Mesajı Okuyun
Old 02-02-2020, 10:55   #1
Turgut Aşcı

 
Varsayılan Sayıştay Yargılamalarında Kamuya Verilen Zarar - Kamu Zararı Ayrımının Önemi

Kamu maliyesinde kamuya verilen zarar kavramı genel bir kavram olarak kullanılmakta iken, kamu maliyesine 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile kamu zararı kavramı kazandırılmıştır. Her iki kavram ile idare kayıplarının telafisi amaçlanmakta ise de, idare kayıplarının kamu zararı sayılmasında bazı ölçütler getirilmiştir.

Kamu zararı kavramı, kamuya verilen zarar kavramına nazaran farklı şartları taşıması nedeniyle özel bir kavramdır. Ancak uygulamada bu iki kavram arasındaki farklılık gözetilmeden fazla ve yersiz ödemeler genellikle kamu zararı olarak değerlendirildiği görülmektedir. Oysa fazla veya yersiz ödemeler bu iki kavram açısından değerlendirildiğinde, geri almalarda uygulanacak mevzuatın yanı sıra geri alınacak tutar ve faizin hesaplanacağı süre de değişmektedir. Bu nedenle yapılacak değerlendirmeler ile kamuya verilen zarar ile kamu zararı ayrımın açık olarak belirlenmesi gerekmektedir.

Fazla veya yersiz ödemeler bir açıdan bakıldığında kamuya verilen zarar olarak değerlendirilebilir ve verilen bu zararın telafi edilmesi doğaldır. Ancak kamuya verilen zarar ile kamu zararı kavramlarının birbirine karıştırılmaması gerekmektedir. Genel olarak bakıldığında, çeşitli şekillerde kamu görevlileri veya üçüncü kişiler tarafından idarelere zarar verilebilmektedir. Fazla veya yersiz bir ödeme yapılması, bir vergi alacağının veya herhangi bir alacağın zamanaşımına uğratılması, yapılmamış bir hizmetin yapılmış gibi gösterilerek, alınmamış bir malın alınmış gibi gösterilerek veya istenilen niteliklere uygun olmayan mal ve hizmetler için ödeme yapılması, idareye ait bir taşınıra veya taşınmaza zarar verilmesi, bir malın kaybedilmesi, bir kanun hükmünün yanlış uygulanması, idarelere ek külfetler getiren işlemler gerçekleştirilmesi gibi işlemler kamuya verilmiş zarar olarak nitelendirilir.

Öte yandan, 5018 sayılı Kanunun 71’nci maddesinin birinci fıkrasında, “Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.” Diye tanımlanmış ve ikinci fıkrasında da,
“Kamu zararının belirlenmesinde;
a) İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,
b) Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması,
c) Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,
d) İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması,
e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,
f) (Mülga:22/12/2005-5436/10 md.)
g) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılma, (*)
Esas alınır.” Denilerek, kamu zararı sayılacak haller tek tek sayılmıştır.

Kamu zararlarının belirlenmesinde, kamu zararının tanımı ile birlikte kamu zararı sayılan hallerin de dikkate alınması gerekmektedir. Böyle yapılmayıp kamu zararları sadece tanımdan hareketle tespit edilecek olunursa, farklı sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz olur. Örneğin; kamu personeline fazla veya yersiz yapılan ödemeler, hatalı yorum yapılması nedeniyle idare aleyhine yapılan ödemeler, tahakkuka dayalı bir vergi alacağının veya herhangi bir alacağın zamanaşımına uğratılması, vergi gelirleri ile ilgili olarak mevzuatın öngördüğü stopaj veya kesinti suretiyle yapılması gereken tahsilatların yapılmamış olması halleri, kamu zararı tanımındaki unsurları içerseler bile, sözü edilen idare kayıpları kamu zararı sayılan haller arasında yer almadıklarından, yine de kamu zararı sayılmaları için yeterli olmayacaktır.

Nitekim Danıştay 2’nci Dairesinin 27.12.2010 tarih ve 2010/5111 no.lu kararında, “Yukarıdaki maddenin birinci fıkrasında kamu zararı tanımı yapılmış, ikinci fıkrada ise birinci fıkrada tanımlanan hususların geçerli sayılacağı haller belirlenmiştir. Bu itibarla 5018 sayılı Kanuna göre kamu zararı sayılan halleri belirlemek için anılan maddenin ikinci fıkrasına bakmak gerekecektir…” denilerek, kamu zararının nasıl belirlenmesi gerektiği açıklanmıştır.

Kamuya verilen zarar- kamu zararı ayrımının yapılması, verilen zararların telafisi için işlem başlatacak idareler yönünden önemli olduğu gibi, Sayıştay yargısı yönünden de önemli olmaktadır. Şöyle ki;

6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 5’inci maddesinin (b) bendinde, “Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin; gelir, gider ve mallarına ilişkin hesap ve işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığını denetler, sorumluların hesap ve işlemlerinden kamu zararına yol açan hususları kesin hükme bağlar.” Denilerek, Sayıştay’ın yargılama yetkisi kamu zararına yol açan işlemleri yargılamak olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla “kamuya verilen zararlara ilişkin işlemler” Sayıştay’ın yargı alanı dışında kalmaktadır. Buna rağmen kamuya verilen zararlara ilişkin işlemler de yargılanacak olursa yetki aşımında bulunulmuş olacaktır.

6085 sayılı Kanun’un 55’nci maddesine göre yargılamalarda yetki aşımı temyiz sebebi sayıldığından, ilgililerin başvurusu üzerine bu suretle çıkarılan ilamların temyiz incelemelerine konu olabileceği değerlendirilmektedir.

Turgut AŞCI
E. Sayıştay Uzman Denetçisi

(*) Danıştay 2nci Dairesinin 27.12.2010 tarih ve 2010/5111 no.lu kararında, “…İkinci fıkra bir bütün olarak değerlendirildiğinde “g” bendinde yer alan “mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması” kuralının kapsamının, yine mal ve hizmet alımları nedeniyle yapılan ödemeler sonucu oluşan kamu zararı şeklinde anlaşılması gerekmektedir.” Görüşüne yer verilmiştir.