Mesajı Okuyun
Old 22-02-2007, 10:36   #11
Turkmen

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/2390
K. 2005/5489
T. 3.5.2005

• MURİS MUVAZAASI ( Tapu İptali Ve Tescili - Murisin Gözlenen Gerçek İrade Ve Amacı Saptanması Ve Murisin Sözleşme Yapmakta Haklı Ve Makul Bir Nedeninin Bulunup Bulunmadığı Tespiti Gereği )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI (Muris Muvazaasısı - Davalı Tarafın Alış Gücünün Olup Olmadığı/Satış Bedeli İle Sözleşme Tarihindeki Gerçek Değer Arasındaki Farkın Ve Taraflarla Muris Arasındaki Kişisel İlişkinin Değerlendirilmesi Gereği )
• MURİSİN GERÇEK AMACININ SAPTANMASI GEREĞİ (Muris Muvazaasıı Nedeniyle Tapu İptali Ve Tescil Davası - Davalı Tarafın Alış Gücünün Olup Olmadığı/Satış Bedeli İle Sözleşme Tarihindeki Gerçek Değer Arasındaki Farkın Tespiti Gereği )
• ALICININ ALIŞ GÜCÜ ( Muris Muvazaasısı Nedeniyle Tapu İptali Ve Tescil Davasında Olup Olmadığının Tespiti Gereği )
4721/m 706
818/m 213
2644/m 26
ÖZET ava, Muris Muvazaasıı hukuksal nedenine dayanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Murisin yaptığı temliki işleminin muvazaalı olup olmadığının tespiti için murisin gözlenen gerçek irade ve amacı duraksamaya yer vermeyecek şekilde aydınlığa kavuşturulmalıdır. Bunun için de, ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, murisin sözleşme yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı tarafın alış gücünün olup olmadığı hususlarıyla satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki farkın ve taraflarla arasındaki kişisel ilişkinin değerlendirilmesi gerekir.
DAVA :Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları N.U.'nun mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla 1 nolu parseldeki 136/189 payını muvazaalı olarak M.'ye satış suretiyle temlik ettiğini, M.'nin de payı miras bırakanın oğlu olan Ş. ve gelini olan G.'ye satış yoluyla muvazaalı devrettiğini ileri sürerek iptal ve miras payları oranında tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, satışın gerçek olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, miras bırakanın yaptığı temliki işlemin muvazaalı olduğunun ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşmalı temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 3.5.2005 Salı günü saat 9.15'de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra bilahare Tetkik Hakimi A. Sevil Çalıkoğlu'nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR ava, Muris muvazaasıı hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden davacıların miras bırakanı N.'nin malik bulunduğu 1 parsel sayılı taşınmazdaki 136/189 payına isabet, eden bahçeli evini 13.1.1995 tarihli akitle davalılardan M.'ye temlik ettiği, adı geçenin de taşınmazı 6.3.1997 tarihli akitle diğer davalılar Ş. ve G.'ye intikal ettirdiği görülmektedir.
Davacılar, anılan temliklerin kendilerinden mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide ""Muris muvazaası"" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme, tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanununun 213 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.


Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, miras bırakanın SSK emeklisi olup sosyal güvencesinin bulunduğu, mesken nitelikli taşınmazın temliki için geçerli bir sebep ileri sürülmediği, ilk kayıt maliki M.'nin edindiği taşınmazdan yararlanmadan diğer davalılara intikal ettirdiği, davalılar Ş. ve G.'nin ise yeterli alış gücüne sahip olmadıkları, bunun yanında gerek ilk satış gerekse ikinci satış işleminde öngörülen satış bedellerinin gerçek değerinin çok altında bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir.
Belirlenen bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın çekişmeli taşınmazı temlikteki gerçek amacının davacı kızlarını miras haklarından mahrum bırakarak tek erkek evladı olan davalı Ş. ve onun eşine intikal ettirmek olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile reddedilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ avacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.