Mesajı Okuyun
Old 01-11-2007, 23:45   #9
Gemici

 
Varsayılan

Sayın SNOW,

Bilim'in diğer dillerdeki anlamını başka bir sefere bırakıyorum.

Hayatta en hakiki mürşid ilimdir, fendir vecizesine kısaca değineyim.
Alıntı:
Yazan SNOW
Hayatta en hakiki mürşid ilimdir, fendir. cümlesi yerine Ulu önder, Hayatta en hakiki mürşit bilimdir, fendir. demiş olsaydı da olur muydu???

Bence olurdu ve Atatürk günümüzde yaşasaydı, kanımca Türk Hukuk Kurumu'nun dil gelişimine paralel bir gelişmeyle, 'ilim' yerine 'bilim' kelimesini kullanırdı. 1927 yılında ilk yayınlandığında Arapça harflerle yayınlanan Nutuk şimdiye kadar birkaç sefer günün Türkçe'sine ayarlanmıştır. Atatürk'ün yazdıklarından 'Ya istiklal, ya ölüm' ve ilim konusundaki vecize benzer bazı veciz sözler ve 'Gençliğe Hitabe' dışında kalan birçok metin günümüz Türkçe'sine adapte edilmiştir. Aşağıya alıntıladığım metinden de anlaşılacağı gibi Atatürk'ün dili Osmanlıca'dan Türkçe'ye giden bir değişiklik içindedir.

Alıntı:
...Atatürk'te dilin dış yapısı, kelime kadrosu bakımından başlıca üç devreye aynlabilir: ı. 1930'lardan önceki devre, 2. 1930'lardan sonra başlayan, 1932-1936 yılları arasındaki devre, 3. 1936'dan sonraki devre.
ı. 1930'lardan önceki devrenin dili, onun yetiştiği devrin genel dil yapısına paralel olarak, Milli Edebiyat devrinin temsil ettiği dil yapısıdır. Bu dil genel durumu itibarıyla ve klasik Osmanlıcaya oranla, hayli sadeleştirilmiş olan o günkü yazı dilinin mükemmel bir örneğidir. Ancak, daha Türkçeden, Arapça ve Farsçanın kurallarına bağlı kelimelerle, bu dillerden geçme isim ve sıfat tamlamaları tamamıyla atılamadığı için, Atatürk 'ün dilinde de bunlar fazlaca yer almıştır. Alem-i medeniyet. irade-i mil/iye. haysiyet-i iiliye-i milliye, menafi-i sahiha-i devlet, mücôdelôı-ı mil/iye. şôyôn-ı teemmül, hükumet-i muvakkata gibi yabancı isim tamlamalarına; mutantan, müdebbed, muhtasaran, mukarrerôt, mümanaat, tavazzuh, teshil, şerait gibi Arapça kalıpların ve çokluk şekillerinin yer aldığı kelimelere; istimzaç etmek. ıavazzub etmek. ittihaz eylemek. istifsar olunmak gibi Türkçe yardımcı fiillerin yabancı kelimelerle birleşmesinden oluşmuş birleşik fiillere rastlanır.
Dilimiz, 1932-1981 yılları arasında hızlı bir Türkçeleşme temposuna girmiş olduğundan, Ata türk 'ün kelime hazinesinde bu günün ölçüleri ile yeni açıklamaları gerektirecek bir eskime söz konusudur. Ancak, hemen belirtmek gerekir ki, bu durum, dilin dış yapısında ve yalnız kelime kadrosunda kendini gösteren bir özelliktir. Yabancı kelime sayısı da ortalama bir hesapla % 50 civarındadır. Bunun % 10-15 kadarını da tamlama halindeki kavramlar oluşturmuştur. O devrin bazı yazarlarında yabancı kelime oranının % 60'ın üzerine çıktığı dikkate alınırsa, bu oran devrin ölçüleri ile oldukça nonnal sayılır.
Atatürk ' ün dil yapısı, cümle kuruluşları ve sentaks örgüsü bakımından ele alındığında görülür ki, Türkçenin söyleyiş ve yazış biçiminin en berrak örneklerini oluşturmaktadır.
2. Ata türk 'ün dilindeki ikinci devre, 1930'lardan sonraki, daha kesin bir sınırla 1932-1936 yılları arasındaki devredir. Bu devrede, dildeki yenileşme ve Türkçeleşme hareketinin yeni bir anlayışla yürütülmüş olması, bir yandan dildeki yabancı kelime ve tamlamaların sayısını azaltırken, bir yandan da bunların yerine Türkçeleştirilmiş yeni şekillerin girmesini sağlamıştır. Bu durum Atatürk 'ün kelime kadrosunda da göze çarpar. Kullanılan kelime kadrosu, dil inkılabının 1932-1936 yılları arasındaki dalgalanmalarınagöre, kendi içinde iki ayn basamaklanmaya da tabi tutulabilir...
Prof. Dr. Zeynep Korkmaz
* IX. Türk Tarih Kongresi (21 • 25 Eylül 1981)'ne sunulan bildiri metnidir.

Saygılarımla