Mesajı Okuyun
Old 31-01-2019, 10:06   #3
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

YARGITAY 19. H.D. 1992/9367 E. 1993/8158 K. İçtihat

Yetkisiz temsile dayalı menfi tespit isteminde,davacı şirketin,yetkisiz temsilcinin temsiline tahammül gösterip göstermediğinin araştırılması gerekir.Bir başka ifadeyle davacının yetkisiz temsilcinin kendi adına imza atmasına ses çıkarmayıp,yetkisiz temsil imzasının sonuçlarını yüklendiği durumlarda sorumluluğu vardır. Öte yandan takibe konu çeki ciro yoluyla devralan davalı, çekteki keşideci imzasının sıhhatını bilebilme olanağı bulunmadığından kötüniyetli kabul edilemeyeceğinden tazminata hükmedilemez.
(Karar Tarihi : 30.11.1993)
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekilince temyiz
edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu:
- K A R A R -
Davacı vekili, davalı bankanın keşidecisi müvekkili şirket,
lehdarı .....Bilgisayar olan, 29.12.1990 keşide tarihli 100.000.000.-liralık çeke dayanarak takibe geçtiğini, takibe konu çek altındaki imzanın müvekkili şirketin yetkili temsilcisinin eli mahsulu olmadığını ileri
sürerek, takibe konu çek nedeniyle müvekkili şirketin davalı bankaya borçlu bulunmadığının tesbitine, 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu çeki müvekkili bankaya davadışı
Gökhan'ın temlik ettiğini, davacı şirket ile Gökhan arasında
ticari ilişki bulunduğunu, çek, banka hesabı ve kaşenin davacı şirkete ait olduğundan, davacının çekteki imzanın bu şirkete ait olmadığını ispat etmesi gerektiğini savunarak davanın reddini savunmuştur.Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre çekteki keşideci imzasının davacı şirketin temsilcisi Mehmet'e ait olmadığı,çeki imzalayan S.'in ticari vekil durumunda bulunduğunu,
vekaletnamesinde kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisine yer olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne,%40 tazminat talebinin reddine karar verilmiş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Davalı banka, senedi davacı şirket kaşesi ile imzalayan
S.'in şirket adına temsilci sıfatıyla hareket ederek başka çekler de imzaladığını, bu çeklerin davacı şirketçe kabul edilip, ödendiğini ileri sürmüştür. Yetkisiz temsilde temsil edilenin, yetkisiz temsilcinin kendi adına imza atmasına ses çıkarmayarak, yetkisiz temsil imzasının
sonuçlarını yüklendiği durumlarda sorumluluğu vardır. Davalı banka, davacı şirketin temsil yetkisi bulunmayan S.'in, şirket adına keşide ettiği çekleri ödediğini ileri sürdüğüne göre, davacı şirketin, S.'in yetkisiz temsiline tahammül gösterip göstermediğinin araştırılması gerekir. Bu durumda mahkemece, davacı şirketin çekle işleyen hesabının bulunduğu bankadan S.'in şirket adına keşide ettiği çeklerin
ödenip ödenmediğinin sorularak, sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
2-Davacının temyizine gelince;
Borçluyu menfi tesbit davası açmaya zorlayan takibin, haksız
ve kötüniyetli olduğu anlaşılırsa talebi üzerine, İ.İ.K.nun 72/5. maddesi hükmünce borçlu yararına tazminata hükmedilir. Takibe konu çeki ciro yoluyla
devralan davalı banka, çekteki keşideci imzasının sıhhatını bilebilme olanağı bulunmadığından kötüniyetli kabul edilemez. Davacı şirket vekilinin tazminat
talebine ilişkin temziyinin bu nedenle reddi gerekmiştir.
KARAR : Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün
davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının REDDİNE, davacının fazla ödediği peşin harcı ile
davalının peşin harcının istekleri halinde iadesine, 30.11.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : İcra ve İflas Kanunu MADDE 72 Değişik madde: 18/02/1965 - 538/43 md.)

Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.

İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.

İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.

(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare: 6352 S.K.-02.07.2012/m.15) "yüzde yirmiden" aşağı tayin edilemez.

(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare: 6352 S.K.-02.07.2012/m.15) "yüzde yirmisinden" aşağı olamaz.

Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.

Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.

Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.




Bu kararı 2012 yılında THS de paylaşmıştım.