Mesajı Okuyun
Old 26-12-2009, 13:31   #9
Gülsün A. Aygörmez

 
Varsayılan

Degerli Meslektaslar,

daha önceki iletilerimde de degindigim gibi, 126. madde, tipki sayin Gemici'nin verdigi örneklerde degindigi gibi, kisinin kimliginin acikca anilmadigi ama üstü kapali bir betimlemenin bulundugu durumlarda, uygulayiciya yol göstermek amaciyla konulmus bir kanun maddesi, bu konuda gerekce cok acik.

Bunun disinda, kamu görevlisine görevinden dolayi hakaret sucunun agirlastirici hal olarak düzenlendigi 125 III a maddesi, her ne kadar kisilere karsi suclar kisminda yer alsa da, aslinda burda korunmak istenen, suc magduru memurun zedelenen seref ve haysiyetinin yaninda, ayrica idarenin güvenirligi devam ettirmektir ve itibaridir. Iste bu nedendendir ki, sucun bu halinde kamu görevlisi sikayette bulunmasa dahi, savciligia re'sen sorusturma baslatma hakki taninmistir.

Bunun disinda bu suclarin tehlike soucu olmasi konusunda sunu belirtmek gerekir ki, hakaret suclarinda, magdurun seref ve haysiyetinin zedelenmesi, magdura göre degil, nesnel bir degerlendirmeyle belirlendiginden bu suclar "somut tehlike" sucu olarak nitelendirilmektedir, bu anlamda somut teklike sucu olduklari dogrudur (ki bu Almanya icin de gecerlidir). Ancak, bizim yukarda tanistigimiz konu babinda, bu suclar, ilerde gerceklestirilebilecek bir hukuki deger zedelenmelerini (nesnel dahi olsalar) koruma amacinda olmadiklarindan, "BU ANLAMDA" "SOYUT tehlike sucu" degillerdir. Buranin altini cizmek gerekir.

Bir de sayin Gemici, 126. madde Alman Ceza Kanunu'ndan alinma degil. Belki Italyan Ceza Kanunu'nda buna iliskin bir madde olabilir, bu konuda su anda bir bilgim yok. Ama sunu belirtmek istiyorum ki, bizdeki kanun koyucu, her konuyu ayrintilariyla belirtmeyi tercih eden, uygulayiciya mümkün oldukca, somut ölcekler vermeye calisan bir Kanun. Bunun artilari ve eksileri tartisilabilir. Avrupa'da bizim Kanun'umuzun benzeri nitelikte kanunlar da bulunmakta. ALmanya Ceza Kanunu ise, bunun aksine, her konuyu ayrintilariyla düzenlemek yerine, bilimsel cevrelerin görüslerine dayanarak uygulama yapmayi daha cok tercih ediyor (mesela, kasit, taksir, riza konusu bunun en tipik örnekleri). Her iki uygulamanin da dedigim gibi, arti ve eksileri var. Bence önemli olan, kanun koyucunun hem uygulayicisina hem de kuramcisina (teorisyenine) güvenmesi.


Saygilarimla
Aygörmez