Mesajı Okuyun
Old 31-05-2007, 10:04   #4
ayanlar07

 
Varsayılan

<H4><H4>T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2006/4-518

K. 2006/526

T. 12.7.2006

• TAZMİNAT DAVASI ( Fazlaya İlişkin Haklar Saklı Tutularak Dava Açılması - Saklı Tutulan Alacak Kısmı İçin Zamanaşımını Kesmeyeceği )

• ZAMANAŞIMI ( Fazlaya İlişkin Haklar Saklı Tutularak Açılan Tazminat Davasının Saklı Tutulan Alacak Kısmı İçin Zamanaşımını Kesmeyeceği - Süre Geçirildikten Sonra Açılan Ek Davanın Reddi Gereği )

• EK DAVA ( Fazlaya İlişkin Haklar Saklı Tutularak Açılan Tazminat Davası - Süre Geçirildikten Sonra Açılan Ek Davanın Reddi Gereği/Saklı Tutulan Alacak Kısmı İçin Zamanaşımını Kesmeyeceği )

• FAZLAYA İLİŞKİN HAKLAR SAKLI TUTULARAK AÇILAN TAZMİNAT DAVASI ( Saklı Tutulan Alacak Kısmı İçin Zamanaşımını Kesmeyeceği - Süre Geçirildikten Sonra Açılan Ek Davanın Reddi Gereği )

