Mesajı Okuyun
Old 30-01-2022, 14:53   #2
Admin

 
Varsayılan

İhtarnamede belirtilen sebebe dayalı olarak kira dönemi sonuna kadar dava açılabilir. (BK 353)

İhtarnamede belirtilmeyen sebebe dayalı olarak BK'da öngörülen yasal süreler içinde dava açılabilir.

İhtarnamede belirtilmeyen sebep dava açılması için ihtar edilmesi zorunlu olmayan bir sebepse, ihtarnamede belirtilmemiş olması, yasadan kaynaklanan süre içinde dava açılmasına engel olmayacaktır.

Kiracının önceden istenen boş tahliye taahhüdüne karşı kendini koruma yolu:
1- Tahliye taahhüdü vermemek.
2- Vermek zorunda kaldıysa, zilyetliği aldıktan sonra bir ihtarname ile bu durumu ev sahibine bildirip, verdiği taahhüdü geçersiz hale getirmek
olabilir.

Her ikisini de yapmayan kiracının yıllar sonra bu tahliye taahhüdüne itiraz etmesini de BK 39 kapsamında ayrıca irdelemek gerekir diye düşünüyorum.Beyaza imza atan kişi, beyaza attığı imzanın neticelerine de katlanmak zorundadır, hele hele beyaza imza sonrası 1 yıl içinde bu durumu ihtarla bildirip taahhüdü geçersiz hale getirme imkanı varken bunu kullanmamışsa:

Alıntı:
6. HUKUK DAİRESİ E. 1991/11123 K. 1991/11792 T. 9.10.1991

KARAR : Dava, taahhüt nedeniyle kiralananın tahliyesi isteminden ibarettir. Mahkeme, davayı reddetmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, davalının 5.3.1990 tanzim tarihli taahhütname ile kiralananı 15.1.1991 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt ettiği halde yerine getirmediğinden bahisle tahliye isteminde bulunmuştur.

Davalı vekili, davacının müvekkiline sadece dükkan adresi ile isim ve soyadı bulunan bir kağıda imzasını atıp vermesini, bu belgeyi Torbalı Vergi Dairesi'ne ibraz edeceğini söyleyerek hile ve desise kullanmak suretiyle boş bir kağıt aldığını, daha sonra kağıdın üst tarafını daktilo ile doldurarak tahliye taahhüdü haline soktuğunu savunmuştur.

Maksada uygun yazılmak suretiyle beyaza imza geçerlidir. Boş belgenin maksada uygun doldurulmadığının davalı tarafça ispatı gerekir. Ancak, davalının beyaza imza atmakla da sonradan meydana gelecek olayların sonucuna katlanması gerektiğinin kabulü gerekir. Kaldıki davalı belgenin hile, ikrah ve müzayaka içerisinde kendisinden alındığını iddia ederek, BK.nun 31. maddesi gereğince belgenin iptali için dava açtığını iddia ve ispat etmemiştir.

Dinlenen davalı tanıkları aynı taşınmazda oturacak ve davacı ile menfaat çatışması içerisinde olan kişilerdir. Kaldıki dinlenen davalı tanıkları davalının beyanına atfen ifade vermişler ve olayın gerçek yönünü açıklamamışlardır. Bu durumda tahliye taahhüdünün geçerli olduğunun kabulü ile tahliye kararı vermek gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.


(Eski Borçlar kanunu 31, yeni borçlar kanunu 39'a denk geliyor)