Mesajı Okuyun
Old 12-10-2020, 08:40   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Somut olayda, karşı tarafın dayandığı senetler muhtemelen (aşağıdaki kararda geçtiği gibi) tanzimi her zaman mümkün olan nitelikte senetlerden olup bu senetlerin gerçekten varlığının ve özellikle dava konusu edilen malların edinilmesi, iyileştirilmesi ve korunmasından kaynaklandığını davacı tarafın tanık beyanları dışında güçlü ve inandırıcı delillerle ispat etmesi gerekir. Tabii siz de aksini her türlü delille ispat edebilirsiniz. Ancak bu şekilde ispatlandığı takdirde hesaplamada pasif hanesinde değerlendirilebilir. Diye düşünüyorum.


T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/4082
K. 2018/13469
T. 31.5.2018


Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden(TMK 229.m) ve denkleştirmeden(TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının(TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara dair borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin(TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır(TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.

Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değerleri esas alınır(TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.

Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir(TMK 222. m).

Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.

Somut olaya gelince; eşler, 16.04.2003 tarihinde evlenmiş, 19.01.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne dair hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir(4722 Sayılı Kanun'un 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 613 ve 651 parsel sayılı taşınmazlar ile ... plaka sayılı araç, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 03.03.2008 ve 03.01.2005 tarihlerinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiş, taşınmazlar boşanma dava tarihinden 9 gün önce 10.01.2011 tarihinde, araç ise boşanma dava tarihinden 5 gün önce 14.01.2011 tarihinde 3.kişiye satılarak devredilmiş, davalı tarafça bu devirlerden elde edilen gelirin işlerinin bozulmasından kaynaklanan borçların ödenmesinde kullanıldığı, anılan borçlara dair iki adet senet mevcut olduğu, senetlerdeki borç miktarının artık değer hesabında dikkate alınması gerektiği savunulmuş, Mahkemece her ne kadar, davalının bu savunmasına itibar edilmiş ise de; sözü edilen borçların davaya konu malların edinilmesi, iyileştirilmesi ve korunmasından kaynaklandığı iddia ve ispat edilmediği, kaldı ki, yukarda açıklandığı üzere tasfiyeye konu taşınmazların boşanma dava tarihinden 9 gün önce, aracın ise boşanma dava tarihinden 5 gün önce üçüncü kişiye devredildiği, davalı eşin anılan devirlerden elde ettiği gelirleri borçlarını ödemede kullandığını soyut nitelikli tanık beyanları haricinde güçlü ve inandırıcı delillerle kanıtlayamadığı, davalının savunmasında ileri sürdüğü 01.02.2010 düzenleme ve 15.02.2011 ve 01.02.2011 vade tarihli iki adet senedin tanzimi her zaman mümkün olan nitelikte senetler olduğu anlaşıldığından, davalı eşin üçüncü kişilere olan şahsi borcunun tasfiye hesabında gözetilerek davacı eş için daha az artık değere katılma alacağı hesaplanması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.