Mesajı Okuyun
Old 03-11-2003, 20:07   #18
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Doç.Dr. Adem Sözüer Ve TCK

KADININ İNSAN HAKLARI – YENİ ÇÖZÜMLER VAKFI

tarafından düzenlenen

TÜRK CEZA KANUNU’NDA KADININ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ TOPLANTISI’NDA


İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ ve

TCK TASARISI ADALET ALT KOMİSYONU BİLİM DANIŞMANI DOÇ. DR. ADEM SÖZÜER’İN KONUŞMASI




Adalet, Eşitlik ve Özgürlük Meşalesi Kadınların Elinde

Türk Ceza Kanunu Tasarısı 1985 yılından itibaren bir çok kez TBMM gündemine gelmiş ancak yapılan eleştiriler nedeniyle kanunlaşmadan geri çekilmiştir. Aynı tasarı bazı değişikliklerle bugün de TBMM Adalet Alt Komisyonu’nda tartışılmaktadır. Bütün bu süreç içinde özellikle kadın kuruluşları sürekli tasarıya itiraz etmektedir. Bu haklı itirazları ise toplumda geniş yankı bulmuş ve tasarının çağdaş suç politikası ilkeleri doğrultusunda değişmesine en ciddi katkıyı sağlamaya başlamıştır. Yapılan bu eleştirilerin anlamına tam olarak kavranabilmesi için bir ceza kanunu tasarısının hangi ölçütlere ve yönteme göre analiz edilmesi gerektiğinin ortaya konması gerekir. Geçmişten günümüze her ceza yasası yürürlükte olduğu ülkede nasıl bir rejimin egemen olduğunu, orada insana verilen değerin ne olduğunun temel göstergelerinden bir olmuştur. Bir ülkedeki ceza kanununa bakarak o ülkedeki rejimin demokratik mi ya da otoriter mi olduğu rahatlıkla anlaşılabilir. Yine bir ülkedeki ceza kanunun esas aldığı temel değerler o ülkede insanın bir amaç mı yoksa bir araç olarak mı görüldüğünü ortaya koyar. İşte bundan dolayıdır ki, bir ceza kanunu tasarısını irdelerken öncelikle, o tasarıya nasıl felsefenin hakim olduğunu ve nasıl bir suç politikası izlenmek istendiğini belirlemek gerekir. Bu nedenle sorunu, tasarıda cinsiyet ayrımcılığına yol açan bazı maddelerinin değiştirilmesi olarak görmemeliyiz. Esas sorun tasarının sadece kadına, erkeğe veya çocuğa nasıl baktığı değil genel olarak nasıl bir insan modelini esas aldığıdır. Bu açıdan bakıldığında, gündemdeki ceza tasarısının bireyi değil, bürokratik kurumları koruma ve güçlendirmeye yönelik bir felsefeyle hazırlandığını görmekteyiz. Kişinin özgür tercihlerine göre maddi-manevi varlığını geliştirme hakkını önemsiz sayan anlayışın doğal bir sonucu olarak cinsel suçlar tasarıda, bireyin değerlerine karşı değil “edep töreleri” değerlerine karşı işlenmiş suçlar olarak düzenlenmiştir. Bu zihniyet, tecavüze uğrayan kadını ayıplı bir mal gibi görmekte ve bu ayıbın suç failiyle evlenmeyle giderileceğini söylemektedir. Böylece failin değil saldırıya uğrayan mağdurun cezalandırılması uygulaması tasarıda da kabul görmüştür. Bu örnekte mevcut tasarının insan onurunu temel değer almayan, insanı bir obje konuma düşüren bir düşüncenin ürünü olduğunu ortaya koymaktadır. Tasarıdaki bir çok madde ile insanların tek başına veya örgütlü biçimde düşüncelerini ifade etmesi geniş biçimde sınırlandırılmakta, şiddet içermeyen muhalif siyasal faaliyetler tehlikeli sayılmaktadır. Çünkü tasarıya hakim otoriter felsefe, seçilmiş iktidarlara kuşkuyla bakmakta, seçimleri yönetenlerin değil yönetilenlerin belirlendiği bir oylama olarak görmektedir. İşte böyle bir anlayışın kanunlaşmasını önleyen en önemli etkinlik kadınlar tarafından yapılmıştır. Nitekim TCK Tasarısı’nın TBMM gündemine gelmesinden sonra, gerek iktidara gerek muhalefete mensup kadın milletvekilleri, kadın gazeteciler ve kadın kuruluşları eleştiri ve önerilerini ısrarlı biçimde ortaya koymuşlardır. Diğer bir deyişle adalet, özgürlük ve eşitlik meşalesi kadınların elinde, tasarının otoriter felsefesinin değişiminde temel faktör olmuştur. Öyle ki, tasarıyı görüşmeye başlayan Adalet Alt Komisyonu’nun milletvekili üyeleri ve bilim danışmanları, çalışmalarına başlar başlamaz, tasarının temel değerini insan onuru ve kişi hak ve özgürlükleri yapan devrim niteliğinde maddeleri tasarının en başına koymuşlardır. Kişi hak ve özgürlüklerini korumak ve suç işlenmesinin önlenmesi temel amaç olarak tasarının birinci maddesi olarak kabul Alt Komisyonca kabul edilmiştir. Adalet ve eşitlik ilkesinin de tasarıda yer almasıyla, ceza kanunun uygulanmasında her tür ayırımcılığa yol açabilecek düzenleme ve uygulamalara son verilmesinin ilk adımı atılmıştır. Tasarının bu şekilde hukuk devleti ve insan haklarına uygun bir eksene oturtulmasında, gerek iktidar gerekse muhalefet partilerinden büyük destek verilmektedir. Atılan bu adımların devamının gelebilmesi ve ülkemizin gelecek yüzyılına damgasını vuracak çağdaş bir ceza kanununun yapılması için toplumun tüm kesimlerinin destek ve çabalarını sürdürmeleri gerekir.


