Mesajı Okuyun
Old 08-02-2011, 14:23   #3
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 26.12.2006 T., Esas: 2006/21782, Karar: 2006/24761: "Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekilleri tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :


Alacaklı vekili tarafından, Gediz Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/617 esas, 2003/11 karar sayılı, 15.01.2003 karar tarihli ilamına dayalı olarak, ilamlı icra takibine başlandığı, örnek 53 nolu icra emrinin 18.08.2003 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, borçlu vekilinin ise yasal sürede icra mahkemesine başvurarak, icra emrinde alacaklı asilin adresinin ve faizin işlemeye başladığı günün gösterilmediği, faiz oranlarının yasal faizin üzerinde olup, takipte talep edilen işlemiş faizin de fazla olduğu ileri sürerek, icra emrinin iptalini talep ettiği anlaşılmıştır.

İcra Mahkemesince ise, icra emrinde alacaklı asilin adresinin ve faizin işlemeye başladığı gün ile faiz oranının gösterilmediği, takip tarihi itibari ile yasal faiz oranının % 30 olmasına rağmen, % 50 oranından işleyecek faiz talep edildiği gerekçesi ile icra emrinin iptaline karar verildiği görülmüştür.

İİK'nun 58/1. maddesine göre takip talebinde alacaklı asilin adresinin gösterilmesi zorunludur. Aynı zorunluluk, İİK’nun 41. madde delaletiyle icra emri için de geçerlidir. Ancak, somut takip talepnamesine ekli vekaletnamede alacaklının açık adresinin mevcut olduğu ve bu suretle icra dosyası içeriğinden alacaklı asilin açık adresini öğrenme imkanı bulunan borçlunun çıkarlarının zarara uğramayacağı açıktır (Hukuk Genel Kurulu 23.06.2004 tarih, 2004/12-356 E. 2004/379 K. sayılı kararı.). Kaldı ki, alacaklının takip talepnamesinde adresinin bulunmaması, bu eksikliğin icra müdürlüğünce her zaman tamamlattırılması mümkün bulunduğundan takibin ve icra emrinin iptali için gerekçe yapılamayacağından anılan nedene dayalı olarak icra emrinin iptaline karar verilmesi doğru değildir.

İİK’nun 58. maddesinin 2. fıkrasının 3 no'lu bendinde ( alacağın veya istenen teminatın Türk parası ile tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün ) takip talepnamesinde gösterileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda alacaklı, takip talepnamesinde borçludan tahsilini istediği "işlemiş faiz miktarını" madde hükmüne uygun olarak açıkça belirtmiştir.
Adı geçen faizin başlangıç tarihini ve oranını açıklamamış ise de, takip talepnamesinde dayanak ilamın tarih ve no'su sarahaten yazılmış ve ilamın örneği de talepname ekinde icra dairesine sunulmuştur.

Faizin ilamda hüküm altına alınan tarihten başlayacağı tartışmasızdır.
Basit bir hesaplama ile de faiz oranı bulunabileceği gibi, anılan eksiklik her zaman alacaklıya tamamlattırılabilir. Bu nedenle, takip talebinde ve icra emrinde faizin başlangıç tarihi ve oranının gösterilmemiş olması icra emrinin iptalini gerektirmez.

Öte yandan, Mahkemece takipte talep edilen faiz oranının veya islemiş faizinin fazla olduğunun tespit edilmesi halinde, icra emrinin düzeltilmesi gerekip, icra emrinin tamamen iptali mümkün değildir.

Kabule göre de; ilamda hüküm altına alınan tazminat alacağının yasal faizi ile borçlu belediyeden tahsiline karar verilmiş olup, bu alacağa, 3095 Sayılı Yasanın 1. maddesinde belirtilen, Merkez Bankasının, kısa vadeli işlemlerde öngördüğü iskonto faiz oranlarının uygulanması gerekir. 4833 Sayılı 2003 yılı Mali Bütçe Kanunu'nun 51/t maddesi ile 5027 Sayılı 2004 yılı Bütçe Kanunun 49/o ve 5277 Sayılı 2005 yılı Bütçe Kanunun 37/e maddelerindeki faiz oranlan genel bütçeye dahil dairelerle, katma bütçeli idarelerin ilama bağlı borçları hakkında uygulanır. ( HGK 01.12.2004 tarih ve 2004/12-667 E-K sayılı kararı ) Somut olayda, tarafların sıfatları nazara alındığından sözü edilen Bütçe Kanunlarındaki, faiz oranlarının, olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Bütçe kanunu faiz oranlarının uygulanacağı kabul edilse bile 2003 yılı Bütçe Kanununun 51/t maddesi Anayasa Mahkemesi’nin 22.1.2004 tarih ve 2003/41 E. 2004/4 K. sayılı kararı ile iptal edildiğinden ve elde bulunan ve uyuşmazlığın sürdüğü davalarda, iptal kararının "geriye yürümeme" kuralı uygulanamayacağından, takip tarihi olan 06.08.2003 tarihinde, 2003 yılı Bütçe Kanununda öngörülen % 30 faiz oranının uygulanması zaten mümkün değildir.

O halde Mahkemece, Merkez Bankasından, 3095 Sayılı Kanunun 1. maddesi doğrultusunda faiz oranları sorulup uygulanması gerekli faiz oranları tespit edildikten sonra gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle Yargıtay denetimine de imkan verecek şekilde, borçlunun işlemiş faize yönelik itirazlarının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeler ile icra emrinin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366. ve HUMK 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre borçlu vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 26.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi."

Saygılar...