişinin Ağır Kusurunun veya Mücbir Sebep Halleri Gibi İlliyet Bağını Kesin Bir Durumun Varlığının Kanıtlanması Halinde Sorumluluktan Kurtulunabileceği - Noterin Göreve İlişkin Kusursuz Sorumluluğunun Olduğu )
• SORUMLULUKTAN KURTULUŞ ( Noterin Göreve İlişkin Kusursuz Sorumluluğunun Olduğu - Zarar Görenin veya Üçüncü Kişinin Ağır Kusurunun veya Mücbir Sebep Halleri Gibi İlliyet Bağını Kesin Bir Durumun Varlığının Kanıtlanması Halinde Sorumluluktan Kurtulunabileceği )
1512/m.162
818/m.44,98/2
ÖZET :Noterlerin göreve ilişkin kişisel sorumlulukları, kusursuz sorumluluk esasına göre düzenlenmiş bulunmaktadır. Ne varki, doktrinde de değenildiği üzere, kusursuz sorumlulukta da zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurunun veya mücbir sebep halleri gibi illiyet bağını kesin bir durumun varlığının kanıtlanması halinde sorumluluktan kurtulunabilinecektir.

DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Hatay 2.Asliye hukuk Mahkemesince verilen 23.2.1998 tarih ve 158-72 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 1.12.1998 gününde davacı avukatı Ünsal Şahin ile davalı avukatı Atilla Ceylan gelip ihbar edilen ve vekili gelmediğinden temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın Hatay İstiklal Şubesi'ne yatırdığı ( 55.000 ) Hollanda Florini mevduat ve faizlerinin Kartal Şubesinden sahte vekaletnameye dayanılarak çekildiğini ileri sürerek, ( 61.798 ) HF.nin veya ( 1.100.000.000 ) liranın ve ( 25.000.000 ) lira manevi tazminatın davalı bankadan ve birleştirilen davanın davalısı olan vekaletnameyi düzenleyen noter ile parayı çeken kişiden tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı banka vekili, ödemenin davacı vekiline yapıldığını, manevi tazminatı istenemeyeceğini, istenen faizin fahiş olduğunu savunmuştur.

Birleştirilen dava davalıları noter Akın Ekmekçi ve vekil sıfatıyla parayı çeken Dursun Özdağlı davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyulduktan sonra mübrez delillere, parayı çeken vekilin yargılandığı ceza dava dosyası kapsamına ve bilirkişi raporuna dayanılarak, notere ibraz edilen davacıya ait nüfus cüzdanının igfal kabiliyeti bulunduğundan davalı notere kusur atfedilemeyeceği, bu vekaletnameyle parayı çeken vekilinin ceza davasında beraat ettiği parayı çekmesinde usulsüzlük olmadığı, bundan dolayı davalı bankanın da sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

1- Davacının, davalı bankanın Antalya-İstiklal Şubesindeki hesabına 55.000 Hollanda Florini yatırdığı ve bu hesaptan paranın dava dışı kimse tarafından vekil marifetiyle sahtecilik işlemleri ile çekildiği taraflar arasında çekişmesiz bulunmaktadır. Bir güven müessesesi olan banka akdi ilişki gereğince mudiinden aldığı parayı güvenli saklamak ve koşulları oluştuğunda yine mudiine iade etmekte yükümlüdür. Meğerki mudiinde bu paranın zayiinde hesap cüzdanını saklamakta veya zayii halinde bankaya geç bildirimde kusurlu bulunsun. Bu takdirde hesap sahibi mudiin de BK.nun 98/2 nci maddesi yollaması ile aynı yasanın 44 nci maddesi hükmü uyarınca zararın oluşumunda birlikte kusurunun değerlendirilmesi gerekir. Ancak, dava konusu olayda davacı hesap sahibine atfı kabil bir kusur olduğu davalı bankaca ileri sürülmemiş ve dosyada da bu konuda bir delil bulunmamaktadır. Nitekim, davalı banka müfettişince yapılan soruşturma sonucu düzenlenen raporda da bankanın sorumluluğu kabul edilmiştir. O halde, davalı bankanın sorumluluğu dikkate alınarak karar verilmek gerekirken, reddine karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir.

2- Dairemizin bozma kararına uyulmasından sonra hakkında aynı mahkemede açılan ve bu dava ile birleştirilen davadaki davalı Ali Özdağlı'nın durumuna gelince, bu davalı avukat olup dava dışı kimsenin sahte oluşturduğu vekaletname ile davacı adına bankadan parayı hesaptan çeken kişidir.

Gerek bu dava dosyası içindeki bilgi ve belgelerden gerekse dosyaya ekli ceza dava dosyasına ilişkin dosyaya ibraz edilen evrak kapsamından bu davalının, dava dışı ve asıl sorumlu olması gereken kişi olan ve kendisini davacının adı olan Celile olarak tanıtan kişi ile bir yolculuk sebebiyle tanıttığını, ev edinmek amacı ile bu davalıya vekaletname vererek parasını bankadan çekmesini istediğini, kendisinin de bu vekaletname gereğince parayı hesaptan provizyon yolu ile çektiğini ve bir süre sonra bu şahsa ibraname karşılığı teslim ettiğini açıklamakta ancak bu kişinin adresini bilmediğini beyan ettiği anlaşılmaktadır.

