Mesajı Okuyun
Old 06-02-2011, 00:03   #3
ibrahimgül

 
Varsayılan aşk ateştir (love is fire)

Aşk göğü göklerin en parlağı galiba. Âşıklar duyguları ise o parlak nurun kaynağı. Aşk gizli ve mahrem yanlarımızda bulunan kötülükleri kazır iyilikleri parlatır. Aşk gökyüzünde her aşığın binlerce yıldızı var anlaşılan. Yaşamın olabildiğine parlak ve sevimli olması da merhamet ve aşka bağlı. Aşk ve merhamet her canlının mutlak muhtaç olduğu ruh gıdası. Kabul etmek sevgiliyi, kalbimizin bahçelerinde çiçekler açmasına izin vermekten öte ona, onda ve ondan sevgi feyizlerinin olgulaşmasın izin vermektir. Ne yıldızları ayaklarının altına atabilirim ne benzeri şeyler ancak küçük bir mutluluğun için karşılıksız her şeyini feda etmeye hazır bir kimseye sahip olmanın hazzını ve gururunu yaşatabileceğim, demek de aşk. Bu da az şey değil mi. Sadakatin sığlaştığı günümüzde ölesiye sadık bir dostta sahip olmak! Ne ayrıcalık… İnsanlık ve iman. Aşkta ve aşktan. Aşk tereddütleri sever, ama. Ölüm anında tanıyanlar beni, son isteğimi sorsalar onlara darılırım; son isteğimin “sevdiğimin gözlerine bakmak olduğunu, unuttular mı ben mi unutturdum” diye. Bu mecnuni ifadeler akıllı insanlar uygun değil. Ruhumu zerre kuşatan bu duyguyu nasıl taşıyabileceğiz. Her zerremizi bizden almaya hangi maşukun hakkı olabilir ki? Hüzün ülkesine sürgün tezkeresi böyle yazılmıştı… Sana, senden sığınmak varken başkasına sığınmakla ne büyük vebal işlemişim. Yılar sonra duvarlara karşı ağlayanlar, mecnunlardır. Gözyaşlarımızı tuz belleyip içimize akıtırız. Sen o ne uzaklardadır. Ancak, uzaklaşmak istedikçe yakınına düşen unutmak istedikçe umulanınız olur. “Galiba aşk teslim aldı” der korkmaya başlarız. Korku elbette; içinde cesaret olmayan aşk değildir ki. Öyleyse aşk içinde olup aşkla diri kalalım. “Engeli hesap eden aşk değildir.” derler; doğru muydu? “Hep yanımda ol, sahip çık bana” talebi ne kadar anlamsız. Vuslatla aşkın ne işi olur ki. Çiğ düşmüş bir gül yaprağı belleyip onu öylece saklamak ne mümkün! Ve öksüz çocuklar gibi gözyaşlarınla göğü delmek. Bunlara bir insanın gücü yeter mi? Ya kulluk borcu? Tereddütleri seven yalnız aşk değilmiş bak. İlahi sevgi ile beşeri sevgi zaten bir. Biri dünyada diğeri ahrette egemen olacak. Asil ve gölgesi. Uyumlu. İkinin, bir olarak gerçek Bir’e ulaşması. Bu haliyle daha güzel. İlahi bir tecilliye ihtiyacım var. Kucağımızda bir yetim gibi buluruz onu; o mu yetim biz mi yetim bilmeden. Bir diğer yarısı olmak, ne yarısı onda dirilip yeniden ben olmak. İnadına aşk; inadına o yani. Seninle her şeye varım, deriz. Ayağına batan diken yüreğimizi kanatır. Gönlüne düşen hüzün bizim için azaptır. Aşk yetimi olmak, hüzünlü göklerde dilenmekle eş anlamda olur. Ama, “sakın söylediklerimden şüphe etme beni kaybedersin. Kendimi de seni de aşkımı da yakarım” demek bu Anadolu toprağının arabesk takıntısına takılmaktır. Hastalıklı bir alışkanlık bu.