Mesajı Okuyun
Old 12-06-2020, 22:19   #3
av.b-özkul

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.murat kılıç
Merhaba

İcra dosyasına karşı (borçlu olmadığınız miktar THH miktarın sınırı olan 10.390,00 TL nin altındaysa) Tüketici Hakem Heyetinde menfi tespit davası ve icra takibinin iptali davası açabilirsiniz. Bu davayı icra dosyasına ödeme yaparak açarsanız icra dosyasına borcu kabul etmediğinizi haciz baskısı altında ödediğinizi beyan olarak yazmanızın yararınıza olacağını düşünüyorum.

Tüketici Hakem Heyeti büyük olasılıkla menfi tespit davanızı biz mahkeme değiliz yargılama yapamayız diyerek ret edecektir. Siz ret kararı size tebliğ edildikten 15 gün içinde Tüketici Mahkemesinde ret kararının iptali, menfi tespit isteminizin kabulü, icra takibinin iptali veya ödeme yapmışsanız ödediğiniz paranın istirdadı (geri alınması) talepli davayı açabilirsiniz.

Siz böyle yazınca tereddüte düştüm ancak aşağıdaki Yargıtay kararları gereğince de tüketici hakem heyetinin menfi tespit davasını inceleyemeyeceğini düşünüyorum. Aksi yönde bir karar varsa ve paylaşırsanız çok sevinirim.

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2019/1132
K. 2019/2074
T. 14.3.2019
DAVA : Taraflar arasındaki abonelik iptali-menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

KARAR : Davacı; yoğun terör olayları nedeniyle 1990 yılında ... köyü ve Yakıt köyündeki ev, ahır, tarım arazisi, bahçe ve bağını bırakarak göç etmek zorunda kaldığını, oturduğu köyden göç ettiği ve evinin yıkıldığı hususunun ... Valiliğince tutulan tutanaklarla sabit olduğunu, ancak hakkında davalı tarafından bir kısım elektrik borcu nedeniyle ... 2. İcra Müdürlüğünün 2015/5490 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borcunun 2.665,49 TL olarak görüldüğünü, davalı kurumun her yıl düzenli olarak elektrik borcu ve faturası tahakkuku yapmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini beyan ederek 2892101 numaralı elektrik aboneliğinin iptaline, bu abonelikten kaynaklı 2.665,49 TL miktarlı elektrik borcundan dolayı borcunun olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı; davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; davacı adına tahakkuk ettirilen kaçak kullanım cezasının hukuka aykırı olduğuna dair menfi tespit davasının değerinin 2.665,49 TL olduğu, 6502 Sayılı yasanın 68. maddesi gereğince bu talep yönünden öncelikle İl veya İlçe Tüketici Hakem Heyetlerine başvurunun zorunlu olduğu gerekçesi ile davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle HMK'nın 114 ve 115. maddeleri gereğince usulden reddine; 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Kanunun 68. maddesi gereğince, Tüketici Hakem Heyetlerine talepte bulunmasına muhtariyetine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, abonelik sözleşmesinin iptali ile abonelikten kaynaklı borçtan sorumlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 68/1.maddesine göre; “Değeri iki bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, üç bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise iki bin Türk Lirası ile üç bin Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz.” Yasanın 70/5. maddesine göre; “Tüketici hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.”. Aynı yasanın 73/1. maddesine göre ise “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.

Göreve ilişkin yukarıda yer verilen kanun hükümlerinin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucu, 6502 Sayılı Kanun kapsamında bulunan bir uyuşmazlıkta, asıl olan tüketici mahkemesinin görevli olmasıdır. Tüketici Hakem Heyetine zorunlu olarak başvuruyu düzenleyen kanun hükmü, uyuşmazlığın değeri bakımından bir sınırlamayı içermektedir. Bunun anlamı, Tüketici Hakem Heyetinin görev alanının dar, tersine tüketici mahkemelerinin görev alanının ise daha geniş olduğudur. Göreve ilişkin bir belirsizlik ve tereddüt halinde, istisnai kanun hükümlerinin dar yorumlanması gerektiğine ilişkin hukukun genel ilkesi uyarınca, tüketici lehine ve Tüketici Hakem Heyetinin görevinin sınırlı olduğu gözetilerek, tüketici mahkemesinin görevli olduğunu kabul etmek gerekir.

Davacı, 2.665,49 TL miktarlı elektrik borcundan dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmekle birlikte davalı ile arasındaki sözleşmenin iptalini de istemektedir. Bu durumda mahkemece, işin esasına girilerek bir hüküm tesisi gerekirken aksi kanaatle davanın dava şartı yokluğundan reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alının temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK'nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/8176
K. 2016/17895
T. 10.10.2016
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : Davacı, davalı tarafından ... 4. İcra Müdürlüğü'nün 2013/5700 Esas sayılı dosyası ile hakkında takip başlatıldığını ancak kendisinin davalı firmadan hiç alışveriş yapmadığı gibi İstanbul ilinde dahi bulunmadığını ileri sürerek, 3965,19 TL üzerinden yapılan takibe borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davalı tarafa dava dilekçesi tebliğ edilmemiş, dosya üzerinden takibe esas, asıl alacak miktarının 2199,00 TL olduğu gerekçe gösterilerek, Tüketici hakem heyeti sınırları içerisinde kalan davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, davalı firma tarafından davacı tüketici aleyhine başlatılan takibe vaki menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı tarafından dava değeri, mevcut takipte toplam alacak miktarı olan 3965,19 TL olarak gösterilmiştir. Mahkemece, dava değeri asıl alacak olan 2199,00 TL olarak dikkate alınıp, bu miktarın Tüketici Hakem Heyeti Sınırları dahilinde olduğu bu sebeple dava şartı bulunmadığı kanaati ile davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki davacı asıl alacakla birlikte ferileri hakkında da borçlu bulunmadığının tespitini istemektedir. 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68.maddesine göre, 2016 yılı için "Değeri iki bin üç yüz yirmi Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, üç bin üç yüz seksen Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyük şehir statüsünde bulunan illerde ise iki bin üç yüz yirmi Türk Lirası ile üç bin üç yüz seksen Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz". İş bu davada ise dava değeri 3965,19 TL olup belirtilen sınırların üzerindedir. Bu sebeple uyuşmalığın çözüm yeri Tüketici Mahkemeleridir. Kaldı ki talep menfi tespit istemine dair olup Tüketici Hakem Heyeti tarafından çözüme ulaştırılabilecek nitelikte de değildir. Öyleyse mahkemece, taraf teşkili sağlanıp işin esasına girilerek bir hüküm tesisi gerekirken aksi kanaatle davanın dava şartı yokluğundan reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, HUMK'nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Üstadım ilgili yönetmelik maddesini paylaşmış bu yönetmelik maddesine uygun savunma yapabilirsiniz ancak ben doğrudan genel mahkemede menfi tespit davası açmanız gerektiğini düşünüyorum.