818/m. 60, 133

1086/m. 4


ÖZET : Dava, Hazine adına kayıtlı yerden izinsiz alınan kum ve çakıl bedelinin tazmini istemiyle açılmış ek dava niteliğindedir. Uyuşmazlık, ihtilaf konusu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır. Zararı ve faili belli olduğu halde zarar gören kişi tazminat alacağının tamamını değil bir kısmını dava etmiş olabilir. Dava açılması, zamanaşımını kesen nedenlerdendir. Ancak dava, açılan miktar için zamanaşımını keser. Saklı tutulan kısım için zamanaşımını kesmez. Dosya kapsamından ek davanın zararı ve faili öğrenmeden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresinin geçirilmesinden sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Davalı taraf da zamanaşımı definde bulunduğundan zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 12.09.2003 gün ve 2003/431-830 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 11.05.2004 gün ve 2004/3820-6220 sayılı ilamı ile,
( ...Dava, izinsiz kum ve çakıl alınması nedeniyle uğranılan bakiye zararın tazmini istemine ilişkindir. Yerel mahkemece dava zamanaşımından reddedilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Hazine'ye ait taşınmazdan davalı şirket tarafından kum çakıl alınıp, arazi yapısının bozulduğunu belirterek, zararın ilk kısmına ilişkin aynı mahkemenin 2002/1300 Esas sayılı dava dosyasında alınan 27/09/2001 tarihli rapora dayanmak suretiyle istemde bulunmuştur. Zarar Devletin hüküm ve tasarrufundaki taşınmazın bozulması ve malzeme alınması nedeniyle bedelinin tazminine ilişkindir. Diğer bir anlatımla davacının zararı, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkına dayanılarak istenilmektedir. Mülkiyet hakkı ayni hakların en önemlisi ve en geniş yetkileri kapsayanıdır. Dolayısıyla mutlak bir haktır. Bu özelliği nedeniyle Anayasa'da da "temel haklar ve ödevler" başlığında 35. maddede düzenlenmiştir. Bu nedenle her tür müdahaleye karşı korunmuştur. Davacı mülkiyet hakkına davalının haksız eylemi ile el atması nedeniyle haksız el atmanın önlenmesini isteyebileceği gibi, taşınmazın eski hale getirilmesi veya uğradığı zararın tazmini isteminde de bulunabilir. Mülkiyet hakkı zamanaşımına uğramadığından zararın tazminini isteyen davacı diğer iki seçenekteki haklarını da kullanabilir. Şu durumda seçimlik hakkını kullanan davacının tazminat istemesi zamanaşımını kesmez. Kaldı ki, davacı idarenin dava açmaya yetkili merciinden bu kısım tazminat için olur alınmamıştır. Dolayısıyla zamanaşımı başlamamıştır. Zarar taşınmazla ilgili bulunmasına göre işin esasına girilerek varılacak sonuca göre hüküm kurmak gerekirken, yazılı gerekçe ile zamanaşımı nedeniyle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmiştir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, tapuda çay yatağı vasfıyla davacı Hazine adına kayıtlı yerden izinsiz alınan kum ve çakıl bedelinin tazmini istemiyle açılmış ek dava niteliğindedir.
Özel dairece yukarıda yazılı nedenlerle kararın bozulması üzerine, yerel mahkemece önceki kararda direnilerek, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, dava konusu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Borçlar Kanunu'nun 60. maddesinde haksız fiillerle ilgili üç tür zamanaşımı öngörülmektedir. Bunlar; bir yıllık kısa zamanaşımı; on yıllık uzun zamanaşımı ile olağanüstü nitelikteki ceza zamanaşımıdır.
Haksız fiil nedeniyle tazminat alacakları bir yıllık kısa zamanaşımına tabi tutulmuş olup, anılan maddeye göre bir yıllık süre "mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ıttılaı tarihinden itibaren" işlemeye başlayacaktır.
Zamanaşımı süresinin başlaması için zarar görenin hem zararı, hem de failini öğrenmesi gerekmektedir. Bunlardan sadece birinin öğrenilmesi kısa zamanaşımı süresinin işlemesi için yeterli değildir.
Zarar, zarar verici fiil veya olayın zarar görenin hukuki varlık ve değerleri üzerindeki olumsuz etki ve sonuçları olarak tanımlanabilir. Zamanaşımının işlemeye başlaması için zararın öğrenilmesinden amaç, zarar verici olayı değil, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında dava açmaya, bu davayı objektif şekilde desteklemeye ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli, yeterli hak ve koşulların öğrenilmesi demektir. Bunlar öğrenilmedikçe, zarar gören dava yoluyla talep edebileceği tazminatın sebep ve şartlarını değerlendiremez. Zarar veya zarar verici fiil devam ettiği sürece, zarar görenin zararı öğrendiği kabul edilemez.
Zarar ve fail belli olduğu halde, zarar gören kişi tazminat alacağının tamamını değil, bir kısmını dava etmiş olabilir. Dava açılması, Borçlar Kanunu'nun 133/2. maddesi uyarınca zamanaşımını kesen sebepler arasındadır. Ancak dava, açılan miktar için zamanaşımını kesmektedir. Zarar gören kişinin, dava: dışı tuttuğu tazminat miktarı için zamanaşımı kesilmez, bu miktarla ilgili olarak işlemeye devam eder. Mevzuatımızda, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, saklı tutulan alacak kısmı için zamanaşımını kesen bir sebep olarak öngörülmemektedir.
Davacı, davalının haksız müdahalesi sonucunda el atmanın önlenmesini, taşınmazın eski hale getirilmesini isteyebileceği gibi, dilerse tazminat da isteyebilir. İyi niyetli olmayan zilyet "geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır."
Somut olayda davacı Hazine, arazisinden izinsiz kum ve çakıl alınması şeklinde beliren davalının haksız eylemi nedeniyle seçimlik hakkını zararın tazmini şeklinde kullanmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelerden davalının müdahalesinin tutanak tarihinden sonra devam etmediği anlaşılmaktadır.
Devlet Davalarının Takibi Usullerine İlişkin 4353 Sayılı Kanun'un "Davaların açılması ve İcra takiplerinin başlaması" başlıklı 26. maddesi uyarınca yetkili makam oluru bulunmadıkça "dava açılamaz ve hiçbir İcra takibi yapılamaz" denmekte olup, ( kısmi ) davanın açılmasında aranan yetkili makam oluru sonrasında açılacak ek davalarda yeniden yetkili makam oluruna ihtiyaç bulunmamaktadır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05.04.2006 gün ve 2006/4-118-145 sayılı kararı ).
Davacı Hazine, seçimlik hakkını zararın tazmini şeklinde kullandığına ve kısmi davayı açma izninin verildiği 07.07.1998 tarihinin, davacı idarenin zararı ve faili öğrenme tarihi olarak belirlendiğine göre eldeki davanın Borçlar Kanunu'nun 60/1. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Zamanaşımı başlangıcının, taşınmazın eski hale getirilmesi koşuluna bağlanması isabetli olmayıp, davalı taraf süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğundan mahkemece zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi isabetli bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, 12.07.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. yarx
</H4>



