Mesajı Okuyun
Old 11-04-2007, 09:58   #1
EEE

 
Varsayılan Teknik Olarak Elektrik Hırsızlığı

Teknik Olarak Elektrik Hırsızlığı



Elektrik hırsızlığı konusunda, THS’nde yazılanları incelediğimde, bu konuyla ilgili değerli hukukçuların büyük sıkıntılar yaşadığını gördüm. Çalınması (Hırsızlaması) bile belli bir teknik bilgi birikimini gerektiren bu eylem (Nitelikli Hırsızlık), bu konu hakkında uzman olmayan hukukçular tarafından yargılama konusu yapılmaktadır. Dava dosyalarına bakıldığında, Mahkeme kararına etkili olan iki belge karşımıza çıkmaktadır. 1-Kaçak / usulsüz elektrik tesbit tutanağı, 2- Bilir kişi raporu.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 29.12.2005 tarihli toplantısında ; 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından uygulanacak “ Kaçak ve Usulsuz Elektrik Enerjisi Kullanılması Durumunda Yapılacak İşlemlere İlişkin Usul ve Esaslar” hakkında aşağıdaki Karar alınmıştır. (Karar No:622, Karar Tarihi 29.12.2005)

Konu ile ilğili tüm hukukçuların (Hakim, Savcı, Avukat) ve diğer ilgilerin öncelikle bu kurul kararını dikkate almaları gerekir.

Kurul Kararı Madde 1-
A)Tespit Süreci
a)

1)Dağtım sistemine veya ölçü sistemine yada tesisata tüketimin doğru tespit edilmesini engellemek suretiyle yapılan müdahalelerin tespiti halinde, doğrudan Ek-1’de yer alan kaçak tespit tutanağı düzenlenir.
Yukarıda bahse konu tutanak incelendiğinde, bundan önceki tutanaklardan farklı olarak tutanak altına “ TANIK “ imzası açılmış olduğu görülmektedir. 1 Ocak 2006 tarihinden sonra düzenlenmiş olan ve altında “ TANIK ” imzası bulunmayan tüm tutanaklar sadece ilgili “ Dağıtım Şirketi “ nin iddialarını yansıtmaktadır. Bu nedenle bu tür tutanaklar şaibeli ve hukuki dayanaktan yoksun olmaları nedeniyle, savcılıklarca dava konusu bile yapılmamalıdır. TEDAŞ elemanları tarafından düzenlenen tutanaklar, davaların genelinde abartılı ve şaibeli olarak nitelendirilmeleri nedeniyle, sanıklar yada vekillerince sürekli olarak reddedilmiştir. Bu nedenle EPDK tarafından ilgili tutanak altına “TANIK” imzası açılmıştır. Ancak, TEDAŞ elemanları tarafından hala altında “TANIK” imzası sütunu olmayan eski tutanakların düzenlenmeye devam edildiğini, elde kalmış eski tutanakların kullanıldığını görüyoruz. Bu hususta görüştüğümüz TEDAŞ yetkilileri “Tutanak düzenlerken “TANIK” bulamadıklarını beyan etmektedirler. Oysa, savcının veya hakimin uzman bir bilirkişiyi “TANIK” olarak görevlendirmesi çok basittir.
Bir elektrik tesisatına elektrik bağlanması sırasında izlenen bir prosedür vardır. TEDAŞ yetkilisi tarafından prosedüre uygun bulunan tesisatlara, abone sözleşmesi yapılıp elektrik enerjisi verildiği anda, dağıtım ve ölçü devrelerindeki mühür yerleri TEDAŞ tarafından mühürlenerek, düzenlenen tutanağın bir kopyası aboneye verilir. Bu andan itibaren mühür bozmadan dağıtım ve ölçü devrelerine ulaşılamaz. Herhangibir nedenle elektriği kesilmesi gereken abonenin, yetkili TEDAŞ ekibi tarafından mühürleri sökülerek elektriği kesilir, mühürler yenilenir; gerekli tutanak düzenlenerek, düzenlenen tutanağın bir kopyası aboneye verilir.