Mahkemece, bu kişinin aynı olay sebebiyle ağır ceza mahkemesinde beraat etmiş olmasına ve bilirkişi raporuna dayanarak hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. Dosyadaki Kartal 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 17.9.1996 gün ve 1996/202-266 sayılı kararında bu davalı hakkında mahkumiyetini gerektirir yeterli delil elde edilmediği gerekçesiyle beraat karar verildiği anlaşılmaktadır. Öncelikle bu şekilde verilen beraat kararları, BK.nun 53 ncü maddesi hükmü uyarınca hukuk hakimini bağlamayacağı gibi, haksız fiile yönelik kusurun mevcudiyeti bakımından da ceza hukukunun sorumluluğuna ilişkin hükümleriyle de hukuk hakimi bağlı bulunmamaktadır.

Öte yandan, mahkemece alınan bilirkişi kurulu raporunda ceza davası sebebiyle alınan grafoloji bilirkişi raporuna dayanarak vekaletname ve ibranamedeki imzaların davacıya ait olduğu kanısı ile davalı D.Ali Özdağlı'nın sorumluluğuna gidilemeyeceği sonucuna varmış ise de dava dosyasında bir örneği bulunan bu raporda bilirkişice vekaletname ve ibranamedeki imzalar bakımından mukayese ve inceleme yapılmış ve her iki imzanın ve yazının birbirine uyumlu oldukları açıklanmıştır. Bu sonuç doğaldır. Zira, her iki belgedeki imza da dava dışı kadına ilişkindir. Davacının imzası bu raporda inceleme konusu yapılmamıştır. O halde, bilirkişi kurullarının bu rapora yanlış anlam vererek bu imzaların davacıya ait olduğu sonucuna varmaları maddi yanılgıya dayalı olup bu sebeple mahkemece hükme esas alınması mümkün değildir.

Avukatlık Kanunu'nun l, 2 ve 34 ncü maddeleri hükümlerine göre, avukatlık serbest bir meslek olmakla birlikte kamu hizmeti amaçlı olup, bu mesleğin amacı hukuki ilişkilerin düzenlenmesine, her türlü hukuki sorunların çözümlenmesinde ve genellikle hukuk kurallarının tam olarak uygulanması konusunda yargı ile resmi ve özel kuruluşlara yardımcı olmak, bu amaçla hukuki bilgi ve deneyimlerini yargı ve kişilerin yararlanmasına tahsistir. Keza avukatlar bu sebeble yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen ve doğruluk içinde yerine getirmekle de yükümlü tutulmuşlardır. Görüldüğü gibi Avukatlık Kanunu bu mesleği ifa edenlere normal bir görevi ifa dışında önemli bir özen yükümlülüğü getirmiş bulunmaktadır.

Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda belirtilen nedenlerle ceza mahkemesi karar ve maddi yanılgıya dayalı bilirkişi kurulu raporu dikkate alınmayarak sahtekarlığa aracı olan durumuna düşen bu davalının davranış ve eylemlerinin, mesleğe özgü özen yükümlülüğü kapsamında kalıp kalmadığı, Borçlar Kanunu'nun sorumluluğa ilişkin hükümleri dikkate alınarak incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ve değerlendirme ile bu davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir.

3- Davalılardan sahte vekaletnameyi düzenleyen Noter Akın Ekmekçi'nin durumuna gelince; mahkemece bu davalı hakkında sahte nüfus kaydına dayalı olarak gerçekleştirilen vekaletnamenin düzenlenmesinde bir kusurunun bulunmadığının kabulü gerekçe yapılarak bu davalı hakkındaki dava reddolunmuş bulunmaktadır.

Oysa 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 162 nci maddesindeki düzenlemeye göre, noterlerin bu göreve ilişkin kişisel sorumlulukları, kusursuz sorumluluk esasına göre düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu itibarla mahkemece davalı noterin kusurunun mevcut olmadığına ilişkin gerekçesinde bir isabet bulunmamaktadır.

Ne varki, doktrinde de değenildiği üzere, kusursuz sorumlulukta da zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurunun veya mücbir sebep halleri gibi illiyet bağını kesin bir durumun varlığının kanıtlanması halinde sorumluluktan kurtulunabilinecektir ( Bkz.R.Özüarı, Açıklamalı Noterlik Kanunu, 3 Bas., Ank.1987 sh.148 vd. Dr. Bilal Kartal, Noterlerin Hukuki Sorumluluğu ve Kusursuz Sorumluluk, Yargıtay Dergisi, Cilt 24 say. 3 sh.340 vd.Tekinay, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler Cilt.l, 1985 İst.sh 764 vd. )

Dava konusu olayda da noterlikçe vekaletname düzenlenmesinde işlemlerin yasa ile genelgelere uygun gerçekleştirildiği ve dava konusu vekaletnamenin gerçeğe aykırılığı belirlenemeyen ve üçüncü kişice gerçekleştirilen sahte nüfus cüzdanına dayanılarak gerçekleştirildiği anlaşılmakla olayda noterin sorumluluğunu gerektiren uygun illiyet bağı kesilmiş bulunmaktadır.

O halde, noter hakkındaki davanın reddolunmuş olması bu gerekçe ile yerinde bulunmakla davacı vekilinin bu davalıya yönelik temyiz itirazların reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( l ) ve ( 2 ) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile davalılar banka ile D.Ali Özdağlı hakkındaki davanın reddine, ilişkin mahkeme kararının BOZULMASINA, ( 3 ) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davalılardan noter Akın Ekmekçi hakkındaki kararın ONANMASINA, 30.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 29.12.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx