26-02-2024, 15:44
|
#2
|
|
Yazılı Delil İle İspatı Gerekir
Sorudaki olayda, kişinin kendi muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasından söz edilmekte.Ortada resmi senede ( Noter/Tapu Sözleşmesi)bağlı bağış işlemi bulunmaktadır.Senede bağlı bir sözleşmeye karşı "taraf muvazaası"(TBK m.19) iddiasının yazılı delille ispatı gerekir. (HMK m. 200,201) Taraflar arasındaki işlemin "inançlı işlem" olduğu düşünülse dahi ,bu gibi iddiaların 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararına göre ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.
Bu yönden; sorudaki olayın herşeyden önce "yazılı delil" ile ispatı gerekir. Ortada "delil başlangıcı" sayılabilecek belge varsa tanık dinlenebilir.
Diğer yandan,olayda yanılma,aldatma ve korkutma (TBK m. 30-38) şeklindeki "iradeyi sakatlayıcı" nedenlere dayanma ihtimali de bulunmaktadır. Bu gibi iddiaların "tanık dahil her türlü delille" ispatının mümkün olduğu açıktır. Bu gibi iddialara yer veren tapu iptali ve tescil davaları ise 1 yıllk hak düşürücü süreye tabidir. (TBK m. 39) Tazminat talebi halinde haksız fillere dair 2 yıl ve herhalde 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. (HMK m.39,72)
YARGITAY 1.HD. 15.01.2018 T. 2015/7084 E. 2018/193 K.
"...Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halefi) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb'an dava açan kişi TMK'nin 6. maddesi gereğince bu iddiasını ispat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, HMK 200, ve 201. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı Kanunun 203. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi, muvazaanın yazılı delille ispat edilmesi gerekir. Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde bile olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış yargısal içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle, 5.2.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad (namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.
Somut olaya gelince, taraflar kardeş olsalar da taraf muvazaasına dayalı iddianın 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge ile kanıtlanması zorunludur. Ne var ki, davacının kendi muvazaalı işlemine dayalı iddiasını yazılı delille ispat edemediği açıktır."
|