Konu: Ensest !!!
Mesajı Okuyun
Old 30-06-2006, 12:50   #6
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı

T.C./YARGITAY/CEZA GENEL KURULU
E. 2002/5-324/K. 2003/55
T. 25.3.2003

• IRZA GEÇMEK ( Sanığın Öz Kızının Zincirleme ve Ayıplı Bırakacak Şekilde ve Zorla Irzına Geçmesi )

• TEHDİT ( Irza Geçmede Tehditin Kendisi veya Yakınları Bakımında Irzına Geçilmesinden Daha Büyük Ağır Bir Zarara Uğratılacağı Korkusunun Meydana Getirilmesi )

• MANEVİ ZORLAMA ( Mağdurede Kendisi veya Yakınları Bakımında Irzına Geçilmesinden Daha Büyük Ağır Bir Zarara Uğratılacağı Korkusunun Meydana Getirilmesi )

• ZORLA 15 YAŞINI BİTİREN ŞAHSIN IRZINA GEÇİLMESİ ( Irza Geçmenin Rızaen Olduğuna Dair Hiçbir İnandırıcı Delilin Olmaması )

• ÖZ KIZIN IRZINA GEÇME ( Sanığın Sarhoşken Bunun Olabileceğini Belirtmiş Olması )

• CİNSEL İLİŞKİNİN RIZAYA DAYALI OLMASI ( Mağdurenin Hamileliğin Varlığına Kadar Babasının Kendisine Tecavüzünden Bahsetmemiş Olmasının Rızanın Olduğunu Göstermemesi )

765/m.31,33,80,416,417,418/2,1412/m.236

ÖZET : Irza geçmede tehdit; "kendisi veya yakınları bakımından ırzına geçilmesinden daha büyük, ağır bir zarara uğratılacağı korkusunu meydana getirmek suretiyle, mağduru ırzına geçilmesine katlanmağa manen zorlamak" olarak anlaşılmalıdır.

Fail bu tehdit ile mağdur üzerinde istediği doğrultuda etki yaparak arzuladığı bir kararı vermesini sağlamak istemektedir. Böylece tehdit eden ( fail ) tehdit edileni ( mağdur ) bir seçenek karşısında bırakmaktadır. Mağdur kaldığı muhtemel iki zarar karşısında, kendisi bakımından daha az zarar oluşturacak olan seçeneği benimseyecektir. İşte bu durumda daha az zararlı durumu seçerek, failin istediğini gerçekleştirmiş olan mağdur üzerinde manevi cebir ( tehdit ) kullanılmış olmaktadır. Ancak, tehdidin içerdiği tehlikenin ırzına geçilmekle uğranacak zarardan daha büyük olup olmadığını belirleme bakımından, sübjektif hususları ve özellikle mağdurun kişilik ve zihniyetini gözönüne almak, her somut olayda tarafları inceleyerek tehdidin bulunup bulunmadığı hususunda karar vermek gerekir.

Mağdurenin hamileliği anlaşılıncaya kadar tecavüz olayından aile çevresine bahsetmemiş olması da cinsel ilişkinin rızaya dayalı olduğunu göstermez. Zira, mağdurenin olayı açıklaması üzerine babaannesinin kolluk kuvvetlerinin yanında kendisine saldırması, bilahare amcası ile diğer yakınlarının ifadesini değiştirmesi için üzerinde baskı kurup tehdit etmeleri ve olayın açığa çıkmasından sonra mağdurenin köyde kalamayıp annesinin yanına sığınmak zorunda kalması da, önceki suskunluğunun nedeni olan öngörülerinin haklılığını ortaya koymaktadır. Kaldı ki mağdure, babasının kendisine yönelik davranışlarını güvendiği bir arkadaşına kısmen anlatmış ve evden kaçarak babasından kurtulmak istediğini de söylemiştir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında, sanığın manevi cebir ( tehdit ) kullanmak suretiyle zincirleme olarak ve ayıplı bırakacak biçimde öz kızı olan mağdurenin ırzına geçtiği bellidir.

DAVA : 15 yaşını bitiren öz kızının zincirleme ve ayıplı bırakacak biçimde zorla ırzına geçmek suçundan sanık Halil Ergin'in TCY'nın 416/ilk, 80, 418/2 ve 417. maddeleri uyarınca 16 sene 18 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında TCY'nın 31. ve 33. maddelerinin uygulanmasına ilişkin Bartın Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 21.2.2001 gün ve 62-9 sayılı ve re'sen de temyize tâbi bulunan hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 5. Ceza Dairesince 10.5.2001 gün ve 2933-3195 sayı ile;

"İddianame okunup kendisine isnat edilen suçun neden ibaret olduğu anlatılmadan sanığın sorguya çekilmesi suretiyle CMUK.nun 236. maddesine muhalefet edilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.