Saygılarımla.




Alt Komisyon’un Tasarı’da yaptığı değişiklikler


*Kanunun temel amacının, kişi hak ve özgürlüklerini korumak ve suçların önlenmesi olduğu,

*Adalet ve eşitlik ilkesi gereği cezanın suçun ağırlığıyla orantılı olacağı, dil din, ırk, cinsiyet ayırımcılığı yapılamayacağı,

*Ceza kanunlarının yorumunda kıyas yapılamayacağı,

*İdarenin suç ve ceza koyamayacağı bu yetkinin sadece TBMM’de olduğu,

tasarıya temel ilkeler olarak konuldu.


*Türkiyede yapılacak yargılamalarda yabancılara ayrıcalık tanıyan hüküm çıkarıldı, yabancı ve Türk vatandaşı eşit hale getirildi.Türk hakimine yabancı ülke kanunun bilme ve uygulama zorunluluğu getiren madde çıkarıldı, hakim sadece Türk hukukunu uygulayacak.

*Kadın kız ayırımı yapan düzenleme çıkarıldı.

*Tasarıda sadece hakim ve savcılar yargısal faaliyet gören sayılıyordu bunlara avukatlar da ilave edildi.

*Üç kişinin bir araya gelip konuşmasını dahi örgüt sayabilecek tanım tasarıdan çıkarıldı.

*Özellikle trafik kazalarıyla ve yerleşim yerlerinde ateş ederek ölüme neden olanlara uygulanabilecek, olası kast düzenlemesi tasarıya girdi.

*Kişiyi gerçekleştirmeyi kastetmeği neticeden sorumlu tutan ortaçağ düzenlemesi tasarıdan çıkartıldı.


Alt Komisyon’a İletilen Öneriler

*Tasarıda Anayasa’ya aykırı biçimde tüzel kişiler için ceza sorumluluğu getiren düzenlemenin değiştirilmesi ve tüzel kişilerin vasıta kılınarak suç işlenmesi durumunda uygulanacak yaptırım tür ve koşullarının Anayasa’ya uygun biçimde düzenlenmesi,

*Suç işleyerek kazanç elde etmeyi caydırıcı yaptırımlar,

*Kabahatlerin ceza kanunundan çıkarılması,

*Gün para cezası sistemine geçiş,

*Çocuk suçluluğunun önlenmesi ve suç mağdurunun korunmasına yönelik tedbirler,

*İfade Özgürlüğünü sınırlayan hükümlerin değişmesi,

*Cinsel suçların bireye yönelik suçlar biçiminde düzenlenmesi ve ayrımcılığa yol hükümlerin değiştirilmesi, çocuklara yönelik cinsel istismarın etkili biçimde yaptırıma bağlanması, tecavüze uğrayan kadının bu suçu işleyenle evlenmesine zorlayan hükmün tasarıdan çıkarılması,

*Öldürme ve yaralama suçlarının cezalarının etkinleşmesi,

*Tasarıda şiddete başvurmayan sivil ve siyasal girişimleri, seçilmiş iktidar ve muhalefeti anayasal düzeni değiştirme suçuyla mahkumiyetini sonuçlayacak antidemokratik tanımın değiştirilmesi ve bu suçun mutlaka cebir şiddet yöntemleriyle işlenebileceğinin öngörülmesi,

*Ceza kanunundan tasarıya aynen aktarılan ve uyuşturucu madde kullanımının yaygınlaşmasına yol açan düzenlemelerin değiştirilmesi. Uyuşturucu madde ticareti, karapara aklama suçlarına karşı etkili ceza ve tedbirlere ilişkin düzenlemeler,

*Hırsızlık, kapkaç ve gasp gibi suçların örgütlü olarak işlenmesi durumunda etkin ceza ve tedbirlerin getirilmesi.