Mesajı Okuyun
Old 20-06-2007, 08:31   #50
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Ben İzmir'de büyüdüm, fakülteyi kazanınca Ankara'yı gördüm. 1992'den beri de burada, Ankara'da yaşıyorum.

Ankara ile ilgili iki önemli olay var yaşamımda.

İlki, fakülteye , derse gittiğim ilk gün... Eylül sıcağında Kızılay'da otobüsten indim, biraz yürüyeyim dedim. Üzerimde bir tişört bir de şort. Kızılay-Cebeci yürüşüm sırasında başıma gelenlerden beri Ankara'da şort giymiyorum. O zaman Ankara'nın uçsuz bucaksız bir bozkır olduğunu anladım. Muhafazakarlığı beni oldukça sarsmıştı. Hala da içerlerim o günü düşündüğümde, doğrusu.

İkinci olay ise, Ankara'ya gitmeden Ankaralılar ile ilgili gördüğüm bir konu idi. Yazlıklar ve yazlıkçılar meselesi aslında Ben ne kadar yere gittimse yazlıkçıların olduğu ( özellikle Didim tarafında ) , daima birkaç Ankaralıya rastlamışımdır. Bu Ankaralıların benim gözümdeki en önemli özellikleri, aralarına kapanıp kalmaları, sağa sola laf atıp iki söz söylemekten kaçınmalarıydı. Biz İzmir'de öyle miydik, ya? Hemen ahbap olur, iki lafın belini kırardık. Hiç hoşlanmamıştım bu kadar kapalı olmalarından ( hele o genç yaşlarımda hiç ! ) Bu kapalılığın sebebini şorta verdikleri tepkiyi görünce daha bir anlamlandırdım. Muhafazakarlık, sadece başkasının şortunda değil, kurdukları ilişkilerde de var.

Bir yeri özlenir yapan mekanın kendisi olabilir elbette. Mekan olarak Ankara'ya diyecek bişeyim yok, yaşamak kolay, mesafeler makul, şehir çok da kötü sayılmaz. Ancak, insanı hakkındaki görüşüm hala değişmedi. O kadar zor ki iletişim kurmak çoğuyla. O Ankaralı yazlıkçılar, burada her yerdeler Bu, Ankaralı yazlıkçı sendromundan muzdarip olmayanları tenzih ederim, elbette.

Zaten bir insanı deniz bile değiştiremiyorsa ...

Saygılar.