Birde şuna dikkat etmenizi öneririm. TKHK md. 4/5 gereği tüketici işlemleri nedeniyle tüketicinin keşide ettiği senetler nama yazılı olmadıkça geçersizdir. Eğer takibe konu senet nama yazılı düzenlenmediyse bu hususu ayrıca öne sürebilirsiniz. Tabi bu hususla ilgili Yargıtay'ın değişik görüşleri var. (bilhassa ciro edilmesi durumunda mutlak def'i mi nisbi def'i mi olduğu konusunda) O yüzden sadece senedin geçersizliği sebebine dayanmaya karar verirseniz güncel kararlar üzerinden kapsamlı bir araştırma yapın derim.

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/8741
K. 2016/10031
T. 5.4.2016
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Alacaklı tarafından başlatılan 8 adet bonoya dayalı genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde, borçlunun borca itirazı üzerine alacaklı tarafından icra mahkemesine yapılan başvuru ile itirazın kaldırılması talep edilmiş, mahkemece takip dayanağı senetlerin kambiyo vasfında olduğu gerekçesiyle istemin kabulüyle itirazın kaldırılmasına karar verilmiştir.

Somut olayda, takip dayanağı bonoların, taraflar arasında yapılan mobilya alım satım sözleşmesi kapsamında verildiği, alacaklının tacir borçlunun tüketici olduğu görülmektedir. Zira, borçlu icra dairesine yaptığı itirazında, takip konusu senetler karşılığında alacaklıdan aldığı ürünlerin bir kısmının teslim edilmediğini, bir kısmının da ayıplı olduğunu, dört taksidini ödediğini ancak eksiklikler giderilmediği için kalan taksitleri ödemediğini belirtmiş, alacaklı da icra mahkemesine başvuru dilekçesinde borçlunun iddialarının Tüketici Mahkemeleri'nde yargılamayı gerektirdiğini ileri sürmüş olup, takip dayanağı senetlerin de aynı miktarda düzenlenen sıralı senetler olduğu görülmüştür.

4077 Sayılı Tüketici'nin Korunması Hakkında Kanun'un taksitle satışı düzenleyen 6/A maddesinin 3. fıkrası gereğince; taksitle satış sözleşmesinden ayrı olarak kıymetli evrak niteliğinde senet düzenlenecekse, bu senet, her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece nama yazılı olarak düzenlenir. Aksi takdirde, kambiyo senedi geçersizdir. Her nekadar borçlu, itiraz dilekçesinde, takip konusu senetlerin taksitli satışa işikin olup nama yazılı düzenlenmesi gerekirken emre yazılı düzenlenmesi sebebiyle geçersiz olduğunu ileri sürmemiş ise de; söz konusu kanun hükmüne aykırı hususlar, kamu düzeninden olup mahkemece resen nazara alınmalıdır.

Bu durumda, borçlunun itiraz dilekçesi, alacaklının icra mahkemesine başvuru dilekçesi kapsamı ve senetlerin sıralı oluşu sebebiyle takip dayanağı senetlerin tüketici kanunundan kaynaklanan taksitli satış sözleşmesi kapsamında verildiği sabit olup, alacağın varlığı ve miktarı 4077 Sayılı Tüketici'nin Korunması Hakkında Kanun kapsamında yargılama yapılmasını zorunlu kıldığından mahkemece itirazın kaldırılması isteminin reddi yerine işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 5.4.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



T.C YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2015/ 14679
Karar: 2016 / 3021
Karar Tarihi: 24.02.2016

Taraflar arasındaki kambiyo senedinin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.


- K A R A R -


Davacı vekili, müvekkili hakkında başlatılan icra takibinin dayanağı olan 2 adet bononun emre yazılı olarak düzenlendiğini, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 6/A maddesi gereğince tüketicilerin sadece nama yazılı kıymetli evrak düzenleyebileceğini ileri sürerek senetlerin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava konusu senetlerin nama yazılı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 6/A maddesi gereğince tüketicinin taraf olduğu işlemler için düzenlenecek kıymetli evrakın sadece nama yazılı olabileceği, taraflar arasındaki 26/09/2011 tarihli sözleşmeye istinaden düzenlenen dava konusu bonoların ''emre muharrer senedim mukabilinde'' ibaresi taşımakla TTK'nın 654.maddesinde düzenlenen emre yazılı senetlerden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, kambiyo senetlerinin iptaline karar verilmiş hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 24.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.