Mesajı Okuyun
Old 10-09-2003, 23:02   #15
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Soru Andrea Yates Örneği /Leyla Pervizat

Andrea Yates Örneği

Amerika Birleşik Devletlerinin Teksas Eyaletinin Houston kentinde yaşayan 37 yaşındaki Andrea Yates 20 Haziran'da 5 çocuğunu da banyo küvetinde boğduktan sonra polise telefon etti. Polis Yates'in evine geldiğinde 7 yaşındaki Noah'ın cesedi banyo da boğulmuş bir halde yüzüyordu. Yaşları 6 aylık ile 5 yaş arasında değişen diğer 4 çocuğun cesetleri pijamaları ile ebeveynlerinin yatağında üzerleri battaniye ile örtülmüş bir şekilde bulundu.
Yates 1999 yılında iki kez intihara teşebbüs etti. Birinde eşi ve çocuklarının önünde bıçakla kendi boğazını kesmeye kalktı. Hekimler tarafından dördüncü çocuğundan sonra başka çocuk yapmaması için de uyarılmasına rağmen beşinci çocuğunu doğurdu. Uzun süredir kullandığı ilaçları da cinayetten 15 gün önce bırakmıştı. Çocuklarını neden öldürdüğü sorulduğunda ise doğru bir şekilde büyümüyorlardı cevabını verdi.
Uzmanlar Andrea Yates'in çocuklarının doğumundan sonra kadınlar arasında yaygın olan psikolojik rahatsızlıktan etkilendiğini belirtiyorlar. Kadınların %70'i doğumdan hemen sonra girdikleri olağandışı psikolojik durumdan iki hafta gibi bir süre sonra çıkıyorlar. Ancak, bazı ABD'li uzmanlar bu durumun kadınların %20'sine yakın bir bölümünde doğum sonrası depresyonlara (postpartum depresyonlara) dönüştüğünü belirtiyor. Bu psikolojik bozukluk daha ağır bir durum olan doğum sonrası psikozuna (postpartum psikoz) dönüşebiliyor. New York Üniversitesi Tıp Okulunun iddiasına göre ise 500 doğumdan 1'in de kadınlar bu tür psikoz altına giriyorlar.
Feministler kadınların yaşadıkları doğum sonrası depresyona ve bu sürecin getirdiği sorunlara kamuoyunun uzunca bir süredir dikkatini çekmeye çalışıyorlardı. Andrea Yates'in de içine düştüğü iddia edilen bu durum önemsiz gibi görülmekte ve küçümsenmekte. Ya da her aile içi sorunda yaşandığı gibi bir tabu olarak algılanıp konuşulmamakta. Doğal olarak, Yates'in bu trajik durumu medya da gereken fırsatı yaratmış oluyor. Kadın hakları savunucuları açısından stratejik olarak bu durum asla kaçırılmayacak bir fırsat. Bütün bu trajedinin arasında Amerikan Psikiyatri Derneğinin ve diğer bilimsel kurumların bu konudaki araştırmaları şimdiye kadar hiç olmadığı bir şekilde okuyucu buluyor.
Öte yandan, bu stratejik olarak akıllıca gibi görünen yöntemin feministlere getirisi kadar kaybı da var. Olumsuz tarafı şu: doğum sonrası depresyon geçiren anneler bu kadar trajik noktalara gelmiyorlar. Çoğu annenin kendini içinde bulduğu durum bu kadar vahşi bir örnek ile karşılaştırıldığında önemini kaybetmiş ve de sanki daha hafifmiş gibi görünmekte. Bu kadar ürpertici istisna bir örneğe odaklanarak, durumun gerçek boyutlarından uzaklaşmış oluyoruz. Yani, yine gündelik hayatını tüm zorluklar ile sürdürmeye çalışan herhangi bir annenin bu kadar vahim olmayan durumu böylesine bir örnekle karşılaştırıldığında göz ardı edile biliniyor.
Bazıları Yates'in doğum sonrası psikozu hastası değil de şimdiye kadar tanısı koyulamamış şizofren hastası olduğunu söylüyorlar. Diğerleri de, kamuoyunun şimdiye kadar doğum sonrası depresyona ve psikoza yeterli önemi ve yeri vermediğini bu yüzden de sağlıklı bilgilerin ve bakış açısının eksikliğinden dem vuruyorlar. Bazı hukukçular da doğum sonrası psikozu savunmasının' çok yeni olduğundan mahkemede değerlendirilmesinin güçlüğünden söz ediyorlar. Kanımca bütün bu eleştiriler doğum sonrası depresyonun acilen irdelenmesi gerektiğine işaret ediyor. Dolayısıyla stratejik düşünen biri olarak NOW'ın (Ulusal Kadın Örgütü/ National Organization of Women) bu hamlesini yerinde bulmamak elde değil.
Annenin yeni doğan bebeğini öldürmesi konusunda Birleşik Krallık, Kanada, İtalya, ve Avustralya da dahil olmak üzere en az 29 ülkede bu konuda kanunlar bulunmakta. Bu ülkelerde anneye 1 yaşın altındaki bebeğini öldürmesi durumunda hapis cezası da verilmiyor. Eğer anne kendisinin ağır stres altında olduğunu kanıtlayabilirse, bu hafifletici sebep sayılıyor. Hapse göndermek yerine anneye uyarı verilip psikolojik yardıma yönlendiriliyor.
Türkiye'de ise annenin doğum sonrası geçirdiği ağır bunalım nedeniyle bebeğini öldürmesi kanun da yok. Ancak, Madde 453 'Öldürme fiili, anası tarafından şerefini kurtarmak saikiyle yeni doğmuş bulunan çocuğa karşı işlenmiş ise faile dört yıldan sekiz yıla kadar ağır hapis' cezası verilebileceğini belirtiyor. Görüldüğü gibi bu madde Türkiye'nin ve bir sürü diğer ülkenin gerçeği olan "namus cinayetlerine" işaret ediyor.
Jules Henry psikopatolojinin kültürdeki bozuklukların sonucu olduğunu söyler. Feministlerde kültürün kadınların pahasına korunduğuna dikkat çekerler. İçinde bulunduğumuz bu psikopatolojik durumu korumaktan vazgeçip, değiştirmeye çalışmanın vakti gelmedi mi?

Leyla Pervizat

Kazete' den alıntıdır.