Mesajı Okuyun
Old 07-12-2021, 16:45   #7
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan furugferruhzad
Davanın her aşamasında ileri sürülebilecek olan iş bu itiraza ilişkin davalı süre geçmiş olsa bile delil bildirebilir mi?

Yargıtay HGK.20.04.2016 T. ve 2014/2_695 E. ve 2016/522 K. Sayılı ve benzeri kararında ; "süresi içinde cevap dilekçesi vermeyen böylece savunmada bulunmayan tarafın ,olmayan savunması için delil göstermesinin söz konusu olamayacağı gerekçesi ile " yerel mahkemenin davalıya delil göstermesi için süre vermesine yasal olarak imkân bulunmadığını" kararlaştırılmıştır.

Ancak bu genel bir kuraldır. Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kurulu 14.02.1951 T. 17/1 sayılı kararında, kötüniyet iddiasının davanın her aşamasında ileriye sürülebileceği gibi, hakim taraından resen de gözetileceğini kabul etmiştir.

İçt.Brl.K.Kararlarının tüm yargı organlarını "bağlayıcı" niteliği olduğundan fiili taksim itirazı konusunda HGK.kararı değil İçt.Brl.K.Kararı uygulanacaktır. Bu yönden her aşamada ileriye sürülebilen ve resen araştırılması gereken fiili taksim itirazı hakkında her iki tarafa (süresi geçse dahi) delillerini sunma imkanı tanınacaktır. Diye düşünüyorum.

Alıntı:
Yazan Av.Birsel
Fiili taksim iddiasının sözlü yargılama aşamasına kadar ileri sürülebileceğini ve keşif kararı alınabileceğini biliyorum. Ancak bizim davamızda bu iddia sözlü yargılamada ileri sürüldü. Karşı tarafın tanıklarının dinlenilmesine muvafakat etmememiz bizim tanık dinletmek istemimizle çelişir mi? Biz dilekçemizde tanık deliline dayanmıştık. ancak tanıklarımızı bildirmemiştik. Görüşleriniz nelerdir?

Karşı tarafın tanıklarının dinlenilmesine muvafakat edilmemesi , davacının tanık dinletmek istemiyle bence de çelişişmez ve karşı tarafın tanık göstermesini de engellemez.Hakimin fiili taksim konusunda taraflara delillerini ve tanıklaarını bildirmesi için süre vermesi gerekir. Böyle bir süre verilmese dahi siz tanık listenizi bu aşamada bildirmelisiniz.

Bu konudaki ifade ettiğimiz görüş aşağıdaki Yargıtay kararı ile de desteklenmektedir.

"Ön alım davasına konu paya ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir.

... Davalı taraf eylemli paylaşma iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Davalı eylemli paylaşma savunmasını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlayabilir.. Yukarıdaki açıklanan ilkeler gereğince davalının ileri sürdüğü fiili taksim savunmasının araştırılması, yerinde keşif yapılarak HMK 259/2. maddesi gereğince tarafların tanıkları taşınmaz başında dinlenerek tüm taraf delilleri toplanıp çelişkili beyanlar varsa giderilerek ve tanıklarca gösterilecek yerler fen bilirkişisi tarafından düzenlenecek krokide denetime elverişli şekilde işaretlenmek suretiyle eylemli paylaşım olup olmadığı tespit edilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir."
(14.HD. 02.03.2020 T.2016/14534 E. 2020/2467 K.)