Bozmaya uyarak gereğini yerine getiren Yerel Mahkemenin önceki uygulama doğrultusunda verdiği 25.6.2001 gün ve 61-51 sayılı hüküm de kendiliğinden temyize tâbi olması ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 22.10.2001 gün ve 5898-6025 sayı ile;

"Suç tarihinde 15 yaşını bitiren mağdure Nuray'ın sanık babası ile yaşadığı cinsel ilişkileri uzun süre aile fertlerinden, şüphelenip sordukları anlaşılan arkadaşlarından, sonunda kendisini muayene eden doktorundan dahi gizleyip, hamileliğin kesinleşmesi üzerine açıklamak zorunda kaldığı olayda eylemin tehditle işlendiği konusunda inandırıcı ve yeterli delil bulunmadığına nazaran rızaya dayanan cinsi münasebet suçundan uygulama yapılması yerine yazılı şekilde hükme varılması" isabetsizliğinden bozulmuştur

Yerel Mahkeme bu karara karşı 26.12.2001 gün ve 144-138 sayı ile;

"Mağdurenin babası ile yaşadığı cinsi ilişkiyi uzun süre aile fertlerinden, arkadaşlarından, doktordan gizlemesi ve hamileliğin kesinleşmesi üzerine açıklamak zorunda kalması suçun tehdit ve manevi cebir altında işlenmediğini göstermez. Şöyle ki; olay ortaya çıkıp mağdure babasından şikayetçi olup sanığın eylemi bir çok delille sabit olduktan sonra dahi mağdurenin üvey annesi, sanığın böyle bir şey yaptığını kabul etmemektedir, bu husus dosyadaki ifadesi ile sabittir. Bu durumda mağdurenin söz konusu olayları aile fertlerine anlatmasının boş bir çaba olacağı ve sonuç getirmeyeceği, bu koşullarda yaşayan mağdurece bilinmektedir. Söz konusu olay toplumca kabul edilemez ve utanç verici niteliktedir, ekonomik ve sosyal olarak ailesine bağlı henüz reşit olmamış, köy ortamında dedikodu konusu yapılacak ve ilerideki sosyal hayatını ve evlenmesini dahi etkileyecek bu durumun mağdurece tüm insanlardan gizlenmesi mağdurenin en doğal hakkıdır. Hiçbir kız çocuğunun veya insanın kendi öz babası ile bu tür bir ilişkiye rızası ile girmesi hayatın olağan akışına uygun olmayacağı gibi, mağdurenin susması rıza olarak kabul edilemez. Bir an için rızanın sonradan susma ile oluştuğu kabul edilse bile ilk ırza geçmede mağdurenin samimi beyanlarından da anlaşıldığı şekilde zor ve manevi cebir olduğu aşikardır. Sonradan kimseye söylememe yolu ile oluşan rıza suçun ilk işlenişindeki zor unsurunu ortadan kaldırmaz, niteliğini değiştirmez, dosya içinde bulunan müzekkerelerden mağdurenin olaydan önce babası Halil Ergin'in Amasra Çanakçılar köyündeki evinde kaldığı olay ortaya çıktıktan sonra ve şikayetçi olduktan sonra evden atılarak başka biri ile evlenmiş olan öz annesi Fatma'nın Arıt nahiyesindeki evinde kalmak zorunda olduğu, bu durumun dahi mağdurenin susma gerekçelerini haklı kıldığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla eski kararda direnilmesine karar vermek gerekmiştir.

Sanığın suç tarihinden başlayarak birden çok kere mağdure üzerinde babalık nüfuzunu ve fizik üstünlüğünü kullanarak zorla ırzına geçtiği, kızlığını bozup mağdureyi hamile bıraktığı, mağdure beyanı, mahkememizde ve hazırlıkta dinlenen tanıklar Derya ve Hediye'nin beyanları, nüfus kayıtları, Adli Tıp Kurumu raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanığın aşağıda belirtilen şekilde cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de kendiliğinden temyize tâbi olması nedeniyle dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" isteyen 3.12.2002 günlü tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Devamı sonraki sayfada----->