Mesajı Okuyun
Old 02-04-2007, 12:17   #4
Seyda

 
Varsayılan Umarım faydası olur!!

1-5237 s. Türk Ceza Kanununun 73. maddesinin 1 ilâ 7. fıkraları ise şöyledir: “MADDE 73. - (1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikâyette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
(2) Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikâyet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.
(3) Şikâyet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları düşmez.
(4) Kovuşturma yapılabilmesi şikâyete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.
(5) İştirak hâlinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikâyetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
(6) Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.
(7) Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikâyetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsî haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.”


*2- ...ödeme yeteneği olmadığını gizleyerek belirli bir hizmetten yararlandıktan sonra ödemede bulunmayan kişinin fiilinin (“karşılıksız yararlanma”) dolandırıcılık suçunun hile ögesini gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceği üzerinde durulmalıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Türk Hukukunda öteden beri hileden söz edilebilmesi için hilenin belirli bir ağırlığa ulaşmış olması gerektiği ileri sürüldüğü için, ödeme yeteneği olmadığını gizleyerek bir hizmetten yararlanan kişinin fiilinin dolandırıcılık sayılamayacağı kabul edilmekteydi. Yargıtay’ın ise bu tür fiillerin bazen hırsızlık, bazen de dolandırıcılık sayılacağına yönelik kararları bulunmaktaydı. Bu nedenledir ki, karşılıksız yararlanma, 1991 yılında TCK m. 521a’ya bir ilave yapılmak suretiyle bağımsız suç haline getirilmişti. Buna karşılık YTCK ödeme yeteneği olmadığı halde, konaklamaya ayrılmış yerlerde kalma, taksi ve benzeri ulaşım araçlarında seyahat etme, lokanta ve benzeri yerlerde yiyip içme gibi, örf ve adet gereği bedelin hizmetin sunulmasından sonra ödenmesi gereken eylemler bakımından ayrı bir düzenlemeye yer vermemiştir. Dolandırıcılık suçunu düzenleyen YTCK m. 157’nin gerekçesinde yer verilen anlatımlardan, bu tür eylemlerin esasen dolandırıcılık suçunu oluşturacağı düşüncesinden hareket edildiği izlenimi uyanmaktadır. Bu anlayışın yerindeliği açısından bir değerlendirme yapmak için, bu tür eylemlerin dolandırıcılık suçunun ögelerini oluşturup oluşturmadığı sorusunun yanıtını bulmak gerekir. Karşılıksız yararlanma niteliğindeki eylemler, eğer failde başlangıçtan beri hizmetin bedelini ödememe kastı varsa, ancak bu takdirde dolandırıcılık suçunu oluşturabilir. Gerçekten dolandırıcılık suçu anlamında “hileli davranış”, eğer failde başlangıçtan beri yararlandığı hizmetin karşılığını ödememe kastı varsa, ancak bu durumda söz konusu olabilir. Oysa hizmetten yararlanan kişinin ödememe kararını hangi anda verdiği konusunda ispat güçlükleriyle karşılaşılacağı için bu tür eylemleri çoğu durumda dolandırıcılık çerçevesinde cezalandırma olanağı bulunmayacaktır. Öte yandan karşılaştırmalı hukuktaki eğilime aykırı olarak “ihmali hareket”in cezalandırılması konusunda YTCK’da genel bir düzenleme bulunmamakta; kanun, yalnızca bazı suçlar bakımından bu yönde bir düzenleme getirmektedir. Böyle bir düzenleme, bu suçlar dışında kalan suçlar ve bu arada dolandırıcılık suçu bakımından ihmali hareketin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı konusunda duraksama yaratmaktadır. Bundan başka YTCK m. 157’de “hileli davranışlar”dan söz edilmekte olduğu için, hilenin bir dış davranışla dışa yansımadığı sürece cezalandırılması da mümkün olmayacaktır. Oysa karşılıksız yararlanma fiilleri açısından failin “ödeme yeteneğini gizlemesi” durumunda, dışa yansıyan hileli bir davranışından söz etmek mümkün olmayacağı için çoğu durumda dolandırıcılık suçunun oluşması da mümkün görünmemektedir. Bütün bu açıklamalar, karşılıksız yararlanma niteliğindeki eylemlerin çoğu durumda dolandırıcılık suçu çerçevesinde cezalandırılamayacağını açıkça ortaya koymaktadır. Gerçi karşılıksız yararlanmanın cezalandırılmasının gerekip gerekmediği bir suç politikası sorunudur ve yasa koyucu bu tür eylemlerin cezalandırılmasını suç politikası açısından yerinde görmemiş olabilir. Ancak böyle bir durumda da, bundan daha az haksızlık içeriğine sahip olan TV ve radyo yayınlarından yararlanma ve otomatların kötüye kullanılmasının niçin cezalandırılması yoluna gidildiğini (YTCK m. 163) anlamak olanaksızlaşmaktadır. Nihayet suç politikası açısından da karşılıksız yararlanma niteliğindeki eylemlerin, daha az haksızlık içeriğine sahip olması nedeniyle dolandırıcılık suçu çerçevesinde cezalandırılmasının yerindeliği tartışılabilir. Sonuç olarak YTCK’da karşılıksız yararlanma suçlarına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemesi, uygulamada bu tür eylemlerin dolandırıcılık sayılıp sayılmayacağı konusunda duraksama yaratacak niteliktedir.

http://209.85.135.104/search?q=cache:0Oy1xX4sbg4J:www.ceza-bb.adalet.gov.tr/makale/119.doc+hizmetin+bedelini+%C3%B6dememe+su%C3%A7u&h l=tr&ct=clnk&cd=1&gl=tr