Mesajı Okuyun
Old 11-06-2020, 00:11   #2
Admin

 
Varsayılan

Sürelerden bağımsız olarak 3091 sayılı kanunun bu kiracıya uygulanması bence hiçbir zaman mümkün değildi, zira olayın başında hukuka uygun bir kira akdi ile zilyet olmuş.

Şu anda da "işgalci" durumunda olduğu düşüncesinde değilim, imar uygulaması yapılmış olsa dahi, arsanın kendisine ilk halinde tahsis edilmiş yerde kiracılık sıfatının devam etmesine bir engel göremiyorum.

Netice olarak arsaya imar uygulaması yapılmış olması da kanunen kira sözleşmesinin fesih sebeplerinden biri değil.

Bence ancak BK genel hükümlere dayanarak tahliye yoluna gidilebilir.

Alıntı:
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2017/6895 K. 2018/3349

BK'nun 310. maddesi hükmüne göre kiralananın mülkiyetinin kiraya veren malik tarafından üçüncü kişiye devri ile birlikte, kiraya veren ve kiracı arasındaki kira sözleşmesi tüm hak ve borçları ile birlikte yasa gereği kendiliğinden yeni malike geçer.

Somut olayda; dava dışı ...Köyü muhtarlığı ile davalı arasında imzalanan 30.06.2005 başlangıç tarihli ve 25 yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kiraya veren ... Köyü Tüzel Kişiliği, ...Belediyesinin Mahallesi haline gelmiş ve taşınmazlar davacı belediyeye devredilmiştir. TBK' nun 310. maddesi gereğince yeni malik önceki malikle yapılan kira sözleşmesinin tarafı olacağından kiralananın el değiştirmesi akdi sona erdirmez. Davalı ... sözleşmenin yasal şartlar yerine getirilmeden imzalandığını, ihale yasası uyarınca 10 yıl süreden fazla kira sözleşmesi yapılamayacağı ve sözleşmenin geçersiz olduğunu ve 6360 Sayılı Kanun gereğince yapılan sözleşmenin davalı Belediyenin onayına tabi olduğunu ileri sürmüş ise de, Kira sözleşmesi karşılıklı anlaşma veya bir mahkeme kararı ile feshedilmediğine göre tüm hükümleri ile geçerli olup tarafları bağlar. Davalı ... tarafından kira sözleşmesinin iptaline yönelik olarak bir dava açıldığı da savunulmamıştır. Bu durumda; dava tarihi itibariyle sözleşmenin süresi ...dolmadığından davalıların kiralananda kiracı olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.