Bugün gelinen noktada sayaç okuma işlemleri TEDAŞ tarafından taşeron firmalara yaptırılmaktadır. Kısa bir işbaşı eğitiminden sonra görev alan bu deneyimsiz elemanlar, yetkileri olmadığı halde borcu olan abonelerin elektriğini kesmektedirler. Koparılan mühürler yenilenmeden ve hiçbir tutanak düzenlemeden yapılan bu işlemler daha sonra bu konularda bilgisiz abonelere karşı istismar konusu yapılmaktadır. Bu nedenle , abone dosyasında enerji kesme tutanağı bulunmayan veya altında “ABONE” yada “TANIK” imzası olmayan tutanaklar şaibelidir.
Elektrik sayaçları ve dağıtım dolapları TEDAŞ ekipleri tarafından her zaman ulaşılabilecek şekilde ve bina dışında bir yerde olmak zorundadır. Bu nedenle her isteyenin bu dolaplara ulaşabileceği ve abonenin bilgisi dışında mühürlere müdahale edebileceği gerçeği de ortadadır. Mühür kopukluğu bile yasal olarak “Nitelikli Hırsızlık” kapsamındadır ve yargıca BERAAT ile 6 yıl 8 ay arasında hapis cezası taktir etme yetkisi vermektedir. Konunun uzmanı birisi olarak , yaşamım süresince elektrik sayacımın mühürlerine hiç bakmadım. Kaçak elektrik kullanma amacı taşımayan hiçbir abonenin de benden farklı olduğunu sanmıyorum. Abonelerin istismarına bu kadar açık olan bir konuda, TEDAŞ tarafından düzenlenen tutanakların , yukarıda izahına çalıştığım hususlar dikkate alınmadan adeta akademik bir rapormuş gibi , mahkemelerce itibara alınması , toplumun yargıya güvensizliğini çığ gibi büyütecektir. (Bir çok avukat bu tür davaları almamaktadır. Barolar tarafından görevlendirilen avukatların tamamı, elektrik konusunda hiçbir bilgi sahibi değildir.)
Bu konuda ikinci olarak itibar edilen belge “Bilirkişi Raporu”dur. Kaçak elektrik kullanımı , belli bir teknik bigi birikimi gerektirmesi nedeniyle, öyle her önüne gelenin yapabileceği adi bir hırsızlık değildir ve bu nedenle “Nitelikli Hırsızlık” kapsamında , ağırlaştırılmış bir suçtur. “BİLİRKİŞİ KURUMU” hakkında tüm hukukçuların yakındıklarını biliyoruz. Elektrik enerjisi konusunda ülkemizin yaşadığı sıkıntıları gören değerli yargıçların da ne kadar duyarlı olduklarını görüyoruz. Bu nedenle birçok davada, sanıklara acımasız ve aceleci davranıldığı , sanıklar lehine olan hususların dikkate alınmadığı Yargıtay Kararları’na da yansımaktadır. Bütün sorun, uzman bilirkişi yokluğundan kaynaklanmaktadır. Elektrik Hırsızlığı bilimsel ve teknik bir konudur. Bilim ve teknikte “İSPAT” vardır. Yorum yöntemiyle kanaat üretilemez. Her elektrik mühendisi veya elektrik teknisyeni bu konunun uzmanı değildir. Bu nedenle tek bir bilirkişi raporuna dayanarak verilen kararlar şüpheden uzak ve bilimsel değildir. Faili meçhul bile olsa, sanık cezalandırılarak dava dosyaları kapatılmaktadır. Bu konuda sanık avukatları kadar savcılar ve yargıçlar da çaresiz.
Yüzlerce “Elektrik Hırsızlığı” yöntemi bulunmaktadır. Elektronik elektrik sayacı kullanmak kaçak elektrik kullanımını engelleyebilecek bir alet değildir. Cezaları ağırlştırmak da sorunu azaltmaz. Sorunun çözümü dağıtım şirketi TEDAŞ elemanlerını disipline ederek , enerji verme ve kesmede uyulması gereken hususların uygulatılmasından geçmektedir.
Bazı arazi sahipleri yakınından geçen elektrik hatlarına, ağaç sopalar yardımıyla ucu kancalı kablolar takıp elektrik çalarak, arazilerini sulamaktadırlar. Gece vakti yapılan bu eyleme, sabah gün doğmadan son verilmektedir. Gece karanlığından yararlanarak yapılan bu tür hırsızlıkların tespiti, imkansız denecek derecede zordur. Teknik olarak bu tür yöntemlerden habersiz olan yargıçların hemen tamamı TCK 143. Maddesini uygulamaktadırlar. Dava dosyalarının birçoğunda , gündüz saatlerinde tespit yapılmış olduğu halde TCK 143. Madde uygulandığı görülmektedir. Gündüzleyin de kaçak elektrik kullanmaya devam eden sanığın,gecenin karanlığından yararlanmaya çalışmadığı ve dağıtım şirketi ekiplerinin işlerini güçleştirmediği açıktır. Bu nedenle TCK 143. Maddesi, eylemi sürekli yapanlara değil, gecenin karanlığından yararlanmak suretiyle, eylemi sadece gece gerçekleştirerek dağıtım ekiplerinin tespitini güçleştiren sanıklara uygulanmalıdır.
TEDAŞ avukatları bu konuda en deneyimli hukukçulardır. Yüzlerce TEDAŞ elemanının da bu suçtan yargılandığını , rüşvet ve iftiradan ceza alanları basına yansıyanlardan biliyoruz. TEDAŞ avukatlarının bu konuda hiçbir katkısını göremiyoruz.
Tıp, kimya, elektrik,maden, makine,mimarlık vs. her biri ayrı bir bilim dalıdır. Her bilim dalı kendi sorunlarını çözmekle yükümlüdür. Oysa Hukuk kendi iç sorunları ve uyuşmazlıkları yanında, kendi dışındaki tüm uyuşmazlıkları da çözmek zorundadır.Hukukun üstünlüğü budur. TEDAŞ (şikayetçi) tarafından, suç unsurları ortadan kaldırıldıktan ve deliller karartıldıktan sonra hazırlanan tutanaklar , bazı davalarda tek başına geçerli ve yeterli bir delil olarak dikkate alınmaktadır. Düzenlenen tutanakların birçoğu hakkında dava açılmadığı ve savcılıklara intikal ettirilmeden örtbas edildiği konusunda bazı TEDAŞ elemanları tarafından davalar açılmış olduğu forumlara bile yansımıştır. Birkaç bilirkişi raporu ile doğruluk derecesi tespit ettirilmeden , mahkeme kararlarına dayanak yapılan tutanaklar da, bilirkişi raporları da şaibeli ve hukuki dayanaktan yoksundur. Hukuk aciz değildir. Birçok kararda “Suçların şahsiliği ilkesi” dikkate alınmamaktadır. Saygılarımla…EEE