Mesajı Okuyun
Old 28-03-2017, 13:38   #96
Av.Serap Kurtuldu

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/911
K. 2016/8977
T. 23.5.2016
• KATILMA ALACAĞI DAVASI ( Yasal İlke ve İçtihatlar Doğrultusunda Hesaplama Yapılması İçin Uygun Bilirkişi veya Bilirkişilerden Bilirkişi Raporu Alınması ve Gerçekleşecek Sonuca Göre Bu Aşamada Sadece Alacaktan Davalı Eski Eşin Sorumlu Olabileceği Gözetilerek Karar Verilmesi Gerektiği )
• DENKLEŞTİRME ( Gerek Davalının Babası Tarafından Yapılan Yardımın Gerekse Aracın Satışından Elde Edilen Paranın Taşınmazın Alınmasında Kullanıldığı Sabit Kabul Edildiği Takdirde Davacı Yararına Denkleştirme Yapılacağının Düşünülmesi Gerektiği - Katılma Alacağı Davası )
• BANKA KAYITLARININ ARAŞTIRILMASI ( Katılma Alacağı Davası - İlgili Banka Kayıtları Delil Listesinde Bildirildiğinden Bankadan Kayıtların Getirtilip Miktarın Araştırılması Miktarı ve Niteliği İtibariyle Davalıya Verilebilecek Nitelikte Olup Olmadığının Araştırılması Gerektiği )
• MAL REJİMİNİN TASFİYESİ ( Borçlu Eşin Malvarlığının ya da Terekesinin Tasfiye Borcunu Karşılamaya Yetip Yetmediği Ancak Alacağın Tahsili Sürecinin Sonunda Belli Olacağından Üçüncü Kişinin Mal Rejiminin Tasfiyesine Dair Kararın Verildiği Aşamada Borçtan Sorumlu Tutulmasının Doğru Olmayacağı )
• BEKLETİCİ MESELE ( Eşden Kazandırma veya Devralan Üçüncü Kişi Konumundaki Diğer Davalı Hakkındaki Alacak Talebi Hakkında Üçüncü Kişiye Karşı Açılan Dava Hakkında Ayırma Kararı Verilerek Davanın Ayrı Bir Esasa Kaydının Sağlanması Bu Davada Eski Eşe Karşı Açılan Katılma Alacağı Davası Sonucunun ve Alacağa Karar Verilmiş İse Eşden Tahsil Edilebilme Durumunun Bekletici Sorun Yapılması Gerektiği )
4721/m.230
6100/m.31,165,167
ÖZET : İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı istemine ilişkindir. Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, davalılardan eski eş cevabında katılma alacağına konu edilen taşınmazın alımında kişisel malı niteliğinde bulunan aracın satışından elde edilen para ve babasının bankadan kullandığı kredi ile kendisine yardımda bulunduğunu ileri sürmüş bu husus tanık beyanları ile doğrulanmıştır. Bu durumda, ilgili banka kayıtları delil listesinde bildirildiğinden bankadan kayıtların getirtilip miktarın araştırılması, miktarı ve niteliği itibariyle davalıya verilebilecek nitelikte olup olmadığının araştırılması; ayrıca gerkirse davalıdan HMK 31. maddesi çerçevesinde açıklama istenilerek, aracın trafik sicilinden sicil kaydı ve satış belgelerinin getirtilerek, aracın satış ve alacak talebine konu taşınmazın alım tarihleri karşılaştırılarak aracın satışından elde edilen paranın taşınmazın alınmasında kullanılmasının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı değerlendirilip; gerek davalının babası tarafından yapılan yardımın gerekse aracın satışından elde edilen paranın taşınmazın alınmasında kullanıldığı sabit kabul edildiği takdirde, TMK 230/3 maddesi uyarınca davacı yararına denkleştirme yapılacağı düşünülmesi; yasal ilke ve içtihatlar doğrultusunda hesaplama yapılması için uygun bilirkişi veya bilirkişilerden bilirkişi raporu alınması ve gerçekleşecek sonuca göre bu aşamada sadece alacaktan davalı eski eşin sorumlu olabileceği gözetilerek karar verilmesi gerekirken, mahkemece, bu konuda eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.