T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/9285

K. 2006/7428

T. 19.6.2006

• TRAFİK KAZASI NEDENİ İLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Gelişen Tıbbi Zarar Bulunduğundan Sakatlık Oranının Rapora İttila İle Bir Yıllık Zamanaşımı Süresinin Başlatılması Gereği )

• ZAMANAŞIMI SÜRESİ ( Maddi ve Manevi Tazminat Talebi - Trafik Kazası İtibariyle Ceza Zamanaşımı Süresinin Beş Yıl Olduğu )

• TRAFİK KAZASINDA OLUŞAN ZARARLARDAN DOLAYI ZAMANAŞIMI ( 5 Yıl Olduğu - Maddi ve Manevi Tazminat Talebi )

• ZAMANAŞIMININ BAŞLANGIÇ TARİHİ ( Gelişen Tıbbi Zarar Bulunduğundan Sakatlık Oranının Rapora İttila İle Bir Yıllık Zamanaşımı Süresinin Başlatılması Gereği - Maddi ve Manevi Tazminat )

818/m.60


ÖZET : Dava, trafik kazasında yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Trafik kazası itibariyle ceza zamanaşımı süresi beş yıldır. Zararın gelişme gösterdiği durumlarda zamanaşımının başlangıcı olarak zararın geliştiği günün, sona erdiği günün, gelişen durumun öğrenildiği günün önemi vardır. Gelişen durum sürdükçe zamanaşımı işlemesi söz konusu olmaz. Zira zararın giderek artması söz konusudur.
Somut olayda Adli Tıp Kurumu'nun raporunda; davacıda trafik kazası travması sonrasında gelişmiş ağır psikiyatrik bozukluk bulunduğu ve %100 oranında işgücü kaybı mevcut olduğu ve bu sakatlık durumunun trafik kazasıyla uygun illiyet bağı içinde olduğu belirtilmektedir. Bu rapor gözetildiğinde gelişen tıbbi zarar bulunduğundan sakatlık oranının rapora ittila ile bir yıllık zamanaşımı süresinin başlatılması gerekmektedir. Bu durumda ise zamanaşımının dava gününde dolmadığı belirgindir.
DAVA : Davacı O. vekili Avukat İ. tarafından, davalı E. aleyhine 04/09/2002 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası nedeni ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; zamanaşımı nedeni ile davanın reddine dair verilen 21/02/2005 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, trafik kazasında yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Trafik kazasının 23/09/1992 günü olduğu, davacının kafa içi ameliyat geçirdiği, ceza davasında alınan raporda hayati tehlike geçirdiğinin ve 45 gün iş güçten kaldığının bildirildiği, davalının 2/8 kusurlu bulunarak cezalandırıldığı, bu davanın 04/09/2002 günü açıldığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde: ameliyattan sonra davacıda davranış bozukluğu başladığı ve arttığı, çeşitli tarihlerde akıl hastanesinde tedavi gördüğü, psikoz durumunun arttığı ve vesayet altına alındığı, davayı da vasisinin açtığı anlatılmaktadır. Trafik kazası itibariyle ceza zamanaşımı süresi beş yıldır. Zararın gelişme gösterdiği durumlarda zamanaşımının başlangıcı olarak zararın geliştiği günün, sona erdiği günün, gelişen durumun öğrenildiği günün önemi vardır. Gelişen durum sürdükçe zamanaşımı işlemesi söz konusu olmaz. Zira zararın giderek artması söz konusudur.
Somut olayda Adli Tıp Kurumu'nun 03/12/2004 günlü raporunda; davacıda trafik kazası travması sonrasında gelişmiş ağır psikiyatrik bozukluk bulunduğu ve % 100 oranında işgücü kaybı mevcut olduğu ve bu sakatlık durumunun trafik kazasıyla uygun illiyet bağı içinde olduğu belirtilmektedir. Bu rapor gözetildiğinde gelişen tıbbi zarar bulunduğundan sakatlık oranının ( zarar miktarının ) 03/12/2004 günlü rapora ıttıla ile bir yıllık zamanaşımı süresinin ( BK'nun 60/1 ) başlatılması gerekmektedir. Bu durumda ise zamanaşımının dava gününde dolmadığı belirgindir. İşin esası incelenerek varılacak uygun sonuç çevresinde bir karar verilmesi gerekirken mahkemece gelişen zarar bulunduğu gözetilmeksizin zamanaşımı nedeniyle davanın reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. yarx
</H4>



