Mesajı Okuyun
Old 15-05-2007, 16:34   #38
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Karar 3

T.C.
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/2395
K. 2004/3159
T. 19.4.2004
• KESİN SÜRE KARARININ GEÇERLİLİK ŞARTLARI ( Belirlenen Sürede İşlemlerin Yapılmaması Halinde Doğacak Hukuki Neticenin Gösterilmesi Davanın Bu Nedenle Reddedilebileceği Hususunda Davacının Uyarılması Zorunluluğu )
• KESİN SÜRE KARARINDAN ZIMNEN RÜCU ( Sonra Getirilen Kanıtların Kabul Edilip Üzerinde Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması )
• HAKİMİN VERDİĞİ SÜRENİN KESİN OLDUĞUNA KARAR VERMESİ ( Tanıdığı Süre İçinde Yapılması İstenen İşlerin Ne Olduğunu Hiçbir Şüpheye Yer Vermeyecek Şekilde Açıklaması ve Kesin Süreye Uymamanın Doğuracağı Sonucu Açık Olarak Anlatması ve Bu Anlatılanları Tutanağa Geçmesi Zorunluluğu )
1086/m. 163
ÖZET : Hakim sürenin kesin olduğuna karar vermiş ise tanıdığı süre içinde yapılması istenen işlerin ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklaması ve kesin süreye uymamanın doğuracağı sonucu açık olarak anlatması ve bu anlatılanları tutanağa geçmesi, uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedilebileceğini yine açıkça bildirilmek suretiyle ilgili tarafı uyarması gerekir.

Mahkemece kesin mehil kararından sonra getirilen kanıtların kabul edilip üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, ara kararından zımmen rücu edildiği anlamını da içermektedir.

DAVA : Dava dilekçesinde itirazın iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : 1- Dava, ortak gider payının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, dilekçede tanık, bilirkişi incelemesi vs. delillere dayanılmıştır.

Mahkemece 24.6.2002 tarihli oturumda verilen ara kararında "davacı vekiline delillerini bildirmesi için 10 gün kesin mehil verilmesine, sonuçlarının anlatılmasına ( anlatıldı )" denilmek suretiyle davacı tarafa kesin önel verilmiştir.

Tanınan 10 günlük süre geçtikten sonra ancak duruşmanın atılı bulunduğu 12.8.2002 tarihli oturum gününden önce davacı tarafça yönetime ait defter, makbuz ve diğer kağıtlar ve belgeler delil olarak gösterilmiş ve bilahare ibraz edilmiştir.

Bu deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve iddia ve savunmalar doğrultusunda bilirkişi raporu da alınıp dosyaya konulmuştur. Bu aşamadan sonra mahkemece yukarıda sözü edilen kesin önel verilmesine ilişkin ara kararına uyulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kesin süre; davayı uzatmak ve sonucunu geciktirmek amacında olan tarafın bu davranışını önlemek amacıyla getirilmiş olan bir tedbirdir. Hakimin ilk defa tayin ettiği süreler kural olarak kesin değildir, ancak hakim kendisinin tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir ( HUMK.md.163 ). Eğer hakim sürenin kesin olduğuna karar vermiş ise tanıdığı süre içinde yapılması istenen işlerin ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklaması ve kesin süreye uymamanın doğuracağı sonucu açık olarak anlatması ve bu anlatılanları tutanağa geçmesi, uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedilebileceğini yine açıkça bildirilmek suretiyle ilgili tarafı uyarması gerekir.

Somut olayda, Yargıtay'ın kararlılık kazanmış uygulamalarında da yerini alan bu esaslara uyulmayıp kararda belirlenen sürede işlemlerin yapılmaması halinde doğacak hukuki netice gösterilmemiş, davanın bu nedenle reddedilebileceği hususunda davacı uyarılmamış, sadece "sonuçlarının anlatılmasına ( anlatıldı )" denilmekle yetinilmiştir.
Mahkemenin bu nitelikteki ara kararının, HUMK.'nun yukarıda açıklanan özellikleri taşımadığı ve maddede öngörülen sonuçları doğurmayacağı ortadadır.

Öte yandan mahkemece kesin mehil kararından sonra getirilen kanıtların kabul edilip üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, ara kararından zımnen rücu edildiği anlamını da içermektedir.

Açıklanan nedenlerle mahkemece iddia ve savunma doğrultusunda toplanan tüm kanıtlar değerlendirilip gerektiğinde yeni deliller de toplanmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmek gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması,

2- Avukatlık Yasasının ( değişik ) 164/son maddesi hükmünün yorumlanmasında yanılgıya düşülerek, avukatlık ücretinin davalı taraf yerine doğrudan vekile ödenmesine karar verilmiş olması,

Doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.