Borçlu eşin malvarlığının ya da terekesinin tasfiye borcunu karşılamaya yetip yetmediği ise; ancak alacağın tahsili sürecinin sonunda belli olacağından; üçüncü kişinin mal rejiminin tasfiyesine dair kararın verildiği aşamada borçtan sorumlu tutulması doğru olmayacaktır. O halde, mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme neticesinde davacının katılma alacağı tespit edilmesi halinde, alacaktan davalı eşin sorumluluğuna hükmedilmesi; eşden kazandırma veya devralan üçüncü kişi konumundaki diğer davalı hakkındaki alacak talebi hakkında HMK 167. maddesi uyarınca üçüncü kişiye karşı açılan dava hakkında ayırma kararı verilerek davanın ayrı bir esasa kaydının sağlanması; bu davada eski eşe karşı açılan katılma alacağı davası sonucunun ve alacağa karar verilmiş ise, eşden tahsil edilebilme durumunun HMK.165/1. maddesi gereğince “bekletici sorun” yapılması, eş hakkındaki alacak davasının kesinleşmesi ve davalı eşten alacağın tahsil edilememesi halinde üçüncü kişi diğer davalının sorumluluğu doğacağı düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

DAVA : ... ile ... ve ... aralarındaki alacak davasının kabulüne dair Edremit 2. Asliye Hukuk ( Aile ) Mahkemesi'nden verilen 17.7.2014 gün ve 437/404 Sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı ... vekili ve davalı ... taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde 184 ada 186 parsel sayılı taşınmazın davalı eş adına edinildiği, davalı eşin diğer davalıya alacağı azaltmak kastıyla devrettiğini belirterek taşınmaz sebebiyle 10.000,00 TL alacağın davalılardan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 28.5.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile talep miktarını artırarak toplam 30.663,50 TL alacağın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı ... vekili, taşınmazı kendi birikimleri, kişisel malı olan aracın satışından elde edilen para ve babasının kredi çekerek verdiği para ile aldığını belirterek açılan davanın reddini savunmuştur.

Davalı ...'a usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen cevap dilekçesi sunmamış, davayı takip etmemiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile, 30.663,50 TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davalı ... vekili ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.

1- )Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2- )Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir ( 6100 Sayılı HMK m. 33 ). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı istemine ilişkindir.

Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden ( TMK m. 229 ) ve denkleştirmeden ( TMK m. 230 ) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının ( TMK m. 219 ) toplam değerinden, bu mallara dair borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin ( TMK m. 231 ) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır ( TMK m. 236/1 ). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.

Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm ( rayiç ) değerleri esas alınır ( TMK m. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1 ). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.

Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir ( TMK m. 222 ).

Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.

Somut olaya gelince; eşler, 24.7.2005 tarihinde evlenmiş, 31.10.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne dair hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir ( TMK m. 225/ son ). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( 4722 Sayılı Kanun'un m. 10, TMK m. 202/1 ). Tasfiyeye konu 184 ada 186 parsel sayılı taşınmaz, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 9.1.2009 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Davalı eş taşınmazı 22.7.2011 tarihinde diğer davalı ...'a satmıştır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime dair hükümler uygulanır ( TMK m. 179 ).

Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;

Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, davalılardan eski eş ... cevabında katılma alacağına konu edilen taşınmazın alımında kişisel malı niteliğinde bulunan ... marka aracın satışından elde edilen para ve babasının bankadan kullandığı kredi ile kendisine yardımda bulunduğunu ileri sürmüş bu husus tanık beyanları ile doğrulanmıştır. Bu durumda, ilgili banka kayıtları delil listesinde bildirildiğinden bankadan kayıtların getirtilip miktarın araştırılması, miktarı ve niteliği itibariyle davalıya verilebilecek nitelikte olup olmadığının araştırılması; ayrıca gerkirse davalıdan HMK 31. maddesi çerçevesinde açıklama istenilerek, ... marka aracın trafik sicilinden sicil kaydı ve satış belgelerinin getirtilerek, aracın satış ve alacak talebine konu taşınmazın alım tarihleri karşılaştırılarak aracın satışından elde edilen paranın taşınmazın alınmasında kullanılmasının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı değerlendirilip; gerek davalının babası tarafından yapılan yardımın gerekse aracın satışından elde edilen paranın taşınmazın alınmasında kullanıldığı sabit kabul edildiği takdirde, TMK 230/3 maddesi uyarınca davacı yararına denkleştirme yapılacağı düşünülmesi; Dairemiz ilke ve içtihatları doğrultusunda hesaplama yapılması için uygun bilirkişi veya bilirkişilerden bilirkişi raporu alınması ve gerçekleşecek sonuca göre bu aşamada sadece alacaktan davalı eski eş olan ...'in sorumlu olabileceği gözetilerek karar verilmesi gerekirken, mahkemece, bu konuda eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.

