Mesajı Okuyun
Old 27-12-2010, 11:49   #3
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Borçlar Kanunu'nun 'Akdin Mevzuu' üst başlıklı 'erkanı' alt başlıklı 19. maddesine göre; "Bir akdin mevzuu, kanunun gösterdiği hudut dairesinde, serbestçe tâyin olunabilir. Kanunun kat'î surette emreylediği hukukî kaidelere veya kanuna muhalefet; ahlâka (âdaba) veya umumi intizama yahut şahsi hükümlere müteallik haklara mugayir bulunmadıkça, iki tarafın yaptıkları mukaveleler muteberdir."

'Butlan' alt başlıklı 20. maddesine göre; "Bir akdin mevzuu gayri mümkün veya gayri muhik yahut ahlâka (âdaba) mugayir olursa o akit bâtıldır.
Akdin muhtevi olduğu şartlardan bir kısmının butlanı akdi iptal etmeyip yalnız şart, lâğvolur. Fakat bunlar olmaksızın akdin yapılmıyacağı meczum bulunduğu takdirde, akitler tamamiyle bâtıl addolunur."


Borçlar Kanunu'nun emredici hükümlerinde belirtildiği gibi, emredici hukuk kurallarına aykırı olan söz konusu taahhütname, sözleşmenin tarafı olan hizmet alanı bağlayıcı nitelikte değildir, mutlak butlan vardır. Sözleşme ile hizmet alanın adeta elini kolunu bağlama amacının amaçlandığı ortadadır.

Sayın Admin açtığınız konu, İş Hukuku'nda "kıdem tazminatı almayacağım" şeklinde bağlayıcı gibi gözüken bir metne işe girişte imza atılması ve daha sonra iş akdinin İş Kanunu'ndaki düzenlemeler uyarınca işçinin kıdem tazminatı alabileceği durumda iken sona ermesi karşısında işçiye kıdem tazminatının ödenmesi gerektiği gerçeğini hatırlattı bana.

Devletin nasıl da kendisini "garanti" altına almaya çalıştığını görünce de doğrusu biraz şaşırdım ancak, böylesine açık bir hukuk ihlalinin geniş kapsamlı bir devlet projesinde gerçekleşebiliyor olması ilginç.

Saygılarımla..

E-devlet kapısı da "hep bana, hep bana" ya da "nalıncı keseri" anlayışından nasibini almış.