Mesajı Okuyun
Old 21-06-2007, 22:03   #4
Av. M. Yasir Bağce

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1979/13-454

K. 1981/857

T. 25.12.1981

� ALACAK DAVASI ( Hakimin Taleple Bağlı Olması )

� TALEPLE BAĞLILIK İLKESİ ( Hakimin Talepten Fazlasın Hükmedememesi Ancak Eksiğine Hükmedebilmesi )

� HAKİMİN TALEPTEN EKSİĞİNE HÜKMETMESİ ( Taleple Bağlılık Kuralına Uygun Olması )

� İŞTİRAK HALİNDEKİ MÜLKİYET PAYININ SATIŞ VAADİ

� SATIŞI VAADEDİLEN TAŞINMAZIN BAŞKASINA SATILMASI

� ALICININ SÖZLEŞMEYİ BOZMA HAKKI VE İLERİ SÜRECEĞİ İSTEKLER

818/m.108

743/m.630

1086/m.74

ÖZET : Mahkemece, satış vaadinin şahsi bir hak bahsettiği, buna dayanılarak şuyuun giderilmesi davası nedeniyle elde edilen bedelin istenemiyeceği görüşü ile dava reddedilmiştir.
Satış bedelinden pay istenen taşınmazlar İzmir Altıncı Noterliği'nce düzenlenen 5.3.1973 gün ve 3920 sayılı satış vaadi sözleşmesi ile davacıya satışı vaadedilmiş ve pay bedelleri toplanıp 43.600 lira da davalılar tarafından alınmıştır. Satılan taşınmaz payları davacı adına kayıt ve tescil edilmeden şuyuun giderilmesi davası yoluyla satıldıklarına göre davacı, satış bedelinden satın aldığı paylar oranında talepte bulunmakta haklıdır. Satışı vaadedilen paylar yerine davalılar mamelekine bu payların parası, yani onun ( ikame değeri ) girmiş, böylece davacı, hisselerin temliki yerine bunların değerinin kendisine verilmesini isteme hakkını kazanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun benzer olayda 13.3.1958 gün ve 9342 esas, 1311 sayılı kararı da bu yoldadır.
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: ( Çeşme Asliye Hukuk Mahkemisi )nce davanın reddine dair verilen 9.7.1975 gün ve 91-77 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay Onüçüncü Hukuk Dairesi'nin 3.5.1977 gün ve 1930-7541 sayılı ilamiyle, ( ...Davalılardan 7 parça taşınmazı, satış vaadi sözleşmesi ile satın alan davacı, bunlardan 5 inin şuyuun giderilmesi yoluyla satıldığından söz ederek satış bedellerinden davalılara düşen paylar toplamı 60.100 liranın ödetilmesin istemiştir.
Davalılar davanın yersiz olduğunu bildirerek reddini istemişlerdir.
Mahkemece, satış vaadinin şahsi bir hak bahşettiği, buna dayanılarak şuyuun giderilmesi davası nedeniyle elde edilen bedelin istenemiyeceği görüşü ile dava redddedilmiştir.
Satış bedelinden pay istenen taşınmazlar İzmir Altıncı Noterliği'nce düzenlenen 5.3.1973 gün ve 3920 sayılı satış vaadi sözleşmesi ile davacıya satışı vaadedilmiş ve pay bedelleri toplanıp 43.600 lira da davalılar tarafından alınmıştır. Satılan taşınmaz payları davacı adına kayıt ve tescil edilmeyen şuyuun giderilmesi davası yoluyla satıldıklarına göre davacı, satış bedelinden satın aldığı paylar oranında talepte bulunmakta haklıdır. Satışı vaadedilen paylar yerine davalılar mamelekine bu payların parası, yani onun ( ikame değeri ) girmiş, böylece davacı, hisselerin temliki yerine bunların değerinin kendisen verilmesi isteme hakkını kazanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun benzer olayda 13.3.1958 gün ve 9342 esas, 1311 sayılı kararı da bu yoldadır.
Mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temiyizedildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı idia ve sanumalarına, dosyadaki belgelere, yerel mahkeme kararından açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle Hukuk Genel Kurulu'nun 31.1.1962 gün v 4/1 E., 19 K. sayılı ilamında da belirtildiğine göre; bir kimsenin ileride yapılacak taksim sonunda kendiüzerin geçecek olan taşınmaz payının satışın vaadetmesi, kişisel borç doğuran bir sözleşme olması nedeniyle geçerlidir. Satışı vaadedilen taşınmazın iştirak halinde olması yüzünden ferağa icbar davası açılmaması, ya da açılmış ise dinlenme olanağı bulunmaması kişisel hak doğuran bu sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Ancak, satış vaadine konu edilen taşınmazların, paylılığının giderilmesine ilişkin kesinleşen karar üzerine satılması halinde sözleşmeyi bozma hakkkı olan davacı alıcı, BK.nun 108/1. fıkra hükmüne dayanarak tediye eylediği şeyi ( yani satış parasını ) dava edebilir. Buna ilaveten davacı ayrıca koşulları gerçekleştiği takdirde zararını da isteyebilir. BK. m. 198/ll kuralının öngördüğü zarar giderin sorumluluğu, borçlunun verme ediminde kusurlu temerrüdü ile alacaklınının zararı arasında bir illiyet bağının varlığını zorunlu kılar. BK.nun anılan maddesinde öngörülen zararın giderilmesi, borçlunun sözleşmeye aykırılğa yönelik bir gerçek, teknik anlamda kusurunun varlığına bağlanmıştır. Sözleşmeden dönen alacaklının borçlusundan giderilmesini isteyebileceği zarar, onun sözleşme ifa edilmiş olsaydı kavuşacağı ifa çıkarından, şimdi sözleşmenin ifa edilmemesi yüzünden yoksun kalmış bulunmaktan oluşan olumlu ( müspet ) zarar olmayıp, onun sözleşme hiç kurulmasıydı uğramamış bulunacağı olmumsuz ( menfi ) zarardır ( Baskın görüş ve akis görüş için bakınız. Rona Serozan - Sözleşmeden Dönme İstanbul 1975 - sahife 637 vd., dipnot 151'de anılan eserler; keza dipnot 152 ile ilgili metin ). ( HGK. 1.6.1966 gün ve 3/436 E., 164 K. ). Hakim görüş bu olmakla beraber aksi görüşte olanlar, yani olumlu zararın istenebileceğini ileri sürenler de vardır. Ancak bu yönün bu davada tartışılmasına gerek görülmemiştir. Zira, davacı, bu davada BK.nun 108/ll. fıkrasından kaynaklanan bir zarar isteğinde bulunmaması; sadece, yukarıda da açıklandığı veçhile paylılığın giderilmesine ilişkin kararın kesinleşmesi sonucu yapılan satışta davalıların eline geçen paranın ödetilmesini istemiştir. Hal böyle olunca zararın kapsamının ne olacağı yönünün bu davada tartışılmasının gereği yoktur. BK.nun 108/l. fıkrası hükmünce davacı ancak tediye ettiği satış parasını isteyebileceğine göre, mahkemenin direnme kararının bu bölüme ilişkin gerekçesi doğrudur.
Ne varki, davacı satış vaadi sözleşmesi dolayısiyle ödediği satış parasının üstünde bir istekte bulunmuş ve satış memuru tarafından yapılan satışta elde edilen bedelin tahsilini talep etmiştir. O halde mahkemenin, "çoğun içinde azın da bulunduğu" yolundaki genel hukuk ve mantık kuralı uyarınca, davacı tarafından sözleşme gereği ödenen satış parasının tahsiline karar vermesi gerekirken, anılan ilkeyi gözden uzak tutarak davanın tümüyle reddine karar vermiş olması usul ve yasaya aykırıdır ve direnme kararı sadece bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının direnme kararının yukarıda gösterilen sebepten dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 25.12.1981 gününde, bozmada oybirliği ve nedeninde oyçokluğuyla karar verildi.