3- )Toplanan delillerden davalı eski eş ...'in, diğer davalı ...'a edinilmiş mal niteliğinde olan taşınmazı devretmesi, TMK m. 229/2 uyarınca artık değere katılma alacağı hesabında eklenecek değer niteliğindedir. Aynı maddenin son fıkrasında ( TMK m. 229/2-son ) ise; bu gibi kazandırma veya devirlere dair uyuşmazlıklarda mahkeme kararının, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebileceği öngörülmüştür. Bu tasarruflardan kaynaklanan katılma alacağından öncelikle, davalı eş ... sorumludur. Bu aşamada diğer davalı ile birlikte müteselsil sorumluluğu oluşmamıştır. Diğer yandan, bu gibi kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı dava açılabilmesinin koşulları da, TMK 241. maddesinde düzenlenmiştir. İşte, belirtilen bu ihbarın yapılmış olmasının yaratacağı hukuki sonuç; üçüncü kişi aleyhine sonradan aynı Kanun'un 241. maddesine dayanılarak alacak davası açıldığında, 229. maddedeki kazandırma veya devir koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin yeniden araştırma konusu yapılmamasıdır.

Eşin talep hakkı, edinilmiş malın mülkiyetine yönelik bir ayni hak olmayıp, malın değeri üzerinden hesaplanan bir alacak hakkı niteliğinde olduğundan; karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının tespit edilmesi halinde, işlemin ( tasarrufun ) iptaline karar verilemez ve eşle birlikte üçüncü kişi davalı olarak gösterilse bile, bu aşamada davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağından üçüncü kişi sorumlu tutulmaz. Üçüncü kişi hakkında eşle birlikte dava açılması halinde; kararda TMK. 229. maddesindeki amaç ve doğrultuda üçüncü kişi lehine kazandırma veya devir yapıldığının tespit edilmiş olması yeterlidir. İlk aşamada hüküm davalı eski eş yönünden karara bağlanacak ve davalı eski eş yanında davalı gösterilen üçüncü kişi yönünden bu dava aynı zamanda TMK.229/2-son maddesindeki ihbar işlevini de yerine getirmiş olacaktır. Bu sonuç, ancak hüküm altına alınan katılma alacağının tahsili aşamasında borçlu eşin malvarlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine eksik kalan ve kazanılan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabileceği; bir başka anlatımla, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi tasfiye borcunu ödemeye yetiyorsa, hiçbir zaman lehine kazandırma yapılan üçüncü kişi davacıya ödenecek katılma alacağından sorumlu tutulmayacağına dair TMK. 241. maddesi hükmüyle de uyumlu olacaktır.

Borçlu eşin malvarlığının ya da terekesinin tasfiye borcunu karşılamaya yetip yetmediği ise; ancak alacağın tahsili sürecinin sonunda belli olacağından; üçüncü kişinin mal rejiminin tasfiyesine dair kararın verildiği aşamada borçtan sorumlu tutulması doğru olmayacaktır. O halde, mahkemece, 2. bent kapsamında yapılan araştırma ve inceleme neticesinde davacının katılma alacağı tespit edilmesi halinde, alacaktan davalı eş ...'in sorumluluğuna hükmedilmesi; eşden kazandırma veya devralan üçüncü kişi konumundaki diğer davalı hakkındaki alacak talebi hakkında HMK 167. maddesi uyarınca üçüncü kişiye ( davalı ...'a ) karşı açılan dava hakkında ayırma kararı verilerek davanın ayrı bir esasa kaydının sağlanması; bu davada eski eş ....'e karşı açılan katılma alacağı davası sonucunun ve alacağa karar verilmiş ise, eşden tahsil edilebilme durumunun HMK.165/1. maddesi gereğince “bekletici sorun” yapılması, eş hakkındaki alacak davasının kesinleşmesi ve davalı eşten alacağın tahsil edilememesi halinde üçüncü kişi diğer davalının sorumluluğu doğacağı düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2 ve 3. bentte gösterilen sebeplerle 6100 Sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının yukarda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 523,70 TL peşin harcın istenmesi halinde temyiz eden davalılara ayrı ayrı iadesine, 23.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Değerli Meslektaşlarım,
Yukarıdaki kararı anlamam için yardımlarınızı rica ediyorum. Kararda özetle davalı eşin babası tarafından yapılan yardım ile araç satışından elde edilen kişisel mallarının davacı yararına (!) denkleştirmeye esas olacağı belirtilmiştir.
Bunun noktada yapılan katkının davalı yararına denkleştirmeye esas olması gerekmiyor mu? Kavram kargaşası mı yaşıyorum.

Ayrıca, örnek kararların hiçbirinde eşin borçlarından bahsedilmiyor. Davalı müvekkilimin işletme gelirleri de işletme giderleri de edinilmiş mal kavramına dahil olduğuna göre vergi borcu, sgk borcu vs. pasiflerin düşülmesi talep edilemez mi?

Vaktini ayırıp fikirlerini paylaşan meslektaşlarıma şimdiden teşekkürler.