Mesajı Okuyun
Old 17-07-2013, 07:59   #3
halit pamuk

 
Varsayılan

TBK.m.72'ye göre, ceza hakiminin kusuru değerlendirilmesine ve zararı belirlenmesine ilişkin kararı hukuk hakimini bağlamaz. Ancak, Yargıtay kararlarında "ceza yargılaması sırasında belirlenen maddi olgu, hukuk yargılaması bakımından da bağlayıcı nitelik taşır", denmektedir.

Bu durumda bilirkişinin davacının da "birlikte kusuru" olgusu ile bağlı olup indirim yapması doğrudur ancak aynı oranda indirim yapması zorunlu değildir, diye düşünüyorum. Eğer hukuk mahkemesinde, delillerin değerlendirilmesinde farklı bir durum ortaya çıkmamışsa, aynı oranda indirim yapması da doğaldır.


Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Esas : 2010/13310 Karar : 2012/1040 Tarih : 30.01.2012 sayılı kararında da bu hususa dikkat çekiyor:

"Ceza mahkemesince belirlenen davacının hafif tahrikte bulunduğuna ilişkin maddi olgu, Borçlar Yasası'nın 53. maddesi gereğince hukuk hakimi yönünden bağlayıcıdır. Dava konusu olayın başlamasına yol açan davacının davalıyı tahriki eylemi, onun bölüşük kusurunu oluştur ve Borçlar Yasası'nın 44. maddesi gereğince kabul edilen maddi ve manevi tazminat tutarlarından davalı yararına indirim yapılmasını gerektirir. Şu durumda, ceza mahkemesince belirlenen tahrike ilişkin indirim oranının davalının sorumlu tutulacağı maddi tazminata yansıtılması gerekir. Ne var ki, yerel mahkemece benimsenen geçici iş göremezlik zararının hesaplanmasına bilirkişi raporunda tahrik nedeniyle indirim yapılmadığı anlaşılmaktadır."



10. hukuk dairesinin hukuk hakimin ceza mahkemesi kararı ile bağlayaıcılığı konusundaki çok açıklayıcı şöyle bir kararı mevcuttur.

"Dairemizin 11.2.2002 tarih 2002/1125-903 sayılı ilamında da açıkça belirtildiği gibi; 506 sayılı Kanun 26. maddesi kusur esasına dayanmakta olup, davalı Selahattin ceza mahkemesince kusurlu bulunarak mahkum edilmiştir. Borçlar Kanununun 53. maddesinde belirlenen genel hükümlerde açıklandığı üzere hukuk hakimi, "...kusurun mevcut olup olmadığına..." karar verebilmek için "...Ceza Hukukunun mesuliyetine dair hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinden verilen beraat kararıyla mukayyet değildir..." Bundan ayrı olarak "...kusurun taktiri ve zarar miktarının tayini hususunda da..." hukuk hakimi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir. Bu hükümden çıkan genel sonuç; hukuk hakiminin genelde ceza mahkemesinden verilen "hükümlülük kararı ile bağlı olmasıdır. Şüphe yoktur ki; bu kararın "kesin nitelikte" bir karar olması gerekir. Hal böyle olunca halledilmesi gereken sorun; bağlılığın kapsamının ne olması gerekeceğidir. Başka bir anlatımla ceza mahkemesinin kesinleşen hükümlülük kararında, öncelikle maddi olguların saptanması, bu olgulara bağlı olarak suç teşkil eden bir fiilin yada kusurlu hareketin var olup olmadığı, varsa kusurun derecesi ve bunun sonucunda doğan zararın miktarının ne olduğu söz konusudur. Saptanacak maddi olgulara göre ceza mahkemesince kusurun varlığı kabul edildiğinde "bu kusurun" suç teşkil edip etmeyeceğinin taktirinin, Ceza Hukukunun mesuliyete ilişkin esas ve ilkeleriyle yapılabileceği ortadadır.

Diğer taraftan saptanacak her kusurlu hareketin hukuki yönden suç teşkil ettiği de söylenemez. Ceza Hukuku yönünden suç teşkil etmeyen "kusur" halinin genel anlamda Medeni Hukuk yönünden sorumluluğu gerektirebileceği de açıktır. Bu nedenle; hukuk hakiminin "...kusur mevcut olup olmadığına..." karar verebilmesi için ceza hükmü ile bağlı olmayacağı ilkesinin sebebi ortadadır. Bu ilkenin tabii sonucu olarak da kusur derecesinin takdiri ve bundan doğacak "...zarar miktarının tayini..." hususlarında da hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmayacağı ilkesinin nedeni yasada kabul edildiği şekilde açıktır.

Ne var ki; ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hakimini de bağlaması gerekir. Bu hal; Kamunun yargıya olan güvenin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralında doğal bir sonucudur. Nitekim bu husus, Yargıtay´ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır. Şu halde hukuk hakimi ceza mahkemesince saptanan maddi olaylarla bağlı olup orada belirlenen kusur oranlarıyla bağlı değildir.

Hukuk hakimi ceza mahkemesinde belirlenen maddi olgularla bağlı bulunduğundan; ceza mahkemesinde olayda kusuru bulunduğuna ilişkin maddi olgu da kesinleşmiş olmakla davalı Selahattin yönünden; işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda uzman bilirkişilerden, ceza mahkemesinde kesinleşen maddi olguların da gözetilmesi suretiyle alınan kusur raporu ile davalı Selahattin´in kusur oranının belirlendiği de gözetilerek rücu alacağından sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken hakkındaki davanın reddine karar verilmesi hatalıdır."10. Hukuk Dairesi Esas : 2004/13237 Karar : 2005/530 Tarih : 01.02.2005)




"Borçlar Kanunu 53. madde hükmüne göre hukuk hakimi kusurun varlığına karar verebilmek için ceza hukukunun mes'uliyete dair hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, kusurun taktiri ve zararın miktarını tayin gibi hususlarda da ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir. Ancak, maddi olgularda ve ortaya konulan delillerde farklılık bulunmadığı ve hukuk yargılamasında kusur oranını etkileyecek yeni deliller ve olgular ileri sürülmediği taktirde hukuk hakiminin ceza mahkemesinde belirlenip kesinleşen kusur oranına itibar ederek karar vermesi mümkündür." (11. Hukuk Dairesi Esas : 2005/12628 Karar : 2006/13759 Tarih : 21.12.2006)