|
|
|
|
Gerçekten iyi gidiyoruz.
Bazı mecaz anlamlı kelimelere gerçek anlam yükleyince inanılmaz sahneler gözünüzde canlanır.
Yolcu şöföre seslenir inmek için;
-Kaptan bizi müsait bir yerde aşağı at!(Emin misin?)
Cem Yılmaz'ın gösterisindeki örnekte olduğu gibi;
-Ceyyar! Korkarım bu ceket sana yakışmamış!
-Korkuyorsan çıkarayım abi!
Ya da benim başıma geldiği gibi;
Benimle ilgili resmi bir evrağa mühür vurulması gerekiyor .
Sekreterin yanına gidiyorum. Gayet ciddiyim tabi, Biraz da acele...
-Afedersiniz! Şu evraklara mühür vurulması gerekiyor. Mühür'ün sizde olduğunu söylediler. Bir zahmet mühür vururmusunuz?
Cevap geliyor ama ciddi bir şekilde.
-Yaa! Mühür Süleymanda ama...
-Öyle mi!? Süleyman nerde peki, Biliyor musunuz? (Ciddiyet devam ediyor)
Sekreter şaşırıyor, ve evrakları istiyor benden. Ama ben vermek istemiyorum. Israr ediyor almak için...
-Süleyman'ı bulup geleyim ben ya da ona vereyim o mühür vursun! (Diyorum ama karşımdaki hala ısrar ediyor.)
-Biraz acelem var da, Şu süleyman nerde acaba, nasıl bulabilirim onu?
Sonunda dananın kuyruğu kopuyor,
Meğer Bizim sekreter espri yapmış bana ve yanındaki misafirine.
Süleyman dediği meğer , Süleyman DEMİREL'miş... Ne bileyim espri yaptığını, Hem kamu kurumundayız ve çok da samimi değiliz yani!
Sonra zoraki gülümsememi yapıyorum mührü vurduruyorum ve odadan çıkıyorum.
Sonradan hatırlıyorum tabi... Ya bu bahsi geçen Süleyman, Kanuni Sultan Süleyman değil miydi?
Hayat bazen espri yapamamak, bazen de o espriyi anlamamaktır.
|
|
|
|
|
|
Ne kurumdaki Süleyman, ne Süleyman Demirel, ne de Kanuni Sultan Süleyman
Doğrusu aşağıda :
(Kimilerince de "Davud'un Kalkanı" olarak adlandırılmış (Davud, Süleyman'ın babası) ve Museviliğin ve Yahudi kimliğinin sembolü olarak kabul edilmiş.)
*
Hayat bazen bir yanlıştan yola çıkarak doğruya ulaşmaya çabası ve bu çaba sırasında bir sürü farklı doğrunun dayatmasıyla karşılaşmaktır
Saygılarımla...