Mesajı Okuyun
Old 12-07-2011, 09:44   #2
Av.Özlem PEKSÜSLÜ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi

Esas:2009/5558
Karar:2010/12967
Tarih:05.10.2010




-YARGITAY İLAMI-

Dava,
ödenen ölüm larının tahsili amacıyla yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali ve takibin devamı ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmün, davacı Kurum Avukatı
temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Aydın Eser tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

Davacı Kurum tarafından; yaşlılık aylığı alırken yaşamını yitiren sigortalı baba üzerinden, 506
Yasa hükümleri gereğince kendisine ölüm aylığı hak sahibi kız çocuğu davalıya; 1479 sayılı Yasa kapsamında gerçekleşen, 01.01.1983-19.12.1986 tarihleri arasındaki zorunlu, 19.01.1987 -20.03.1998 tarihleri arasındaki isteğe bağlı sigortalılık süreleri toplamı üzerinden yaşlılık sigortası hükümlerine göre 01.04.1998 nden itibaren bağlandığı; söz olguyu sonradan saptayan Kurumca ölüm aylığı kesilip 1998 yılı 4. ayı ile 2005 yılı 9. ayı arasında yersiz ödendiği ileri sürülen ölüm aylıklarının yasal faiziyle tahsili için icra takibi başlatıldığı, yasal süresinde gerçekleşen davalı itirazı üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Yasanın ölüm sigortası hükümlerinin düzenlendiği bölümü içerisinde yer alan ve “Eş ve çocuklara aylık bağlanması” başlığını taşıyan 68’inci maddesi olup, hak sahibi kız çocukları
maddenin (I) numaralı bendinde aylık bağlama koşulları, (VI) numaralı bendinde aylık açıklanmıştır. Buna göre, ölüm aylığı tahsisi için kız çocuklarının , tabi bir işte çalışmamaları, buralardan gelir veya aylık zorunlu olduğu gibi, gerekli koşulları taşıyanlara bağlanan aylıkların kendilerinin Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmaya başlamaları kesilmesi gerektiği de açıktır. Hemen belirtilmelidir ki, maddede yazılı “Sosyal Sigorta” sözcüğünün Bağ-Kur Genel Müdürlüğü’nü de içine alacak şekilde anlaşılması zorunludur. Anlaşılacağı üzere, (I) numaralı bentte aylık bağlamaya ilişkin “Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmama, buralardan gelir veya aylık almama” koşullarına yer verilmiş olup; 1998 yılında yürürlükte olan de maddenin (VI) numaralı bendinde aylık nedenleri açıklanırken “Sosyal Sigortadan, Emekli Sandıklarından veya aylık alma” olgusuna yer verilmemiştir. Her ne kadar; aylık bağlanmasına bir neden olarak maddede açıklanan olgunun varlığının, doğal olarak aylığın kesilmesi sonucunu da doğurması gerektiği yönünde yaklaşım gösterilebilir ise de, maddede sayma ile sınırlı sayıda belirtilen aylık kesme nedenleri arasında anılan olguya yer verilmemiş olması karşısında, yorum yolu ile kanun koyucunun iradesi aşılarak bir sonuca ulaşılamaz. Diğer taraftan; söz konusu (VI) numaralı bende 4958 sayılı Kanunun 06.08.2003 itibarıyla yürürlüğe giren 35’inci maddesiyle “buralardan gelir veya aylık almaya” ibaresi eklenerek böylelikle “Sosyal Sigortadan, Sandıklarından veya gelir almaya başlama” olgusu, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak benimsenmiş ise de, değişikliğin 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe girmiş olması karşısında, “sonradan yürürlüğe giren düzenlemelerin önceki kanun ile oluşan kazanılmış hakları ortadan kaldıramayacağı” yönündeki temel hukuk kuralının gereği olarak, anılan bentte yapılan bu eklemenin, ölüm aylığının, yaşlılık aylığının bağlandığı önce başlamış olması durumunda, davalı hakkında 06.08.2003 tarihi öncesi yönünden uygulanabilirliği

Bununla birlikte; hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıklar yönünden kanun koyucu tarafından 506 sayılı Yasaya, 09.07.2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5386 sayılı Yasanın 2. maddesiyle geçici 91’inci madde eklenerek farklı bir düzenleme yapılmıştır. Anılan maddenin ilk fıkrasında; 06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve n; bunların evlenmeleri, Sosyal Sigortaya, Emekli tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları hariç olmak üzere geri , ikinci fıkrasında ise; bunlardan, yukarıda belirtilen haricindeki nedenlerle gelir veya aylıkları kesilen veya durdurulan kız gelir ve aylıklarının, kesme veya durdurma tarihi itibarıyla istek koşulu aranmaksızın yeniden başlatılacağı açıklanmıştır. Buna göre, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir veya aylıkların kesilme evlenme, Sosyal Sigortaya ve/veya Emekli Sandıklarına tabi çalışma, kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık alma ile Madde hükmünün uygulanmasında, kuşkusuz dolayı gelir veya aylık alma” kavramının yorumu ve anılan ibareye yüklenmesi gereken anlam önem arzetmektedir. Hak sahibi kız zorunlu sigortalılığı üzerinden değerlendirme yapılarak gelir veya aylık bağlanması “kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma” olgusunun belirgin olduğu gibi, tamamen isteğe süreleri gözetilerek gelir veya aylık bağlandığı ise madde hükmünün kapsamı çıkıldığı, bir başka anlatımla bu gibi durumda ölüm aylığının kesilemeyeceği açıktır. Kız veya aylığın hem zorunlu, hem isteğe sigortalılık toplamına durumunda ise; ancak, ilgilinin isteğe bağlı sigortalılığının tek başına veya aylık bağlanmasına yeterli koşuluna bağlı olarak “kendi çalışmaları” kavramının varlığından söz edilemez. bir deyişle; zorunlu sigortalılık süresinin dışlanması gelir veya bağlanması koşulları üzerinde etkili değilse, kız çocuğuna tümüyle isteğe bağlı sigortalılık süreleri gözetilerek gelir veya aylık bağlanmış gibi kabul edilerek Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı hak sahibi sıfatıyla kendisine tahsis edilen ölüm aylığı

Mahkemece, tek başına isteğe bağlı sigortalılık ile aylığına hak kazanamadığı anlaşılan davalıya; evlenmesi ve çalışması nedeniyle kesilen ölüm aylığının, yeniden bağlandığı her bir tarih Kurum’dan sorularak; yukarıda anlatılan süreç gözetilmek suretiyle, istirdada konu buna göre belirlenip, na göre verilmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Temyiz edilen hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, gününde oybirliğiyle karar





Kaynak :Corpus