T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/5594

K. 2006/132

T. 17.1.2006

• HAKSIZ FİİL NEDENİYLE TAZMİNAT ( Zarar Görenin Zarara ve Faizine Ittıla Tarihinden İtibaren Bir Yıl İçinde Açılması Gereği )

• DAVA AÇMA SÜRESİ ( Haksız Fiile Dayalı Tazminat Davasının Zarar Görenin Zarara ve Faizine Ittıla Tarihinden İtibaren Bir Yıl İçinde Açılması Gereği )

• ZARARIN VE FAİZİN ÖĞRENİLME TARİHİ ( Haksız Fiile Dayalı Tazminat Davasını Zarar Görenin Bir Yıl İçinde Açması Gereği )

818/m.60/1


ÖZET : BK.nun 60/1. maddesi hükmüne göre haksız fiile dayalı tazminat davasının, zarar görenin zarara ve faizine ıttıla tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, davalı şirketin üretimde kullandığı elektrik enerjisinin kaçak elektrik kullandığı iddiasıyla haksız şekilde mühürlenerek 22.6.2002-11.7.2002 tarihleri arasında kullanılmaması nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davalı süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesinde davanın haksız fiilden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkin bulunduğunu belirterek BK.nun 60/1. maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığından zamanaşımı yönünden reddini istemiştir.
BK.nun 60/1. maddesi hükmüne göre haksız fiile dayalı tazminat davasının, zarar görenin zarara ve faizine ıttıla tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması gerekir.
Somut olayda, davacıya ait elektrik panosu 22.6.2002 tarihinde mühürlenmiş ve 11.7.2002 tarihine kadar elektrik enerjisi verilmemiştir.
Davacı elektriğin verilmediği 22.6.2002-11.7.2002 tarihleri arasında üretim yapamadığından uğradığı zararı istemiştir.
Bu durumda davacının zararının sona erdiği 11.7.2002 tarihinden itibaren bir yıl içerisinde dava açması gerekirken bu süreyi geçirdikten sonra 22.8.2003 tarihinde dava açtığı gözetilerek davanın zaman aşımı definin kabulü ile davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulünde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.1.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. yarx


ilk yargıtay kararı her ne kadar aleyhinize de olsa bence BK daki zamanaşımı süresinin başlangıcındaki zararı öğrenme tarihi zararın miktarı yönünden kabul edilmelidir. diğer iki yargıtay kararından bence bu yorum cıkıyor eğer bunu dile getirirseniz lehinize çözümlenebilir...