Mesajı Okuyun
Old 13-11-2005, 01:14   #3
umtar

 
Varsayılan

merhaba,
sözünü ettiğiniz dava bir tazminat davası ise, konulan tedbirin HMUK'nun 101. maddesi ile ilgisi olmamalıdır diye düşünmekteyim. çünkü mezkur tedbir ancak olası tazminat hükmünün ilerde icrasına yönelik olarak verilmiş olabilir. bunun ise 101. madde ile açıklanması söz konusu olamaz. çünkü aracın kendisi dava konusu değil. peki böyle bir ihtiyati tedbirin 103. madde ile ilişkilendirilmesi mümkün mü? çok tartışmalı.
uygulamadan söz etmiyorum. hemen her mahkeme böyle bir durumda tedbir kararı veriyor. ancak doğru bir uygulama mı? tartışılır.
bu tür durumlarda ihtiyati haciz konulması yasal açıdan daha doğru bir yöntem mi acaba? üstelik mahkemenin ihtiyati haczin devamına karar vermesi de gerekmiyor. karar bir kez verildikten sonra icra müdürlüğü marifetiyle uygulanıp kaydi ihtiyati haciz işlemi yapılır, araç kaydına mülk sahibinin anayasal mülkiyet hakkına tahdit konulmaksızın iht.haciz şerhi işlenir, mahkemenin -uygulamada sıkça görüldüğü üzere- ihtiyati tedbirin devamına hükmetmemesinden kaynaklanan zararlar önlenir. tazminat isteminin kabulü halinde alacaklı İİK 264/3 uyarınca kararın tefhim yahut tebliğinden itibaren bir ay içinde asıl takibe geçer, yani kararda ihtiyati haczin devamı öngörülmese bile ihtiyati haciz HMUK 112'de olduğu gibi kendiliğinden kalkmaz, bir ay süreyle yürürlükte kalır. tazminat davası reddedilir ise 264/4 uyarınca ihtiyati haciz derhal kalkar. bu kerre borçlu haksız ihtiyati haciz nedeniyle davacı yahut alacaklı aleyhine tazminat davası açar.
ne diyorsunuz?