Mesajı Okuyun
Old 28-09-2005, 10:59   #6
akınatalay

 
İyi

En başında belirtmek gerekir ki yapılacak konferans, İdare Mahkemesinin yürütmenin durdurulması kararı ve ardından konferansın başka bir mekanda gerçekleştirilmesi birbiri ile içiçe geçen zincirleme bir süreçte, hukuki perspektiften birçok sorun doğurmuştur. Hukukun koruma altına aldığı bir çok konu ve değer bazı süreçlerde birbiri ile çatışma içine girmiştir.

Hukukçunun korunması gereken birden çok değerin birbiriyle çatışması halinde (çatışma durumunda değerlerden birinin diğerine üstün tutulması, tercih edilmesi) izlemesi gereken yöntem, hukukun koruması altındaki değerlerden hangisine öncelik tanınması gerektiğinin tespit edilmesidir.

Somut olayda, konunun sadece hukuki açıdan değerlendirilmesi ve olayın siyasal, toplumsal, etik yönlerinin dikkate alınmaması da bizi çağdaş bir hukukçuluktan ziyade yasacı bir teknisyen olmaya kadar götürebilir ki, bundan kaçınmak gerekir.

Bu nedenlerle, konunun hukuki boyutundan önce bu ülkede yaşayan bir kişi olarak, yargı kararıyla da olsa akademik özerkliğe ve ifade özgürlüğüne yönelik engelleyici bir tavrı, işlemi adil, haklı ve hukuki bulmuyorum. Her mahkeme kararına saygı duymak da gerekmez. Mahkeme kararlarına uymanın bir yasa hükmü olduğu, aynı zamanda olması gereken bir düzenleme olduğu kuşkusuzdur. Ancak, mahkemeler ulus adına karar verme yetkisini nereden alıyorsa, üniversitelerde yargının bile karışamayacağı bilimsel faaliyette bulunma hakkını oradan alıyorlar.

Mahkeme önünde görülmekte olan, henüz kesinleşmemiş bir davaya ilişkin yorum ve mütalaada bulunmak, bazı hukukçuların (bana göre motomot yasacı zihniyete yatkın olanların) dediği gibi suç değildir. Nitekim, bu konuda AİHM' nin meşhur "Thalidomide Çocukları" vakası ile ilgili olarak verdiği kararda, önemli toplumsal olaylarda, mahkemede görülmekte olan bir davanın konusunun, kamuoyunda tartışılmasının illa yargıyı yönlendirmek penceresinden görülmemesi gerektiği, bu konuya ilişkin görüşlerin tartışılmasının, olayı mahkeme duvarları arasına hapsetmekten kurtaracağı ve yargının daha sağlıklı bir sonuca ulaşmasına yardımcı olacağı vurgulanmıştır. Bence de, önemli olan hakaret, aşağılama boyutuna varmayan eleştirinin sağlıklı olduğudur. Unutmayalım ki eleştiri, doğası gereği sert ve kırıcı olacaktır. Çağdaşlık, eleştiriye tahammül etmektir. Üniversite de, yargı da eleştiriden muaf değildir.

Kararın kesinleşmesini beklemek, dosyayı bir bütün olarak görmek, kararın gerekçelerini tam olarak okumak gerekir vs gibi iyiniyetli, ilk bakışta serinkanlı ve hukukçuya yakışır gibi görünen tutumlar; kanımca, bu vaka açısından çok inandırıcı ve geçerli olmayan gerekçelerdir. Çünkü, başvuru da, başvuru gerekçesi de, karar da, karar gerekçesi de biliniyor ve dosyada bilemeyeceğimiz çok çok özel bir bilgi ve belge de olamayacağı ayan beyan ortada... (Eğer beni mahcup edecek bir olgu ortaya çıkarsa, seve seve bu görüşlerimi değiştirmeye de hazırım). Bütün bunlardan sonra, diyorum ki yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi de, mahkemelerin dış etkenlerden olumsuz yönde etkilenmesinin önlenmesi de, mahkeme kararlarına uyulması da hukuken korunması gereken önemli değerlerdir. Ancak, bilimsel özerklik de, ifade özgürlüğü de aynı şekilde herkese karşı hukuken korunması gereken değerlerdir. Kamuoyu da, bu mahkeme kararı ile ilgili olarak siyasal tepkisini göstermiş ve kararı geniş bir kesim yanlış bulmuş, eleştirmiştir. Bazıları ise kararı doğru bulmuşlardır. Bunları olağan karşılıyorum.

Ben bu olayda, bilimsel özerklik ve daha da önemlisi ifade özgürlüğü ile yargının sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için dış etkenlerden korunması arasında bir çatışma görüyor ve demokratik bir toplumda ifade özgürlüğüne öncelik verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Uzun olduğunun farkındayım, ama sabrınıza sığınarak, affınızı isteyerek iki noktaya daha değiniyorum..

Birincisi, yargı tarihinde bu konuda alınmış ilk karar olduğu, bu kadar vahim bir kararın ilk olduğu vs yönündeki hezeyanlar.. Bilenler bilmeyenlere hatırlatsın, yakın geçmişte, buna benzer hatta daha da vahim bir çok hukuksuz, kanuna apaçık aykırı yargı kararı vardır. Fazla büyütmeyelim, serinkanlılıkla bu kararı da yargı tarihindeki yüzlerce, binlerce kötü örnekten biri olarak tarihteki yerine gönderelim...

İkincisi, iyi ya da kötü, hukuka uygun ya da aykırı bir mahkeme kararına uymak yükümü konusundaki tutumlar... Bu konuda da katı bir tavrımız olmamalı... Biliyorsunuz, çağımızda, Sokrates'in karara uyma yönündeki meşhur tutumu da sorgulanıyor... Bana kalsa, bu olayda mahkeme kararına katılmamakla birlikte, gereğini yerine getirir ve -bana göre bilerek ve isteyerek kısıtlanan- itiraz hakkımı kullanır, sonucunu bu yoldan almaya çalışırdım gibi geliyor, ama hukukun sunduğu olanakları kullanarak konferansı başka bir mekanda gerçekleştirenleri de salt bu nedenle kınayamıyorum... Kimileri, bu tavrın kanunun arkasından dolanmak olduğunu söylese bile, ben kanuncu değil, olaya salt mevzuat gözlüğü ile bakmamaya çalışan bir hukukçuyum. Tabi, yanlış anlaşılmaması için not etmekte yarar var. Benim gibi düşünmeyen arkadaşlarım da elbette hukukçudur.