Mesajı Okuyun
Old 31-05-2012, 10:23   #3
emi_shn

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan beren
Arkadaşlar müvekkilimin maaşına haciz koyulur, daha sonra müvekkil emekli olur ama kesintiye devam edilir.Emekli maaşından iki yıl boyunca kesinti yapılmaya devam etmiş. İcra hukuğa başvurucam ama gecmıse dönuk yapılan kesintileri geri alabılırmıyım.Yargıtay kararı bulamadım bu konuda da ...
T.C. YARGITAY

11.Hukuk Dairesi

Esas: 2002/1508

Karar: 2002/5286

Karar Tarihi: 27.05.2002

 

İSTİRDAT DAVASI - EMEKLİ MAAŞINDAN KESİLEN PARANIN TAHSİLİ TALEBİ - KREDİ SÖZLEŞMESİNE KEFİL OLAN DAVACININ MAAŞ KESİNTİSİNİ HACİZDEN ÖNCE KABUL ETMESİNİN MÜMKÜN OLMAMASI

ÖZET : SSK kanunu gere

ğince bağlanacak gelir veya aylıklar ve sağlanacak yardımlar nafaka borçları dışında haciz veya başkasına devir ve temlik edilemeyeceği gibi, bu mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir. Yine, BK. nun 123.madde hükmüne göre de, bu alacakların takası kabil değildir.

 

 

(506 S. K. m. 121) (2004 S. K. m. 83) (818 S. K. m. 19/2, 118, 123)

Dava: Taraflar aras
ında görülen davada Konya Ereğli Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 10.7.2001 tarih ve 2000/340-2001/269 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkilinin SSK.dan emekli olup, emekli maaşını davalı bankadan aldığını, dava dışı şahsın kredi borcuna kefil olduğunu, bu şahsın borcunu ödememesi üzerine müvekkili hakkında icra takibi yapıldığını ve bankanın müvekkilinin maaşına 1999 Ağustos yılından dava tarihine kadar el koyduğunu, bankanın gerekçe olarak dayandığı belgenin kredi sözleşmesi sırasında diğer belgelerle okunmadan imzalandığını, bunun BK.19/2 ve İİK 83/a maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin 1999 Ağustos ayından 2000 yılı Ağustos ayına kadar kesilen miktar olan 1.220.615.800-liranın davalıdan faizi ile tahsiline, kesintinin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, davacının borçtan müteselsilen sorumlu olduğunu, davacının kredi sözleşmesinden sonra imzaladığı metinle emekli maaşının borcuna mahsup edilmesini kabul ettiğini, işlemin BK.118. maddesine de uygun olduğunu, 506. sayılı kanunun 121. maddesinin uygulanma imkanının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından davacının 10.3.1999 günlü irade beyanına göre dava tarihine kadar olan kesintinin doğru yapıldığını ancak davacının dava ile artık maaşının kesilmemesi iradesini açıkladığından SSK. Kanunu 121. maddesi uyarınca maaştan kesinti yapılamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren davacının hesabından kesinti yapılmamasına, önceden yapılan kesintilerin iadesine ilişkin talebin REDDİNE karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1-Davacı, emeklilik maaşını aldığı davalı banka şubesinden kullandığı kredi borcunu ödememesi nedeniyle, haksız olarak emekli maaşının davalı tarafından, kredi borcuna karşılık takas-mahsup edildiğini ileri sürerek dava tarihine kadar takas ve mahsup yapılan maaşının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı banka kredi sözleşmesi ile birlikte imza altına alınan 10.3.1999 tarihli belgeye dayanmıştır. Ancak, SSK. kanunu 121. ve İİK.83/a. maddeleri hükmü uyarınca; SSK kanunu gereğince bağlanacak gelir veya aylıklar ve sağlanacak yardımlar nafaka borçları dışında haciz veya başkasına devir ve temlik edilemeyeceği gibi, bu mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir. Yine, BK. nun 123.madde hükmüne göre de, bu alacakların takası kabil değildir. Bu itibarla, davacıya imzalatılan 10.3.1999 tarihli davacının kullandığı kredi borcunun yatırılmaması halinde emekli maaşının kesilmesine yetki verdiğine dair belge, baştan itibaren batıl olup, buna dayanarak yapılan kesintilerin yasal dayanağı bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, davacının emekli maaşından kesilen miktarın davalıdan tahsiline karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; HUMK.434/2.maddesi hükmüne göre , temyiz isteği harca tabi ise temyiz, harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılır. Davacı vekilinin temyiz dilekçesi 27.8.2001 tarihinde hakim tarafından havale edilmekle birlikte , dilekçenin harcı yatırılmadığı gibi temyiz defterine de kaydı yapılmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin temyiz isteminin HUMK. 432/4.madde uyarınca REDDİNE karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin HUMK.432/4.madde uyarınca REDDİNE, alınmadığı anlaşılan 4.960.000-lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 27.5.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)