Mesajı Okuyun
Old 17-04-2008, 09:13   #5
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

KONU İLE İLGİLİ BİR HGK KARARI :

Davacı genel mahkemede açtığı dava ile BK 41. maddesine dayanarak uğradığı gerçek zararlarının tazminini istemiştir.Davalı eyleminin genel olarak haksızlığına dayanan davacının,bu isteği sadece davalı yanın kötüniyeti ile sınırlı olmadığı gibi haczedilen malın değeriyle de sınırlı değildir.

Bu nedenle; icra prosedürü içinde yeralan götürü tazminat niteliğindeki İİK nun 97/15 maddesine dayalı tazminat isteminin reddi ve bu kararın kesinleşmiş olmasının eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiğini kabule olanak bulunmamaktadır.Zira,yukarıda açıkça ifade olunduğu üzere her iki davanın dava konuları ve yasal dayanakları farklıdır.

Mahkemece,bozma ilamına uyularak işin esasına girilip genel hükümler çerçevesinde davanın çözümlenmesi gerekirken,kesin hükmün varlığına dayanılarak davanın reddine ilişkin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

Davacı vekilinin manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarına gelince;haksız yere malı haczedilen üçüncü kişi durumundaki davacı şirket,bundan doğan gerçek zararının ödetilmesine yönelik olarak sadece maddi değil,BK 49. maddesine dayanarak manevi tazminat isteminde de bulunmuştur.

Yukarıda maddi tazminata ilişkin açıklamlarda da yer verildiği gibi,bir icra takibi sırasında haksız yere malı haczedilen 3. kişinin bu yüzden doğmuş olan gerçek zararı maddi olabileceği gibi manevi de olabilmektedir.Dolayısıyla malının haksız yere haczedildiğini ileri süren üçüncü kişi kural olarak manevi tazminat isteminde de bulunabilir.Diğer yandan,istihkak davası ile birlikte tetkik merciinde karara bağlanan tazminat davasının ret kararı ile sonuçlanıp kesinleşmiş olmasının,genel hükümlere göre açılan bu dava yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı az yukarıda açıklandığı üzere belirgindir.Zira dava nedenleri,yasal dayanakları,istem sonuçları ve uygulanacak yasa kuralları birbirinden farklıdır.Unutulmamalıdır ki,manevi tazminat,haksız eylem sonucunda uğranılan kişilik değerlerindeki azalma şeklinde gerçekleşen zararın giderilmesi amacına yönelik tazmin biçimidir.Kuralı bu şekilde ortaya koyduktan sonra somut olaya bakıldığında,mahkemece davacının manevi tazminat istemine dayanak aldığı hususlar irdelenmeden , yasal değerlendirme yapılmadan kesin hüküm engeli kabul edilerek ,sırf istihkak davası içinde istenilip reddedilen tazminat davasının kötüniyetin yokluğuna dayanan red gerekçelirinin esas alınması ve yine sadece bu nedenlere dayanılarak manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi yerinde değildir.Mahkemece yapılacak iş,haczin haksızlığının anlaşılması durumunda istihkak davasında verilen red kararı ile bağlı kalınmaksızın,davacının ticari şirket niteliği de gözetilerek,tüzel kişiliğin manevi değerlerine dahil bulunan ticari itibarının sarsılıp sarsılmadığının BK 49. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi,manevi tazminatın koşullarının açıkça bu ilkeler gözetilerek gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda bir sonuca varılması olmalıdır.Açıklanan hususlar gözetilmeksizin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup,direnme kararı bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.

HGK 2004/00600-2004/625 K