Mesajı Okuyun
Old 21-03-2011, 11:03   #8
av.kadirpolat

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nazife Eytemiş BAŞAR
Henüz karara çıkan boşanma davamızı davacı müvekkil iki yıllık evliliğini eşinin aile bütünlüklerine karıştıracak kadar olan annesine aşırı düşkünlüğü,sinirli yapısı,şiddet uygulaması nedeniyle bitirmek istemesi üzerine açmıştık.Tanıklarımız müvekkilin şiddet gördüğünü ve ruhen yıprandığını belirtmelerine rağmen raporu yok diye,üstelik karşı taraf tanıklarının yalan beyanları baz alınarak ki duruşma esnasında sorduğumuz sorularla yalan beyanları anlaşılmış olması karşısında,iki tarafın evliliklerine ailelerini çok fazla karıştırdığı gerekçe gösterilerek eşit kusurlu oldukları kararı verilmiş,tazminata hükmedilmemiştir.Bu bir yana 500 TL takdir edilen tedbir nafakası (ortak çocukla birlikte alınan toplam nafaka) miktarı da 400TL ye indirilmiştir.Ceza gibi karar,iki yaşında çocukla genç yaşta dul kalmasına yanmalı,davalının tazminat ödemeden kurtulmasına mı şaşırdım Temyiz edeceğim,aile hukuku konusunda tecrübeli arkadaşların görüş,örnek karar ve yardımlarını bekliyorum,saygılarımla...

Sayın meslektaşım,

Öncelikli olarak, kısıtlı bilgi verdiğinizden dolayı ancak yorumlama ile sorunuza cevap bulmaya çalışacağım.

Yaşanan boşanma davasında, tarafların karşı tarafın sebebiyet verdiği olaylardaki nitelik ve nicelik durumuna bakılarak kusur izafesi yapılır. Bu anlamda, şiddete maruz kalmış kişi, bunu doktor raporu işle ispatlamasına gerek yok. Bu anlamda, sizin müvekkilinize ilişkin olarak karşı tarafın beyanları, sadece küfür eder, evine bakmaz, ailesine düşkündü şeklinde beyanlar içeriyor ise, ŞİDDET ile KÜFÜR arasındaki nitelige ve niceliğe göre kusur belirlenmesi yapılır. Buna dair Yargıtay'ın çok kararı var.

Diğer taraftan, ailelerin aileye müdahelesini tek başına boşanma sebebi olarak görmek doğru değil. Çünkü aile birliğinin temelden sarsılmasında anne babaların değil, karı-kocaların arasındaki yaşananlara bakılır. Tabiki, anne-babanın, kendi evlerine müdahelesine izin veren yada bulu kolaylaştıran eşin, aile birliğinin sarsılmasına yol açtığını da unutmamak gerek.

Bu anlamda, ailelerin evliliğe karışması toplumsal bir olay. eşler arasında tek başına boşanmaya dayanak teşkil edemez. Hal böyle iken, şiddete maruz kaldığı TANIK BEYANLARI ile ispat edilmiş olduğundan, ailelerin müdahalesinin eşlerin kusurunu eşit kusur haline getirmez. Anlatımlarınıza göre müvekkiliniz dava açmakta tamamen haklı. Aile müdahalesine zemin hazırlamakla suçlansa dahi, karşı tarafa oranla kusuru daha az. Bu anlamda TMK 166/1 e göre boşanma; 174/1 e göre maddi, 164/2 ye göre manevi tazminata hükmedilmeli, kusurun eşit olup olmamasına bakılmaksızın çalışmayan eşe destek nafakası ve müşterek çocuklara iştirak nafakasına hükmedilmeliydi. Kusurun eşit olması, nafakanın miktarında azalışa sebebiyet vermez.

Artık temyize gitmekten başka careniz yok ise, ailelerin karı-kocaya müdahalesi noktasını TOPLUMUN GENEL YAPISI İLE İLGİLİ olduğunu ve toplumsal bir gerçek olduğunu, yuvanın eşlerden ibaret olduğunu ve dışarıdaki müdahalenin eşlerin geçiminde belirleyici olmayacağını, kusur için yeterli sebep olamdığını, olsa dahi, şiddete maruz kalan kadın ile aynı oranda görmenin mümkün olamayacağından bahsetmenizi gerektiğini düşünüyorum.

(sayın meslektaşım, yine de işinize karışmak gibi olmasın)