Mesajı Okuyun
Old 05-05-2002, 20:04   #2
Cest la vie

 
Varsayılan

Merhaba..
Hukuk Fakültelerindeki eğitim gerçekten pek de zevkli değil.. Herşeyden önce bir hocanın içeri girip dersini anlatıp çıkması ve öğrencinin konsantresini tüm ders boyunca toplamaya çalışması ama toplayayım derken dikkatinin daha beter dağılması bir süre sonra hocanın masal anlattıgı yönünde izlenimler uyandırıyor insana.. Bu da dersi sıkıcı kılan en büyük etken. (Tüm dersler için demiyorum, hocasına göre değişiyor) Ama genelde durum böyledir. Bir kere Hukukun özünde yorum yapma, tartışma vardır, bu bakımdan öğrencinin derslere katılması , derslerde aktif olarak rol alması gerekmektedir diye düşünüyorum. Hocalar sadece kitaplara bağımlı kalmamalı, yine hukuk öğretiminin bir gereği olarak güncel olayları da derse aktararak bir tartışma ortamı yaratmalı. Özellikle anlattığı konunun ilgili olduğu gazatelerdeki, haberlerdeki olaylar da irdelenebilir.

Ders kitapları konusunda size katılıyorum. Ama eski hukuk kitaplarını incelediğimde çok şanslı oldugumuzu hissediyorum, en azından dil sadeleştirilmiş durumda. Bunun tek bir dezavantajı oluyor bizlere: Konuları günümüz Türkçesiyle okuduğumuz için, bu sefer de kanunların dilleri çok ağır geliyor ve anlamakta zorlanmalar oluyor.. Osmanlıca- Turkce sözlük bulundurmadan yanımızda, neredeyse pek bir şey anlayamıyoruz.

Vakıf Üniversitelerine bağlı hukuk fakültelerinin eğitimini sormuşsunuz, aktarayım. Bahsettiğiniz konularla ilgili pek bir problem yoktur aslında.
Yeterli donanım vardır, çogunda minyatür mahkeme salonları bile vardır ama coğu yeni kuruldugundan kadro azdır. Belirli bir konuda uzman olan hocalar, o derse girdikleri gibi, başka derslere de girmek zorunda kalırlar. Ama genelde nitelikli insanlar vardır ve çoğu Prof.tur.
Hocalarla iletişim lisedekinden sıcaktır. Çoğu hoca bütün öğrencilerinin adını soyadını bildiği gibi diğer notları hakkında da fikir sahibidir. (Bundan çoğu öğrenci şikayetçidir ama ) Tüm öğrenciler rektörle, rektör yardımcısı, dekan ve hocalarla karşılarında normal bir hoca varmış gibi konusur, samimiyete göre dertleştiği bile olur. Kapıyı çalıp dekanın ve rektör yardımcısının yanına girebilir, rektöre ise formalite icabı sekreter haber verdikten sonra girer ve derdini anlatır. (butun hepsinde böyle mi bilmiyorum ama)
Sınıflar fazla kalabalık değildir. Alttan ders alanlar çok oldugu için sınavlarda en azami sayıya ulaşır o da taş çatlasın 80 dir. 30 kişilik sınıflar bile vardır.
Çağdaş üniversitede olması gereken nitelikler olarak saydığınız seyler azdır ama her yıl gelişme gösterir. Bu da yeni kurulmanın bir sonucudur. Ama her yıl olan değişikliklere öğrenciler bile şaşırır. İngilizceye önem verilir ama mesleki olarak değil. Ki bana göre en büyük eksiklik de budur. İngilizce eğitimi verilir ama meslek ingilizcesini kendisini yetiştiren öğrenci kazanır, bu konuda pek "yeterli" eğitim verildiği söylenemez, başta bunu verecek hoca yoktur cunku. Yani verilse de yüzeysel bir mesleki ingilizcedir. (bunun geliştirileceği söyleniyor, bilmiyorum) Buna karşılık ikinci bir yabancı dil ve bilgisayar eğitimi de verilir.
Bunların yanında 7.,8., ve 9. maddelerde saydıklarınız her üniversitede aynıdır ve bu konuda size tamamen katılmaktayım. Belki 8. maddede dediğiniz pratik eksikliği, minyatür mahkeme salonları ve yapılan sanal duruşmalar sayesinde biraz daha azdır ama yine de gerçek hayata ne derece yakındır orası tartışılır. Henüz çoğu üniversite mezunlarını vermediği için bu konu hakkında yorum yapmak için çok erken.


Yalnız hangi hukukçuyla konusursam konusayım bana söylenen tek bir şey var: " Sen okulda hukukun sadece yarısını öğreniyorsun. Sadece temel bilgileri öğreniyorsun, oysa gerçek yaşam çok çok farklı, kendini hazırla"
Kendimizi buna nasıl hazırlarız onu da çok merak ediyorum açıkçası..

Sevgi ve Saygılarımla